‘Şeyh Said ve Hakikat Çalıştayı’nın sonuç bildirisi yayınlandı: Mezar yeri açıklanmalı

29-06-2025
Rûdaw
Etiketler Şeyh Said İdam Çalıştay Diyarbakır Sonuç bildirisi
A+ A-

Haber Merkezi – 25 Haziran 2025’de Diyarbakır’da, Şeyh Said Derneği öncülüğünde, “1925 – 100. Yıl Hakikat, Adalet ve Barış" başlıklı çalıştay düzenlendi.

DEM Parti milletvekilleri ile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Doğan Hatun’un katıldığı çalıştayın sonuç bildirisi yayınlandı.

Bildiride Şeyh Said’in mezar yerinin açıklanması talep edilerek, "Şeyh Said ve arkadaşlarına yönelik adaletsiz yargılamaların ve idamların tarihsel sorumluluğu kabul edilmelidir. Mezar yerleri açıklanmalı ve bu konuda ailelere ve topluma saygı gösterilmelidir’’ denildi. Bildiride şu ifadeler yer aldı:

"29 Haziran 1925’te Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda, Şeyh Said ve 47 dava arkadaşının Sözde İstiklal Mahkemesi kararıyla idam edilmelerinin üzerinden tam 100 yıl geçti.

Bu vesileyle; Şeyh Said ve dava arkadaşlarını rahmet, saygı ve minnetle anıyor, onların mücadelesinin tarihsel ve toplumsal anlamını bir kez daha kamuoyunun vicdanına sunuyoruz.

Geçtiğimiz hafta, 100 yıl; Hakikat, Adalet ve Barış Çalıştayı Şeyh Said Derneği öncülüğünde, ÖHD Amed Şubesi, İHD Amed Şubesi ve Diyarbakır Barosu kurumların katkı ve destekleriyle düzenlenmiştir. Çalıştay kapsamında, Cumhuriyet’in 100 yıllık geçmişi, Şeyh Said hareketi ve idam süreci, mezarsızlık sorunu, demokratik toplum ve barış çağrısı ayrıntılarıyla tartışılmıştır.

‘’Muhakkak mücadelem milletim ve dinim içindir’’

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte benimsenen katı merkeziyetçi ve tekçi devlet politikaları, Anadolu’nun çok kültürlü ve çok kimlikli toplumsal yapısını görmezden gelmiş, bu durum halklar arasında ciddi ayrışmalara ve adaletsizliklere yol açmıştır. Şeyh Said hareketi, bu baskıcı ve dışlayıcı politikaların sonucunda doğmuş; Kürt halkının kimliğine, inancına, kültürüne ve iradesine yönelik yok saymaya karşı, ahlaki, dini ve toplumsal bir duruşun ifadesi olmuştur.

İdam sehpasına giderken, Şeyh Said’nin şu sözü tarihe bir hakikat ve vakar mührü olarak düşmüştür:

“Değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak mücadelem milletim ve dinim içindir.”

Bu söz, onun mücadelesinin bir çıkar, isyan ya da iktidar hırsı değil; inanç, onur ve halkına karşı duyduğu sorumluluğun ürünü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu mücadele, dün olduğu gibi bugün de hakikatle yüzleşmek isteyen tüm kesimler için bir vicdan çağrısıdır.

"Mezarsızlık politikası’’

Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edilmesinin ardından bedenlerine dahi saygı gösterilmemiş, mezar yerleri bilinçli biçimde gizlenmiştir. Aynı uygulama Seyit Rıza, Saidi Kurdi ve diğer önderler için de tekrar etmiş, Kürt halkının hafızası sistemli olarak bastırılmak istenmiştir. Bu “mezarsızlık politikası”, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda tarihsel kimliğin ve onurun yok sayılmasıdır. Bugün dahi halktan mezar yerlerinin gizleniyor olması, toplumsal barışın önündeki en derin yaralardan biridir.

İstiklal Mahkemeleri’nden bugünün İhtisas Mahkemelerine uzanan süreçte, Kürt halkının temel haklarını kullandığı her durumda ağır cezalarla karşılaştığı, buna karşın Kürtlere yönelik işlenen ağır insan hakları ihlallerinin cezasız bırakıldığı bir tarihsel gerçeklik mevcuttur. Zorla kaybetmeler, yargısız infazlar, köy boşaltmalar, mezarlıkların tahribi ve cenazelerin ailelere teslim biçimi gibi pek çok uygulama, bu cezasızlık politikasının bir sonucudur.

Toplumsal barışın inşası için, bu uygulamalara son verilmesi, geçmişle yüzleşilmesi, faillerin tespiti ve adil yargılamaların gerçekleştirilmesi şarttır. “Onarıcı adalet” ilkesi çerçevesinde, hakikatin açığa çıkarılması ve mağduriyetlerin telafisi elzemdir.

"Toplumsal bir mutabakat çağrısı yapıyoruz’’

Kürt meselesinin çözümsüzlüğü, Türkiye'nin demokratikleşememesinin temel nedenlerinden biridir. Bu mesele çözülmeden hukuk, özgürlük ve eşitlik temelli bir gelecek kurulamayacaktır. 2012-2015 yılları arasında başlatılan diyalog ve barış süreci, umut vermiş ancak sürdürülememiştir. Bu sürecin akamete uğramasının nedenleri kamuoyunun vicdanında hâlâ açık bir tartışma konusudur.

Bugün yeniden ve daha güçlü biçimde, eşit yurttaşlık, kendi kimliğiyle yaşama hakkı, kültürel hakların tanınması ve siyasal iradenin kabulü esasına dayalı toplumsal bir mutabakat çağrısı yapıyoruz. Bu çerçevede demokratik toplum ve barış vizyonu, yeni bir çözümün anahtarı olarak değerlendirilmelidir.

Bu bildirge, yüz yıllık bir sessizliğe, bir bastırılmışlığa karşı; hakikatin, adaletin ve barışın sesi olarak kamuoyuna sunulmuştur.

Sonuç Olarak:

- Şeyh Said ve arkadaşlarına yönelik adaletsiz yargılamaların ve idamların tarihsel sorumluluğu kabul edilmelidir.

- Mezar yerleri açıklanmalı ve bu konuda ailelere ve topluma saygı gösterilmelidir.

- Tarihsel belgeler kamuoyuna açık hale getirilmeli, bilgiye erişim şeffaflaştırılmalıdır.

- Cezasızlık uygulamalarına son verilmeli; zorla kaybettirme, infaz, işkence gibi insanlığa karşı suçlar etkin biçimde soruşturulmalıdır.

- Kürt halkına yönelik inkâr ve asimilasyon politikaları terk edilerek, eşit yurttaşlık temelinde yeni bir anayasal düzenleme yapılmalıdır.

- Anadilde eğitim hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır.

- Tüm halkların barış içinde yaşayabileceği çoğulcu bir toplum düzeni için kapsamlı hukuki ve demokratik reformlar gerçekleştirilmelidir.’’

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli