Güney ile Rojava birleşiyor mu?

Kürdistan’ın tüm parçalarında yaşanan gelişmeler, Kürtlerin statü talepleri ve statüyü garantileme çabaları çok sancılı geçiyor ve bu gelişmelerden en çok iki büyük parti etkileniyor: PKK ve KDP…

 

Geçmişten bu güne her iki parti arasında yaşanan ideolojik çelişkiler her iki taraf arasında çekişmelere ve siyasi rekabete neden oluyor. İki güç arasında zaman zaman yükselen tansiyon sadece iki partiyi değil, Kürdistan toplumunu da geriyor.

 

Bu gerilim, bir dönem öyle bir hal aldı ki Güney Kürdistan’dan Silopi’ye geçen birçok kişinin aracının taşlanmasına kadar vardı. Türkiye’de 1984’ten bugüne yaşanan şiddetli çatışma ve savaş ortamında bile Kürt illerinde şimdiye kadar tek bir Türk ve Araba bir tokat atılmamışken (doğru olan da budur) kendi öz kanımızdan olan kardeşlerimize yapılan bu saldırılar, iki parti arasındaki siyasi kriz ve çekişmenin Kürtleri nasıl ikiye ayırdığının açık göstergesidir.

 

Bu durum Kürtlerin ortak ulusal sembollerin yaratılmasında ve kendi pozitif ulusal değer yargılarının yaratılmasının önünde çok büyük engel teşkil ediyor.

 

Bu da partiler üstü, geleceği gören ve Kürtlerin statülerini garantileyecek ortak bir strateji etrafından toplanmasını ve “Ortak Kürt Aklı” oluşumunu sekteye uğratıyor.

 

Her iki taraftan gelişen “hain” ve “işbirlikçi” yaftaları Kürtlerin bu yüzyılda elde edeceği büyük hedefleri de baltalıyor.

 

Son dönemde KCK Yürütme Konseyi üyelerinden Duran Kalkan’ın ve akabinde KDP üst düzey yetkililerinin birbirlerine karşı uzlaşmacı ve hoşgörülü açıklamaları bir nebze de olsa bu krizin derinleşmesinin önüne geçti. Ancak bu krizin bir daha yaşanmayacağı ve derinleşmeyeceği anlamını taşımıyor.

 

KDP ve PKK arasında yaşanacak olası büyük bir kriz ve çekişme Kürt toplumunu kutuplaştıracak, parçalara bölecek ve bu da Pêşmerge ile gerillanın Güney ve Rojava Kürdistan’ında Kürdistan toplumuna tattırdığı “Başarabiliriz” umudunu kırabilir.

 

Oysa her iki güç modern dünya ile uyumlu bir çizgide birleşebilirse, irili ufaklı tüm Kürdistanlı güçleri “Ortak Kürt Aklı” etrafında kenetleyebilir. Böyle bir gelişme bu yüzyılda Kürtlerin bazı parçalarda kendi devletini kurma ve diğer parçalarda da federatif sistemi garanti altına alabilir. Bunu “hayal” ve “ütopya” olarak görenler maalesef Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin farkında değil.

 

Güney’de ve Rojava’da Kürtlerin barbarlara karşı verdiği mücadele, tüm modern dünyada Kürtlere karşı sempati sağlamakta ve değişen yeni Ortadoğu coğrafyasında Kürtlerin de seküler bir aktör olarak çizilecek sınırlarda aktör olmayı beraberinde getiriyor.

 

Dünya tek kutuplu da olsa çift kutuplu da olsa, artık tüm kutupların Kürtlere hayranlıkla baktığı bir dönemdeyiz. En büyük devletler artık Kürtleri muhatap almak için adeta yarışıyor. Kürtler tarihlerinde ilk defa bu kadar uluslararası güçleri arkalarına almış bulunuyor.

 

Ancak Kürdistan’ın en büyük partileri olan PKK ve KDP arasında yaşanan iktidar mücadelesi, Kürtlerin bu büyük pastayı çabuk kapmasını engelliyor. PKK ve KDP’nin “Ortak Kürt Aklı” ile hareket etmeleri halinde, Güney Kürdistan’ın bağımsızlığı ve Rojava’da da en az federasyonu elde etmesi işten bile değil. 

 

Nitekim dünyaca ünlü Slovenyalı düşünür Slavoj Zizek verdiği bir mülakatta Kürtler, Ortadoğu’da anahtar role sahip. Kürt sorunu çözüldüğü zaman bütün Ortadoğu sorunu çözülecek… Ortadoğu’da bir Kürt devletinin olması kimse için tehdit değildir. Tam tersine halklar arasında bir köprü oluşturur” diyor.

 

Aynı mülakatta Kürdistan’ı İsrail ile kıyaslayan Zizek, şöyle diyor:

 

Kürtler, sadece dağlarda savaşan insanlar değil, aynı zamanda bölgenin en ilerici ve en demokratik halkı, topluluğudur. Kendilerini böyle tanıtmaları lazım… Kürtler olarak -bunu şiddet anlamında söylemiyorum- çok zalim oynamak zorundasınız. Yani güçleri birbirine karşı kullanmak ve anlamak zorundasınız… Kürtlerin Ortadoğu’da Yahudilerin diğer bir versiyonu olmanız gerektiğini düşünüyorum. Yani öyle baskıcı, işgalci değil de, öyle dinamik, açık… Kürtlerin duyarlılığı örnek olabilir. Kürtlerin özerkliği, büyük bir umuttur.

 

Kürt basın organlarından birine röportaj veren Uluslararası Siyaset Uzmanı Doç. Dr. Arzu Yılmaz da, uluslararası güçlerin Kürdistan’ın bağımsızlığını desteklediğini ve bu güçlerin Güney ile Rojava’nın birleşmesinden yana olduğunu belirtiyor.

 

Tam da böyle bir dönemde en büyük oyun kurucu olan PKK ve KDP’nin “Ortak Kürt Aklı” etrafında hareket etmeleri halinde orta vadede Güney ile Rojava sınırlarının kaldırılarak bağımsız bir Kürdistan devletini kurmaları mümkün. Ünlü düşünür Zizek’in dediği gibi “Kürtler çok zalimane oynamak zorunda”. Zizek’in “Zalimane” diye tabir ettiği durum, Kürtlerin güç dengeleri arasında acımasızca hareket edip, bir uluslararası gücü Kürdistan’ın çıkarları gereği başka bir uluslararası güce karşı kullanabilme kabiliyetini kastediyor.

 

Kürtler uluslararası modern dünyanın desteğini bu kadar arkalarına almışken Kürtlerin Güney ve Rojava sınırını birleştirebileceği gerçeği artık gün yüzüne çıkıyor.

 

Bağımsız ortak devletin geleceğini büyük Kürt partilerinin “Ortak Kürt Aklı” etrafında birleşip birleşmemesi belirleyecek. Dünyanın enerji, gaz ve petrol rezervleri üzerinde yeniden dizayn ettiği Ortadoğu’da yeni ve büyük bir Kürdistan doğabilir. Böyle bir Kürdistan’ın kurulması Kürtleri Akdeniz ile de buluşturabilir. Bu şu anlama geliyor; Kürtler dünyanın ihtiyacı olan gaz, petrol ve enerji sevkiyatını artık komşu ülkelere bağımlı olmadan, Akdeniz üzerinden dünyaya sağlayabilir.

 

Şimdi söyleyin Kürtlerin neden bir denizi olmasın?

 

Twitter hesabı: @masallahdekak