Wimmen: Kandil’den gelen işaretler gösteriyor ki PKK bunu yapacak

03-10-2019
Etiketler Heiko Wimmen Rojava Türkiye
A+ A-

Uluslararası Kriz Grubu Irak, Suriye ve Lübnan Proje Direktörü Heiko Wimmen, sınırların güvenliği için tek çözümün Türkiye’de barış sürecinin yeniden başlaması olduğunu ve Kandil’den gelen bazı işaretlerin de bunun mümkün olabileceğine delil olabileceğini söyledi.

Rojava’da kurulması planlanan güvenli bölgenin ABD’nin bölgedeki varlığına bağlı olduğunu dile getiren Wimmen, “Kuzeydoğu Suriye'de olan kalıcı bir anlaşma değil, Türkiye ile ABD arasında geçici bir uzlaşmadır” dedi.  

Heiko Wimmen, Türkiye ile DSG arasında güven sağlanması için de ABD ve uluslararası koalisyonun ağırlığını koyması gerektiğini belirterek, “YPG, YPJ ve DSG ne yaparsa yapsın Ankara onlara güvenmez” diye konuştu.

Uluslararası Kriz Grubu Irak, Suriye ve Lübnan Proje Direktörü Wimmen, PKK’nin tek taraflı ateşkes ilan etmesi halinde yeni bir barış sürecinin başlayabileceği öngörüsünde bulundu. 

Erbil-Bağdat ilişkilerini de değerlendiren Wimmen, “Önemli olan izlenen yöntemlerin kurumsal olmasıdır. Sadece siyasi kişilikler üzerinden varılan anlaşmalara bağlı olmamalıdır” dedi.

Heiko Wimmen ayrıca Irak’ın sonuna kadar İran ile ABD arasında tarafsız kalamayacağını savundu.

Uluslararası Kriz Grubu Irak, Suriye ve Lübnan Proje Direktörü Heiko Wimmen, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

Güvenli Bölge kapsamında YPG güçlerini Suriye-Türkiye sınırındaki bölgelerden çekti fakat Ankara ile Washington arasındaki çelişkiler devam ediyor. Sizce taraflar arasındaki mevcut anlaşma durumu devam eder mi? Sizce temel sorunlar nelerdir?

Gerçek şu ki Kuzeydoğu Suriye'de olan kalıcı bir anlaşma değil, Türkiye ile ABD arasında güvenlik konusunda geçici bir uzlaşmadır ve Suriye’nin bazı yerlerinde YPG’nin elindeki ağır silahları kapsıyor. Fakat bu uzlaşma başarılı olsa bile bu durum Türkiye’nin güvenlik endişelerini gidermeye yetmez. Çünkü bu durum Türkiye’nin söylemiyle PKK’nin Suriye kolu olan YPG’nin kuzeydoğu Suriye’deki siyasi ve askeri nüfuzuyla alakalıdır. YPG’nin PKK ile dirsek teması sürdüğü ve PKK’nin de Türk devletine karşı saldırıları devam ettiği müddetçe YPG’nin bu bölgelerdeki varlığı Ankara için bir endişe kaynağı olacaktır. YPG’nin ağır silahlarını sınır bölgelerinden çekmesi de yetmeyecektir. YPG-YPJ-DSG her ne kadar PKK ile bağlantılı olmadıklarını savunsalar da Ankara buna inanmıyor. Bu anlaşma da ABD’nin bölgedeki varlığı devam ettiği müddetçe geçerli olur. Hiç şüphe yok ki ABD güçlerini çektiği anda durum değişir. Dolayısıyla Türkiye ile ABD arasındaki bu uzlaşma bir süre kalıcı olabilir ama sorunun özünü çözmeye yetmez.

ABD ile batılı müttefikleri kuzeydoğu Suriye’deki bu durumun korunması için ne yapabilir? Anlaşmanın başarısız olması ABD, Kürtler ve bölgenin güvenliği açısından ne sonuçlar doğurur?

ABD ve müttefikleri, Kürt müttefiklerini korumak ve Türkiye ile aralarında güven ortamı sağlamak için ağırlığını ortaya koyması ve bazı tedbirler oluşturması gerekir. Yani bu tedbirler siyasi diyalogun önünü açma şeklinde olabilir. Sınırların güvenliği için tek çözüm Türkiye ile PKK arasında barış sürecinin yeniden başlamasıdır. Bu da PKK’nin tek taraflı ateşkesi ile olur. Kandil’den gelen bazı işaretler bunun mümkün olabileceğini gösteriyor. Fakat Türkiye’nin bunu kabul edip etmeyeceği belli değil. ABD Kürt müttefiklerini ve yine NATO ile batılı müttefikler de Türkiye’yi bu duruma olumlu yanıt vermeye teşvik edebilir.

Anlaşmanın başarılı olmaması Türkiye ile DSG arasında savaş çıkmasına neden olur ki bu durumda DSG de IŞİD’e karşı mücadeleye daha fazla odaklanamaz, güçlerini kuzeye doğru çeker yani Fırat vadisinden çıkar. Bu durumda IŞİD konumunu güçlendirerek Deyrezzor’daki kimi bölgeleri yeniden kontrol edebilir.

Kürdistan bağımsızlık referandumunun üzerinden iki yıl geçti ve şimdi Erbil-Bağdat ilişkileri daha iyi durumda. Ama yine de taraflar arasında eski sorunlar üzerindeki uzlaşmazlık devam ediyor. Kürdistan petrolünün ihracatı, bütçe meselesi, tartışmalı bölgelerin durumu gibi. Müzakerelerin ilerlemesi için taraflar ne yapmalı?

Referendum Kürdistan’da bağımsızlık talebine güçlü bir destek olduğunu kanıtladı. Fakat referandumdan sonraki olaylar, bağımsızlık fikrine dış desteğin yetersiz olduğunu da açığa çıkardı. Ayrıca Erbil şunu anladı ki Bağdat ile doğrudan karşı karşıya gelmek kendisine sadece zararla döner ancak siyaset yaparsa Bağdat üzerinden müttefik kazanabilir. Bu da doğrudan kendisine karşı olan yönelimleri engeller. Tartışmalı bölgelerin güvenliği konusunda diyalog içerisinde olmak belkide karşılıklı güven tesisi için de olumlu sonuçlar doğurur.  

Tartışmalı bölgelerde yaşanan güvenlik açığı IŞİD’in bu bölgelerde yeniden aktif hale gelmesini sağladı. Hem taraflar ve hem de uluslararası güçler bu kaotik sorunun çözümü için neler yapmalı?

Bu bölgelerin güvenliği için koordine ve eşgüdüm halinde çalışmak çok önemli. Yani tartışmalı bölgelerde bir taraf galip diğeri mağlupmuş algısıyla hareket edilmemeli. Bağdat’ın mı Erbil’in mi diye sıkı sınırlar çizilmemelidir. Çünkü bu yerel toplumların durumunu da etkeler ve şiddete sebep olabilir. Aksine yerel yönetimler güçlendirilmeli ve bu da Irak genelinde ademi merkeziyetçiliğin hayata geçmesine vesile olabilir. Böylece tüm bileşenler yönetimde adil bir paya sahip olabilir.

Kürdistan Bölgesi ile Irak hükümetleri petrol ve bütçe meseleleri üzerine anlaşacak gibi görünüyor. Sizce karşılıklı anlaşmayı güçlendirebilecek faktörler nelerdir?

Diyalogların başarısı taraflar arasındaki ilişkilerin durumuna bağlı. Önemli olan izlenen yöntemlerin kurumsal olmasıdır. Sadece siyasi kişilikler üzerinden varılan anlaşmalara bağlı olmamalıdır. Aynı zamanda anlaşmaların uygulanma biçimi üzerine de görüşbirliği olmalı.

Geçtiğimiz ay Bağdat’ta Heşdi Şabi’ye ait cephanelerde patlama meydana geldi. Güvenlik yetkilileri bu durumdan İsrail’i sorumlu tuttu. İsrail bu meselenin arkasında ise sizce sonuçları ABD’nin Irak’taki güçlerinin varlığını nasıl etkiler?

Sonuçları son derece yıkıcı olur. Iraklı güçler daha şimdiden ABD’nin ülkedeki varlığına son verme arayışı içerisinde. ABD’yi İsrail’in ortağı sayıyorlar ve bu bahane ellerini güçlendiriyor. Ayrıca bu durum ABD ile İran arasındaki çekişmeyi Iraklı müttefikleri üzerinden de kızıştıracaktır.

 Irak hükümeti birçok defa ABD ile İran arasındaki çekişmelerden uzak durmak istediğini, bununla birlikte iki taraf ile olan stratejik ilişkilerini de koruma arzusu içinde olduğunu vurguladı. Irak bu tutumunu uzun süre sürdürebilir mi? Washinton ile Tahran arasındaki çekişmelerin Irak’ın güvenliği üzerindeki etkileri neler olur?

ABD ve İran ile stratejik ilişkilerini koruma arzusu bu durumda zekice bir yaklaşım. Fakat taraflar arasındaki çekişme derinleşirse Irak’ın uzun süre bu pozisyonunu koruyabileceğini düşünmek imkansız gibi görünüyor. Bu durumda ABD’nin Irak’taki varlığı büyük bir soruna dönüşür ki sorunun çözümü daha da zor olur. Sonuç siyasi tıkanma, iktidarın felc olması ve Irak’ın yeniden bir kaos ortamına girmesine yol açabilir. Bağdat’ın ABD ve IŞİD karşıtı koalisyon ortaklarına açıkça belirtmeli ki bu durum Irak’ın istikrarını tahrip eder. Bağdat Arap komşuları ile ilişkilerini güçlendirmeli, ekonomik ilişkilerini geliştirmeli ki ABD’nin İran’a yaptırımları karşısında yıpranmasın. Ayrıca İran ile ilişkilerini bir dengeye oturtmalı ki bu da ABD’nin çıkarlarına hizmet eder.

 

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli