Devletleşmenin kapı açacağı referandum, kaç yıldır hep gündemde. Şimdi artık dönüşü olmayan dönemece girmiş gibi. Bir de o üç engeli aşabilirse.
Dünya egemeni devletler ne düşünüyorlar? Konu petrol ve jeopolitik çıkarlarla bir bütün. Uluslararası şirketler için ölçü, petrol sahaları ve satış yollarının güvenliği. Güney yönetimi bu konuda şimdiye kadar başarılı. Ama Ankara'nın işbirliği, Tahran ve Bağdat'ın sessiz kalmasının katkılarıyla.
"Üçü, oyunu berbat edebilir" mi diyorsunuz? O hünerleri var. Suriye güzergahı kapalı. Hewler; Ankara ve Bağdat'a mahkum. Ankara'nın işbirliği koşulu net: "Bağımlı ve Kuzey Kürdistan mücadelesine uzak duran bir Hewler".
Bağdat kendi başına hareket edebilirse, Hewler bir yolunu bulabilir. Ama Bağdat, Tahran'sız adım atamıyor ve Tahran, Kürt devleti çabalarına yeminli.
Sıralanan çelişkiler, Moskova ile Washington arasındaki jeopolitik çelişkilere bağlanıyor. Güney Kürt Yönetimi, uluslararası alanda önemli bir çalışma yürütüyor. Zorlukların bilincinde. Başarılı olması gerekir.
Ankara ve Tahran'ın ağırlığı ne kadar büyük olsa da Hewler onların gönlünü hoş etme adına Kuzey ve Doğu Kürdistan'a karşı yükümlülükler altına girmemelidir. Güney'in güvenliği Ankara ve Tahran'la değil, Kuzey ve Doğu Kürdistan'la olur.
Çözücü etmen
Referandum, tayin edici önemde ulusal bir konudur. Haliyle güçlü bir ulusal ve toplumsal heyecan ve tutum olmalıdır. O heyecan ve tutum, KDP ile YNK için yol gösterici ve yönlendirici olmalıdır.
YNK-KDP işbirliği, sürecin her aşamasında vazgeçilmez bir gereklilik. Yine de insan onların hastalıklarından korkuyor. Allah aşkına bu defa olmasın! İşi sağlama almanın yolu var:
Nerede ortak dil? Güney'de eğitim ve siyasette halen Arapça egemen. Endonezya 350 dilden, ortak bir dil oluşturdu. Dil çalışmalarımız gülünç. Halbuki diğer Kürdistan parçalarına katkı için en uygun araç dil. Kürtçe’nin özgürlüğü ve egemenliği, Kürdistan'ın bağımsızlığıdır. İşte o görev yerine getirilmiyor.
Toplumsal kurum ve örgütlenmeler, parti kimlikli. Partiler birbirinden uzaklaşınca, onlar da uzaklaşıyor. Doğrusu, partilerden bağımsız, ulusal temelde biraraya gelmektir.
Kürtler canavarlar arasında kalmışlar. Referandumdan sonra da silaha sarılmaları gerekebilir. Ortak ordu ve komuta elzem. Tahran Irak Şiilerinden, Türkiye de Suriye radikal Arap Sünnilerden birkaç ayda ordu oluşturuyor. Biz ise iki başlılıkta diretiyoruz. İnadımızın ürünü yıkıcı olabilir.
Parlamento var ama kapısına kilit vurulunca kimseden ses çıkmadı, sanki başka bir ülkede oluyordu. Demek ki parlamenterizm içsel bir olguya dönüşmemiş.
Dinsel tutuculuk, çağdaş topluma uymaz. Bölgenin malum başkentleri, onu sömürgeci bir ideoloji olarak şırınga ediyorlar. Kürt Ezidi sorununun bir nedeni de budur. Güney'de dinsel tutuculuk, egemen olmanın ideolojisi ve dayanağı yapılmamalıdır. Yapılırsa, toplumu içten kemirir.
DAIŞ'le geçen birkaç yıl ve petrol fiyatlarındaki altüst oluş, ekonomide izlenen "Dubai'leşme" modelinin yanlış olduğunu gösterdi. Güney Kürdistan, Arap emirliği değildir. Kumdan çöl de değildir. O, dağların, ovaların, vadilerin, bostan ve tarlaların ülkesidir. O, Kürdistan'ın bir parçasıdır. İlerleme ve çağdaşlığın ölçüsü, yüksek binalar değil, altyapı, toplumsal ekonomi, kültür ve zihniyettir.
Yardım kuruluşlarına mahkum bir toplum, zavallı bir toplumdur. Geleceği, yasalar ve kurumsal önlemlerle güvenceye alınmış, bunun kültür ve zihniyetine sahip toplum, güçlü toplumdur. Maalesef Türkiye-Güney ilişkisi, ABD-Suudi ilişkisini andırıyor. Ankara olmadan, neredeyse bir ev, bir metre yol yapamıyoruz. Kürdistan toprağının o bereketine yazık! O fedakar ve çalışkan potansiyele yazık!
Güney toprakları üzerindeki Türk ve İran askerlerinin varlığı, referandumdan sonra nasıl çözülecek? Çünkü devlet demek, her karış ulusal toprak üzerinde egemenlik demektir.
Ödül devlet olmalıdır
Referandum çalışması, ortak bir inisiyatifle olmaktadır. Eksiklikler eleştirilebilir. Örneğin; neden Goran içinde değil? Neden sivil inisiyatif gür değil? Neden uluslararası alanda kamuoyu çalışmasına ağırlık verilmiyor?... Yine de çalışmaya destek vermek, bir görevdir.
Ama şu nettir; tarihi, siyasi ve toplumsal nedenlerden, Kürtler artık Bağdat'a bağımlı yaşayamazlar. Bağdat, ırkçılık, işgalcilik, gericilik ve dini tutuculukla yüklü. Tek sonuncusu bile, ondan ayrılmaya yeter. Irak çözemeyeceği sorunlara gebe. Kürtler devletleriyle, Bağdat'la ilişkilerini düzenlemelidirler.
Referandumdan büyük çoğunlukla "evet" kararının çıkacağını biliyoruz. Anlamı şudur: "Ben devletimi istiyorum." Bu, Kürt liderlere bir emirdir.
KDP ve YNK yöneticileri bilsinler ki toplum onlardan mucize beklemiyor. Zorluklar göz önündedir. Ama mademki ağır ve kutsal bir yükü omuzladınız, halkın umudunu, desteğini ve kararını devletle taçlandırmak zorundasınız.
Başarının sırrı, halk inisiyatifine yolu açmaktır. Kararlıysanız, Kürt halkı ölüm düzeyinde sizlerledir. Kürtler sadaka istemiyor, yanlış bir şey de istemiyor. Kürtler kendilerinden çalınanı, doğru ve en uygun olanı, haklarını istiyorlar.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın