Irak’ta 10 Ekim 2021’de yapılan parlamento seçim sonuçları halen resmi olarak açıklanmamışken, ilk sonuçlara göre seçimlerde en fazla milletvekili çıkaran Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr, siyasi süreç ve hükümete ilişkin önemli noktalar içeren bir açıklama yaptı. Söz konusu açıklamanın hükümet kurma sürecinin hangi yöne evrileceğine ilişkin önemli detaylar barındırması itibariyle de son derece kritik noktaları içeriyor. Bu anlamıyla Sadr’ın açıklamalarının analiz edilmesi, Irak’taki yakın siyasi sürecin tahmini açısından yerinde olacak.
Zira Sadr’ın, Irak’taki istikrarsızlığın çözümünün anahtarı olarak nitelendirilen konuşmasında, doğrudan seçim sonuçlarına itiraz eden ve protesto gösterileri düzenleyerek Irak’taki tansiyonu yükselmesine sebebiyet veren, İran yanlısı Şii milis grupların siyasi organizasyonlarına doğrudan mesaj verdiği görülüyor. Söz konusu gruplar, daha açık bir ifadeyle Fetih Koalisyonu ve Kanun Devleti Koalisyonu, Sadr açısından hükümet kurma sürecinin en önemli zorlu dönemeci.
Nitekim, Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği’nin (IBYSK) resmi olmayan ilk seçim sonuçlarını açıklamasının ardından, özellikle milletvekili sayısı açısından en büyük kaybı yaşayan Fetih Koalisyonu’na (2018 parlamento seçimlerine göre milletvekillerinin yaklaşık üçte ikisini kaybettiği görülüyor) destek veren ve siyasi birimleriyle koalisyon içerisinde yer alan Şii milis grupların, ülkedeki tansiyonu yükseltmiş olması, hükümet kurma sürecini de baltalayabileceklerini ortaya koyuyor. Bu noktada Sadr’ın gündeme ilişkin yaptığı konuşmada önemli mesajlar var.
Öncelikle Sadr’ın söz konusu açıklamayı Irak siyasetinin merkezi ve ülkenin başkenti Bağdat yerine ikamet ettiği Necef’ten yapmış olması, dikkat çekici. Zira Necef, Şiiliğin en önemli dini merkezi ve Irak’taki en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali es-Sistani de burada ikamet ediyor.
Bu noktada Sadr’ın Necef’ten açıklama yaparak, dini mercinin de arkasında olduğu görüntüsü vermeye çalıştığını söylenebilir. Nitekim Sistani’nin seçim öncesinde, Irak’taki demokratik sürece sahip çıkan ve halkı seçimlere katılmaya davet eden bir açıklama yaptığı düşünüldüğünde, Sadr’ın dini merci ile aynı noktada durduğunu göstermeye çalıştığı görülüyor. Ayrıca Sadr’ın basın açıklaması yapmak için Necef’i seçmesi, Şii dünyası için öncü rol oynamak istediğinin de bir göstergesi. Böylece Sadr’ın tüm Şii dünyasına hitap etmeye çalıştığını ifade etmek mümkün.
Bu noktada Sadr açıklamasında verdiği mesajlarla Şiilik ve demokratik değerleri bir araya getirme çabası içerisinde olduğu görülüyor ve Necef’i uluslararası kamuoyu ile eşdeğer aktörü haline getiriyor. Nitekim Sadr’ın seçimlerin bugüne kadar Irak’ta yapılan en dürüst seçimler olduğunu vurgulaması ve bunun tüm dünya tarafından kabul edildiğini söylemiş olması dikkat çekici. Öte yandan bu açıklama ile Sadr’ın seçim sonuçlarına itiraz eden taraflara “yenilgiyi kabul edin” mesajı verdiğini söylemek mümkün. Ayrıca Sadr’ın seçimlerin dürüstlüğünü güçlü bir biçimde savunarak, Irak’ta ilk erken seçimi gerçekleştiren Mustafa el-Kazımi ve hükümetine de sahip çıktığını gösteriyor.
Bu anlamıyla başbakanı belirleme konusunda dirençli olacağı görünen Sadr’ın, kendi grubundan bir başbakan seçmese bile, iktidarı süresince uyumlu bir süreç yürüttüğü, ikinci dönem başbakanlığı istediği bilinen ve bu noktada başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri ve komşu ülkelerden de destek alan Kazımi’ye açık kapı bıraktığı da görülüyor. Bu noktada Sadr’ın hangi şartta olursa olsun Irak’ın önümüzdeki siyasal sürecinde karar alıcı mekanizmanın baş aktörü olma konusunda ısrarcı olacağını söylemek mümkün.
Öte yandan Sadr, hükümet kurma süreci başta olmak üzere, Irak’ın siyasi sürecinde yaşanacak olası sıkıntıları, “ülkedeki demokrasiyi zarar vermeyin” uyarısıyla, seçim sonuçlarına itiraz eden gruplara yüklüyor. Böylece Sadr’ın ilerleyen süreçte yaşanabilecek olumsuzlukları ön alıcı bir hamleyle, şimdiden üzerinden atmaya çalışıyor. Nitekim Sadr, bu grupların halkın güvenini kaybettiği ifade ederek, “halk güvendiği kişi ya da siyasi gruba oy verdi” mesajını veriyor. Buna rağmen, söz konusu siyasi grupların tabanını da dışlamayarak, kaybeden gruplar olarak nitelendirdiği, seçimlere itiraz eden gruplara “kendinizi gözden geçirin” uyarısı yapıyor. Bu noktada Sadr’ın kapsayıcılık söylemi benimsediğini belirtmek mümkün.
Ancak Sadr seçimlere itiraz eden ve “kaybeden” olarak nitelendirdiği gruplara, “aba altından sopa göstermeyi” de ihmal etmiyor. Nitekim yaptığı açıklamada kaybeden grupların hükümete katılım şartlarını ortaya koyan Sadr, söz konusu grupların başka ülkelerle ilişkilerine son vermeleri ve ülkeler arası ilişkileri resmi hükümete bırakmaları yönünde uyarı yaparken, Irak’ın komşu ülkelerinin Irak’ın iç işlerine karışmasının önüne geçilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bu noktada Sadr’ın, İran ile yakın ilişkilere sahip olan Şii milis grupların İran ile ilişkilerini kesmesini istiyor ve böylece Irak’taki İran etkisine de karşı çıkıyor. Nitekim Sadr söylemini dozunu yükselterek, Irak’ın içişlerine karışılmasının Irak’ın istikrarı ve güvenliğine olumsuz yönde etkilediğini ifade ediyor. Zira Sadr, devlet dışı kontrolsüz silahlı grupların da dağıtılması gerektiğini ifade ederek, dolaylı da olsa bu grupların İran tarafından desteklendiğini ima ettiğini söylemek mümkün. Burada Sadr’ın İran’ı, Irak’ı istikrarsızlaştırdığı ve güvenliği bozmakla itham ederek, İran’a karşı doğrudan pozisyon aldığı görülüyor.
Son olarak Sadr, önlerinde ya ulusal çoğunluk hükümeti ya da ulusal muhalefet kurmak olmak üzere iki seçeneğin olduğunu belirterek, Irak’taki siyasal sürecin temel belirleyici olacağı yönünde güçlü bir mesaj veriyor. Ayrıca Sadr’ın açıklamaları dikkate alındığında, bugüne kadar Irak’ta kurulan bütün hükümetlerin “ulusal birlik hükümeti” olarak nitelendirilen ve parlamentoda temsil edilmeye hak kazanan bütün siyasal grupların içerisinde yer hükümet olduğu göz önünde bulundurulursa, yeni kurulacak hükümetin “ulusal birlik hükümetinden” farklı bir nitelik arz edeceğini söylemek mümkün. Sadr’ın bu açıklamasıyla, 2003’ten bugüne kadar Irak’ta yaşanan siyasal ve yönetimsel sürecin de değişeceği görülüyor. Ancak ülkedeki siyasi ve güvenlik gelişmeleri dikkate alındığında, Irak’ın bu değişime hazır olup olmadığı konusunda soru işaretleri olduğunu söylemek mümkün. Eğer Irak bu süreci başarı ile atlatabilirse, geleceğe umutla bakabilir.
Bilgay Duman, ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın