Tarihçi Emin Şiwan anlattı: Kerkük’te neden Türkçe konuşulurdu?

3 saat önce
Sirwan Rehim
Etiketler Emin Şiwan Kerkük Tarih Osmanlı Kürdistan
A+ A-

Erbil (Rûdaw) - Kerkük üzerine yazdığı akademik eserlerle tanınan yazar Emin Şiwan, şehrin tarihsel kimliğinin nasıl adım adım değiştirildiğini Rûdaw'a anlattı. Şiwan, "Kerkük, Osmanlı kaynaklarında Kürdistan vilayetinin bir sancağı olarak geçer. Ancak önce Nadir Şah'ın saldırısı sonrası yerleştirilen Yeniçeriler, ardından 1927'de petrolün bulunmasıyla İngilizlerin getirdiği Arap işçilerle şehrin dokusu bozuldu" dedi.

Emin Şiwan, Rûdaw’a verdiği özel röportajın ilk bölümünde Kerkük'ün bir kaleden metropole dönüşümünü, Hristiyan geçmişini, Osmanlı dönemindeki özerk yapısını ve İngiliz mandası altındaki "denge" politikalarını detaylandırdı.

"Kerkük Kalesi bir köy olarak başladı"

Emin Şiwan, şehrin tarihsel gelişimini medrese öğrencilerinin kitap kenarlarına düştükleri notlar üzerinden kronolojik olarak anlattı.

Şiwan, "Kerkük Kalesi’ndeki camilerde eğitim gören feqîlerin (öğrencilerin) el yazmalarını incelediğimizde ilginç bir evrim görüyoruz. Bir öğrenci kitabın kenarına 'Bunu Kerkük köyünde yazdım' notunu düşmüş. Aradan 70-80 yıl geçince bir başkası 'Kerkük kasabasında', daha sonraki dönemde bir diğeri ise 'Kerkük şehrinde' yazdığını belirtmiş” dedi.

Bu kanıtların bize Kerkük’ün başlangıçta sadece kale içinde, Xase (Hasa) Çayı'na bakan stratejik tepede kurulu küçük bir köy olduğunu gösterdiğini anlatan Şiwan, zamanla ovaya yayılarak şehre dönüştüğünü söyledi.

İlk sakinler ve Hristiyan mirası: "Toma'nın evi ve Kırmızı Kilise"

Kalenin en eski sakinlerinin Hristiyanlar olduğuna dair güçlü izler bulunduğunu belirten Şiwan, bu dönemi şu detaylarla anlattı:

"Kalenin aşağı kısmında 'Toma'nın Evi' dediğimiz yapı hala duruyor; büyük bir köşktür. Toma, o dönemin Hristiyan ileri gelenlerindendi. Bölgede Ümmü'l-Ahzan, Danyal Peygamber ve Gök Kubbe (Gumbetê Şîn) kiliseleri vardı. Hristiyanların mezarlığı ise kale dışındaki 'Kırmızı Kilise' bölgesiydi. Efsaneye göre bir Acem kralı burada 40 Hristiyan çocuğu katletmiş, çocukların ruhu güvercin olup uçmuş, kral da Hristiyan olmuştur. 'Kırmızı' ismi dökülen o kanlardan gelir. 1650 yılına kadar şehirde Müslüman nüfusla birlikte bu Hristiyan varlığı belirgindi."

1514 Çaldıran Savaşı ve "Şehrizor" Eyaleti

Kerkük'ün Osmanlı egemenliğine girişinin bir işgal değil, Kürt mirleri ile yapılan bir anlaşma sonucu olduğunu vurgulayan Şiwan, 1514 Çaldıran Savaşı'nın önemine dikkat çekti.

Şiwan, o dönemi ise şöyle özetledi:

"Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim arasındaki savaşta dengeyi Kürtler değiştirdi. İdris-i Bitlisi'nin arabuluculuğuyla Kürtler, mezhep yakınlığı nedeniyle Osmanlı'yı destekledi. Sultan Selim, Kürtlere 'Mirlik sisteminize ve veraset yoluyla geçen iktidarınıza dokunulmayacak' garantisi verdi. Böylece Kerkük, o zamanki adıyla Şehrizor Eyaleti'nin başkenti olarak Osmanlı'ya bağlandı ancak yönetimi yerel halkta kaldı."

Osmanlı kaynağı: "Kerkük, Kürdistan vilayetinin Musul sancağıdır"

Emin Şiwan, Kerkük'ün kimliği üzerindeki tartışmalara Osmanlı devletinin en yetkili kaynaklarından biriyle son noktayı koydu.

Şiwan, "Osmanlı'nın adına pul bastırdığı büyük alim Şemseddin Sami, 'Kamusü'l-A'lâm' adlı eserinde tartışmaya yer bırakmayacak şu ifadeyi kullanır: 'Kerkük, Kürdistan vilayetinin Musul sancağındadır.' Yani o dönemde Musul da Kürdistan'ın bir parçasıydı. Ayrıca 1650 yılında şehri gezen ünlü seyyah Evliya Çelebi, seyahatnamesinde şehir halkının dilinin Kürtçe olduğunu detaylarıyla yazar” ifadelerini kullandı.

İlk kırılma: Nadir Şah saldırısı ve "Ağalık" mahallesi

Şehrin demografisindeki ilk yapay müdahalenin 1735 civarında İran hükümdarı Nadir Şah'ın saldırısıyla başladığını belirten Şiwan, "Yeniçeri" detayını şöyle açıkladı:

"Nadir Şah, Kerkük Kalesi'ni topa tutup viran etti ve büyük bir katliam yaptı. Osmanlı Devleti, bu olaydan sonra Kerkük ve Erbil kalelerinde güvenliği sağlamak için ilk kez dışarıdan Yeniçeri askerlerini gönderdi. Kerkük Kalesi'ndeki 'Ağalık' mahallesi, bu Yeniçeri ağalarının yerleştirildiği yerdir. Bu, yerli olmayan unsurların kaleye yerleştirilmesinin ve demografik değişimin ilk aşamasıdır."

Neden Türkçe konuşuluyordu?

Kerkük çarşısında ve bürokrasisinde Türkçenin yaygın olmasını "devlet otoritesine" bağlayan Şiwan, "Devletin, dinin ve bürokrasinin dili Türkçeydi. Bir memuriyet kapmak, toplumda 'Efendi' sayılmak için Türkçe bilmek şarttı. Bu, etnik bir kimlikten ziyade statü göstergesiydi. 1940'larda, 50'lerde bile kökeninin Kürt olduğunu bildiğimiz pek çok aile, devlet dairesinde veya çarşıda Türkçe konuşurdu. O dönemde milliyetçilik ayıplanır, 'İslam Ümmeti' kavramı öne çıkardı" diye anlattı.

İngilizlerin "Hindistan ekolü" ve Kürt Devleti'nin iptali

Birinci Dünya Savaşı sonrası İngilizlerin bölgeye gelişini anlatan Şiwan, İngiliz yönetimindeki iç çekişmenin Kürtlerin kaderini belirlediğini söyledi.

Şiwan, şu ifadeleri kullandı:

"Churchill'in 'Londra Ekolü' ile Percy Cox ve Gertrude Bell'in temsil ettiği 'Hindistan Ekolü' çarpıştı. Hindistan Ekolü kazandı. Bu ekol, bağımsız bir Kürdistan'a karşıydı. İngilizler, Irak devletini kurarken çoğunluktaki Şiilere karşı Sünni Arapları dengelemek için Kürtleri bir 'ağırlık unsuru' olarak Irak'a monte etti. Amaçları Hindistan yolunu güvenceye almaktı."

Petrolün laneti (1927) ve büyük demografik mühendislik

Şiwan, Kerkük'ün kaderini asıl değiştiren olayın 1927'de petrolün bulunması olduğunu söyledi.

İngilizlerin, petrolü güvence altına almak için şehrin nüfus yapısıyla oynadığını belirten yazar, şu tarihsel gerçeğe parmak bastı:

"Petrol bulununca İngilizler için Kerkük hayati bir önem kazandı. Ancak şehirde Kürt hakimiyetinden ve Şeyh Mahmud Berzenci'nin bağımsızlık arzusundan korkuyorlardı. O dönem Kerkük'te Arap nüfusu parmakla sayılacak kadar azdı, belki üç hane bile yoktu.

İngilizler, petrol şirketinde çalıştırmak bahanesiyle Hadise, Rawa, Ane ve Şerqat gibi Sünni Arap bölgelerinden işçileri kamyonlarla Kerkük'e taşımaya başladı. Amaç, Kürtlerin şehirde tek hakim güç olmasını engellemek, nüfusu dengelemek ve kimsenin 'Kerkük benimdir' diyemeyeceği bir kaos yaratmaktı. Baas rejiminden çok önce, Araplaştırma politikasının temelini İngilizler attı."

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli
 

Son paylaşılanlar

Foto: Kürdistan Bölgesi’nin Çemçemal ilçesinde meydana gelen sel felaketinden bir kare

Dana Gas ve Crescent Petroleum’dan Çemçemal’deki selzedelere 2 milyon dolar yardım

Dana Gas ve Crescent Petroleum (Hilal) şirketleri, Pearl Petroleum konsorsiyumu çatısı altında, Kürdistan Bölgesi’nin Çemçemal ilçesinde meydana gelen sel felaketinden etkilenenler için 2 milyon dolarlık yardım fonu oluşturdu.