Kerkük hiçbir dönemde bu raddede tehlike ve tehdit altında olmamıştı. Her gün onlarca Kürt aile göçe zorlandığı ve yerine Araplar getirildiği bir dönemde bile şimdiki kadar tehlikeyle karşı karşıya değildir. Çünkü o dönmede Kürtler hiçbir güce ve nüfuza sahip değilken Kerkük Kürtlerin milli stratejisi ve gündeminin büyük bir bölümünü kapsıyordu.
Kerkük için ortak bir sorumluluk duygusu vardı. Kürtler arasında ciddi çekişme ve ihtilaflar olmasına rağmen Kerkük bütün Kürtlerin ortak meselesiydi. Bu nedenle öne çıkacak her hangi bir değişim ve durumda Kürtlerin denklemleri değiştireceği yönünde bir umut da vardı.
Ancak şu anda Kerkük değil bir fikir birliği, artık Kürtlerin de ortak meselesi olmaktan çıktı. Kerkük Kürtlerin ortak sorunu haline geldi. Gözümüzün önünde her geçen gün Araplaştırma ve Şiileştirme politikaları kentte elini güçlendiriyorken Kürdistan Bölgesi’ndeki iktidar ve Kürt partiler ile Bağdat’ın çeşitli kademelerindeki Kürt temsilciler üç maymunu oynuyor!
Kerkük'ün bu sessiz atmosferinde birkaç gündür yeninden konuşulmaya başlandı. Konu, bölge halkından bir grubun bir kez daha Kerkük’ün özerk bir bölge statüsüne kavuşması meselesini gündeme getirmesiyle birkez daha hatırlanmaya başlandı.
Kerkük’ün özerk bir bölge olması meselesi ilk kez gündeme getirilmiyor ve son kez de olmayacaktır. Ki zaten bu gündem ölü doğuyorken, diriltmesi ve gündeme getirilmesi en azından unutulan Kerkük meselesini hatırlatıyorken bunda ne gibi bir kötülük olabilir ki?
Kürtlerin onlarca yıldır Irak’taki sorunlarının merkezi haline gelen bir meselenin yeniden tartışmaya açılması için iyi bir fırsattır. Her ne kadar Kürtler bu konuyu unutarak geçmişteki mücadeleyi, ödedikleri bedelleri ve dökülen kanları, maaş konusuna indirgese de bir kez daha ilgilerin Kerkük meselesine kayması bence son derece iyidir.
Bu nedenle Kerkük’ün içinde bulunduğu bu süreçte, onu yalnız bırakılanların bu durumdan kurtarılması için çaba gösterenlere destek olunmalıdır, linç edilip ihanetle suçlanmamalıdır.
Kürtler, geçmişte çizilen kırmızıçizgiler nedeniyle beli başlı bazı meselelerin etrafından dönerek kimsenin alternatif bir proje sunmasına fırsat vermedi. Kimse buna cesaret edemedi. Nitekim bu konuda sunulan projeler hepimizin gözleri önünde mundar oluyordu. Bu nedenle Kerkük meselesinin yeniden konuşulması için sunulan bir fikir ve gündem bizleri medeni ve akılcı tartışmalara sürükleyebilmeli. Kürdistan Bölgesi’nin içinden geçtiği bu zor siyasi süreçte ve Kürtlerin bu denli dağınık olduğu bir döneminde Kerkük’ü ortak meselemiz haline getirmeliyiz, nitekim bizi ortak paydada buluşturacak pek bir şey kaldığı da söylenemez.
Kerkük, Irak Anayasasının 140’ıncı Maddesi kapsamına girdiği için özel bir statüye sahip. Anayasa ve yasaların özerk bölgeler için belirlediği kriterleri Kerkük için pratikte uygulanamaz. Aynı zamanda Bağdat’taki iktidar anlayışı mutlak bir merkeziyetçi düşünceyi savunuyor, ülkede federal bir yapının yerleşmesine müsaade etmiyor. Bu konu Irak’taki federal meseleyi hatırlatmak için olsa dahi bence iyi.
Şunu da biliyoruz; eğer anayasa ve yasalar Kerkük’ün özerk bir bölge olması önünde engel teşkil etmiyor olsaydı da Bağdat yönetimi buna asla müsaade etmeyecekti. Daha önce de Sünni kentler ve Basra vilayeti bütün Anayasa ve yasal yollarla özerkliği denedi ancak haklı taleplerine rağmen Bağdat isteklerini görmezlikten geldi.
Irak’ın en büyük gelir kaynağından biri olan Basra uzun zamandır özerk bir bölge olmayı talep ediyor, Bağdat yine de bu bahaneyle Basra’ya bu fırsatı vermek istemiyor. Özellikle de Sünni ve Şiiler arasında yaşanan çekişmeler nedeniyle Şiiler, Sünnilerin kendi bölgelerinde özerlik talebine asla olanak tanımayacaktır. Bağdat yönetimi şu anda federal yapının kaldırılması için çabalıyor. Bunun yanında hepimiz şu realiteyi biliyoruz, Kerkük sadece Irak, Kürtlerin ve Bağdat’ın sorunu değil. Bugün bölgesel devletler ve uluslararası güçler de Kerkük meselesinde taraf oluyorlar.
Öyleyse her şeyden önce Kerkük’ün özerk bir bölge olmasına karşı olanlar, Kerkük’ün özerk bölge olmasını isteyenlere karşı bir cephe oluşturmamalılar. Kürtlerin Irak’ta durumu pek parlak değil ki bir de bu mesele yüzünden daha fazla ihtilaf yaşansın.
Ben daha önce de Kerkük’ün özerk bölge ilan edilmesi fikrine karşı çıkmıştım. Bu adımın sorunları çözeceğini düşünüyorlar amöa tam tersine bu durum daha büyük sorun ve krizleri beraberinde getirecektir. Kerkük Araplaştırma politikasına karşı yalnız kalacak. Onlarca yıl sonra farklı nedenlerden dolayı Kerkük Arapların çoğunlukta yaşadığı bir bölge haline gelecek ve Kürtler bu kentte azınlık olacaktır.
Bunların dışında Hurmatu, Musul vilayeti, Kut ve Diyala gibi sorunlu diğer Kürdistani bölgelerin çözüm sürecine de zarar verecektir. Bu nedenle Kerkük sorununa tekli bir çözüm arayışına girişeceğimize Mendeli’den Şengal’i kapsayacak bir şekilde daha kapsamlı bir çözüm yolu bulmamız gerektiğini savunuyorum.
Dolayısıyla tek başına Kerkük değil, Kürtlerin tutumlarını birleştirerek Bağdat ile Kürdistan Bölgesi arasında ihtilaf konusu olan Kürdistani Bölgelerde bir özerk bölge ilan edilmesi ve başkentinin de Kerkük olacağı bir projeyi sunması daha isabetli olur. Bedre, Celewla, Hanakin ve Hurmatu için Germeser’de bir valilik belirlenmeli. Musul vilayetin de ise bir valilik ilan edilip diğer nahiye ve kazaları içinde barındırmalı. Sonuç itibariyle hepsi Kerkük bölgesine bağlanabilir.
Bu durumda bölgedeki bütün sorunlar birbirine bağlanarak tek nokta da toplanacak, Kürtlerin rolü de sadece Kerkük’te değil bütün bölgede daha etkin olacak. En azından şimdi ve uzak bir gelecekte Erbil ile Bağdat arasında toprak ve sınır problemleri farklı bir boyut kazanacak, aynı zamanda Kerkük ve diğer bölgelerin kalkınmasına ve istikrar sağlamasına vesile olacaktır.
Yukarıda bahsettiğim engellere rağmen, Irak Anayasasında değişikliğine gidilmesi halinde Kürtler 140’ıncı maddenin alternatifi bir proje üzerinde çalışabilir ve Kürdistan Bölgesi dışında bir bölgenin kurulması önerisini öne çıkarabilir. Dini ve etnik oluşmaların gerçek bir ortaklığı şartıyla. Söz konusu bölgede belki de Şebek, Ezidi ve Feylilerin desteği için dikkatlerini çekebiliriz. Aynı şekilde Mendeli’den Şengal’e kadar uzanan coğrafyada yaşayan Sünni ve Şii Türkmen, Arap, Kıldan, Asuri ve Ermenilerin de dikkatini çekebiliriz ve söz konusu projenin bir parçası haline gelebilirler.
Belki de bu durum bölgesel ve uluslararası ülkelerin farklı görmesine Irak bu yeni federal yapıyı kabul etmesine vesile olacaktır. Bununla birlikte Kürt meselesi de çözülecek ve Irak’ı da olası bir mezhepsel çatışmadan uzak tutacaktır. Ancak görünen o ki Irak’ı yöneten bu düşünce Iraklıların iyi bir hayat yaşamaları için pek de umut vaat etmiyor.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın