Irak’ta 10 Ekim 2021’de yapılan parlamento seçimlerinin ardından Şii gruplar arasındaki çekişme ve siyasi tıkanıklık, bir krize doğru ilerliyor. Bir tarafta 73 sandalye kazanarak seçimlerin tartışmasız galibi olan Mukteda es-Sadr, diğer tarafta İran’a yakın Şii milis grupların desteğindeki Fetih Koalisyonu ve eski Başbakanlardan Nuri el-Maliki’nin liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu’nun öncülük ettiği Şii Koordinasyon Çerçevesi yer alıyor.
Bu iki tarafın uzlaşmaz tavrı hükümet kurma görüşmelerini çıkmaza doğru götürüyor. Nitekim geçtiğimiz hafta bir kez daha bir araya gelen Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri ve Mukteda es-Sadr arasında bir uzlaşı çıkmadığı yapılan açıklamalardan net bir biçimde anlaşıldı. Sadr, “ulusal çoğunluk hükümeti” vurgusunu tekrarlarken Hadi el-Amir de Maliki’nin olmadığı bir hükümette olmayacaklarını ima eden bir açıklama yaptı. Buradan anlaşılan Sadr’ın, Nuri el-Maliki’yi veto ettiği. Zira Mukteda es-Sadr siyasi aklını kullanarak, prestij kaybetmesine rağmen Haşdi Şaabi çatısı altındaki Şii milis gruplara yönelik Şii halkın desteğini görmezden gelmediğini söylemek mümkün. Zira Fetih Koalisyonu 2018 seçimlerine göre en az oy kaybeden gruplardan biri. Sadece siyasi temsil açısından 2021 seçimlerinden önce sahip olduğu sandalye sayısı azaldı. Yani bu anlamıyla toplumsal desteğin devam ettiğini söylemek mümkün. Bu yüzden Amiri ile görüşmeyi reddetmeyip baştan beri ortaya koyduğu şartları koruduğu görünüyor.
Burada Sadr’ın sorunun kendi tarafında olmadığı mesajını verdiğini söylemek mümkün. Sadr burada sorumluluğu karşı tarafa yükleyerek, anlaşmazlığın sebebinin karşı cephe olduğunu göstermeye çalışıyor. Ayrıca Sadr, Hadi el-Amiri’yi hükümete davet ederek, oldukça akıllı bir strateji izleyip karşı cephenin de bölünmesi için zemin yokluyor. Bu genel siyasette anlık hamleler yapan Sadr’dan beklenen bir tavır değil.
Ancak Sadr’ın bu duruşunun arkasında Maliki ile olan husumetinin yattığı açık. Nitekim Nuri el-Maliki’nin başbakanlığı döneminde ciddi bir biçimde, Mehdi Ordusu’nun faaliyetleri nedeniyle Sadr ve Maliki karşı karşıya gelmiş, Sadr, Mehdi Ordusu’nun faaliyetlerini de durdurarak bir süre sahadan çekilmişti.
Mevcut durum itibariyle de Sadr’ın bir “rövanş” içerisinde olduğunu söylemek mümkün. Aslında kazandığı sandalye sayısı ile Maliki, Şii Koordinasyon Çerçevesi içerisinde yer alan bütün siyasi aktörlerin en başarılısı olarak ön plana çıkıyor. Bu yüzden de Sadr’ın Maliki’yi elimine ederek, pazarlık marjını da düşürmeye çalıştığı görülüyor. Ancak Sadr’ın mevcut durum itibari ile attığı adımların karşı taraftaki bütünlüğü “şimdilik” bozamadığı görülüyor. Amiri’nin son açıklamasında Maliki’ye sahip çıkması bunun bir göstergesi. Ancak bu birlikteliğin daha ne kadar sürdürülebilir olduğu konusunda soru işaretleri var. Zira İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, sık sık Irak’a ziyarette bulunup, bir taraftan İran cephesi olarak da ifade edilebilecek Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin bütünlüğünü diğer taraftan da Sadr ve Şii Koordisyon Çerçevesi arasındaki uzlaşıyı sağlamaya çalışıyor. Bu anlamıyla İran’ın tüm Şiiler açısından bir hami olma pozisyonunu da korumaya çalışıyor. Ancak Kaani’nin son ziyaretinde Mukteda es-Sadr ile görüşememiş olması oldukça dikkat çekici.
Ancak İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü eski Komutanı Kasım Süleymani’nin, Ocak 2020’de ABD’nin Bağdat’ta düzenlediği saldırı ile hayatını kaybetmesinin ardından Şii evinde çok şeyin değiştiğini söylemek mümkün. Nitekim 2019’da Irak’ta düzenlenen protesto gösterilerinden beri İran’ın Irak’taki etkisinde gözle görülür bir azalma var. Yine de İran’ın etkisinin tamamen bittiğini söylemek fazla iyimser bir yaklaşım olur.
Bu anlamıyla Kasım Süleymani’nin öldürülmesi bir mihenk taşı olmasa da önemli bir köşe taşı niteliğini taşıyor. Hatta Süleymani öncesi ve sonrası dönem karşılaştırıldığında Süleymani’nin öldürülmesinin Iraklı Şii siyasetçileri dahi rahatlattığını söylemek yanlış olmaz. Nitekim Süleymani sonrası hükümeti kuran Mustafa el-Kazımi’nin kurduğu hükümetin “geçici” vasfına rağmen, dış politi ilişkilerini çeşitlendirme ve bölgesel ve küresel denklemde Irak’ın prestijini yeniden kazandırma noktasında attığı adımlar da oldukça önemli.
Kazımi’nin kısa sürede Irak’ın tüm komşu ülkeleri ile geliştirdiği ilişkilerin yanı sıra, sorunlu ilişkilere sahip Suudi Arabistan – İran, Katar – Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkeler arasında diyalog kurucu ve arabulucu rol oynamış olmasının hem iç kamuoyunda hem de dış politika açısından olumlu karşılık bulduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu anlamıyla İran’ın attığı her müdahil adımın İran açısından olumsuzluk ortaya çıkardığını söylemek yanlış olmaz. Nitekim artık İran’a karşı sosyal medya üzerinden boykotlara dahi rastlanıyor. En son İran’ın Irak’a gönderdiği doğal gazı kesmesinin ardından yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle İran ürünlerine karşı “bırakın bozulsun” vurgusu ile sosyal medya üzerinden bir boykot kampanyası dahi başlatıldı. Bu durum İran’a karşı Irak’ta oluşan tepkinin somutlaşmış hali. Bu Iraklıların değişim iradesinin de göstergesi. Nitekim Sadr’ın bu iradeyi görerek “ulusal çoğunluk hükümeti” üzerinden değişimi başlatan lider olmak için çaba harcadığını söylemek mümkün.
Ancak Maliki ve Fetih Koalisyonu’nun dışarıda kalacağı bir hükümet, devletin işleyişi ve kurumsallaşma açısından sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Zira Maliki’nin iki dönem yaptığı başbakanlığında, özellikle Kanun Devleti Koalisyonu’nun yürütücü gücü olan ve liderliğini de yürüttüğü Dava Partisi üyelerinin devlet bürokrasisinde önemli bir pay aldığı biliniyor. Nitekim Maliki’nin Sadr’ın yaptığı açıklamalara karşı “kendisine güvenlik ve siyasi alanda cevap vereceğim” açıklamasını yapmış olması dikkat çekici. Bu noktada Maliki’nin devlet bürokrasisi içerisindeki kendine yakın unsurları da kullanabileceği imasında bulunduğunu söylemek mümkün. Böyle bir durum Irak’taki istikrarsızlığın gittikçe derinleşmesine yol açabilir. Bunun ne Irak ne İran ne de bölge için fayda üretmeyeceği açık. Bu nedenle Irak’taki her kesim orta yolu bulabileceği bir aday üzerinde anlaşarak kriz aşıcı bir tavır benimsemesi yerinde olacak.
Bilgay Duman, ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın