Dönüp İran’a da bir bakın!

13-01-2017
Arif Qurbanî
Etiketler Arif Qurbani İran Kürdistan
A+ A-

İran, Ortadoğu’da büyük güçlerden biri olmasının yanı sıra bölgeler arasındaki anlaşmazlıklarda da büyük bir role sahiptir. Dünyanın süper gücü olarak ABD, İran’ın kara ve deniz yoluyla ülkelere müdahale etmesine engel olamıyor. Kara yoluyla Pakistan, Afganistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye, Irak ve Kürdistan Bölgesi’ne eli uzanıyor. Deniz ve havayoluyla ise Umman, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Suriye, Yemen ve Lübnan’a kadar uzanmıştır.

 

Güçlü ekonomisi olan bir ülkedir ve aynı zamanda Rusya ve Çin’le örümcek ağı misali yeni ilişkiler örmektedir.

 

Askeri alanda da büyük bir ilerleme içerisinde. Bir yandan silah ve teknolojide yol alırken, diğer yandan askeri uzman ve silahlı güçlerini yurt içerisinde bir hayli geliştirmiş. Bunda, yurtdışından fedai adıyla gelen askerlerin de büyük katkısının olduğu görülüyor. Örneğin Suriye’de İran’ın oluşturduğu askeri güç, Suriyeli, İranlı, Lübnanlı, Afgan ve Iraklılardan oluşuyor.

 

Şimdiki İran, ambargo altında yaşayan köşeye sıkışmış eski İran değildir. Aksine dünyadaki savaş ve barışta söz sahibi olan bir ülkedir. Büyüklerin çekiştiği sahada ringde yerini alan ülkeler arasında bulunuyor.

 

ABD ve Avrupa’yla son zamanlarda yakınlaşıyor çünkü artık bu ülkeyi ambargoyla bastırıp kuşatmaya çalışmak yerine, önemli bir pazar gözüyle bakmaya başladılar ve bu ülkenin kapılarının kendilerine açılmasını istiyorlar.

 

Bu açılım pusu ihtimalini de akıllara getiriyor. Bir taraftan İran bu kadar ülkeye müdahale ederken dünya görmezlikten gelmesi, Şii - Sünni cephelerinin tamamen belirginleşmesinin istenmesi olarak yorumlanabilir. Çünkü uzun soluklu düşünüldüğünde bu iki cepheyi karşı karşıya getirme hazırlığı da olabilir. Amaç ne olursa olsun görünen o ki zaman ilerledikçe İran güçlendikçe güçleniyor.

 

Sormamız gereken soru şudur: Bu güçlü ülkeyle uzun bir sınıra sahip olan biz, onun yamacındaki küçücük bir bölgeyiz. Üstelik o ülkede de soydaşlarımızın sorun ve sıkıntıları var. Peki nasıl bir ilişki kurmalıyız?

 

Irak’a karşı yürüttüğümüz mücadele süresince İran’dan aldığımız destek ve yardımı da göz önünde bulundurmalıyız ancak son zamanlarda Kürdistan Bölgesi’nin iç sorunlarına müdahalesi, İran’ın Kürdistan Bölgesi’nin düşmanlarının kullanabileceği bir alana dönüşmesinden olan endişesinden kaynaklanıyor.

 

Gerçek şu ki ne bu durumdan kaçabilir ne de görmezden gelebiliriz. En doğru siyaset, duruma gerçekçi yaklaşmamız olacaktır. Araplar İsrail’i görmezlikten geldi ve hala bundan dolayı istikrara kavuşamadı. Aynı hatayı biz de tekrar etmemeliyiz. Gerçeklerden kaçmak istemiyorsak, bölgedeki istikrarın İran’dan geçtiğini kabul etmeliyiz.

 

Diğer yandan komşuyuz ve hep komşu olarak kalacağımız bir ülkedir. Bundan dolayı da gerçek ve dostane bir ilişki kurmamızda yarar var. Gerçek ve dostane ilişkiler, İran’a teslim olma anlamına gelmiyor ama bazı siyasetçi ve yazarlar konuya o şekilde yaklaşıyor. Aksine bu, İran ve düşmanları arasındaki dengeyi sağlamaktır. Kürdistan Bölgesi, düşmanlarınca kullanılabilineceği düşüncesinden arındırılmalıdır, ki zaten öyledir. Artık bu bölgenin İran’a karşı kullanılabilen, herhangi bir stratejik öneme sahip olmadığı ortada.

 

IŞİD’den önce Kürdistan Bölgesi İran için önem arzediyordu çünkü Suriye’ye geçmek için bir güzergah olarak görülüyordu. Şimdi ise Diyala bölgesinden tutun Musul’a kadar İran karayoluyla kendisine geniş bir alan oluşturmuş ve bize hiç bir ihtiyacı kalmamıştır.

 

İran'ın, Kürdistan Bögesi'yle düşman olmak istememesindeki diğer bir neden de Irak'ın kimliğini Şiileştirmeye çalışmasıdır. Saddam’dan sonra yani son 14 yıl önce bu kapı İran'a açıldı ve büyük bir güçle bu hususta çalışmalarını yapıyor, ülkeyi Şii kimliğine bürüyor.

 

IŞİD savaşı İran'ı hızlandırdı, artık buna karşı duracak Sünni bir güç görünmüyor. Onlara tek engel Irak içerisinde Kürtlerin bulunmasıdır. Kürtlerin Irak'la kalması İran'ın bu amacını zora sokuyor.

 

Eğer İran Kürdistan Bölgesi'nin, düşmanlarının kullanacağı bir alan olmayacağından emin olursa, o zaman Kürdistan Bölgesi'nin Irak'tan ayrılması en çok onun işine gelir. Çünkü Kürdistan'ın bağımsızlığı demek, Irak'ın Şiileşmesi demektir.

 

Ancak İran şu anda Kürdistan Bölgesi'ne endişeyle bakıyor ve bölgenin, düşmanlarına bir alan olması ve ona karşı kullanılabilir bir duruma gelmesinden korkuyor. Bu nedenle Kürdistan Bölgesi’nin bu çekişmelerde yer alıp taraf tutmaması gerekiyor. Olabildiğince tarafsız olmalıdır, ne İran tarafına ne İran'ın düşman bildiği tarafa yönelmemelidir.

 

Bu dengeyi sağlamak haliyle kolay olmayacaktır. Dürüst siyasetle Kürdistan Bölgesi, hiçbir tarafın gölgesi altına girmeye zorlanamayacaktır.

 

Unutmamamız gereken bir şey  daha var: İran'ın ezeli düşmanları Amerika ve İsrail, bu ülkeyle ilişkileri güçlendirmek için her türlü hazırlığı yapıyor. Bu nedenle onların yüzünden bu güçlü ve korkunç komşuyu kendimize düşman etmemeliyiz.

 

Şimdi yaşananlar ise dengesiz bir şekilde ilerlemeye çalışmaktır. Kürdistan Bölgesi’ni altın tepsi içinde Türkiye'ye sunmaktadır. Bu İran'ın hazmedeceği bir durum olmasa gerek. Kürdistan Bölgesi her iki ülkenin çıkarlarını gözeterek hareket etmelidir. Bu imkansız bir şey değildir.

 

Uzun zamandan beri Türkiye'ye uzanan doğalgaz boru hattının bir benzerinin de İran'a uzatılması konuşuluyor. Bu İran'ı rahatlatacak adımlardan biri olacak ve dengeleri sağlayacaktır.

 

Kürdistan Bölgesi yumurtalarını tek sepete koymamalıdır.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli