Nurullah Alkaç
Fatih Altaylı’nın Murat Bardakçı ile birlikte hazırlayıp sunduğu “Teke Tek Özel” programına 2010 yılında konuk olan tarihçi Tufan Gündüz’ün Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin Kürt olduğu açıklaması, o dönem için izleyiciler açısından şaşkınlığa neden olmuştu. Gerçekte ise Eyyubilerin tarih sahnesine çıktıkları 12. yüzyıldan, neredeyse 1923 yılına kadar İran, Hindistan, Osmanlı coğrafyasında Arapça, Farsça, Osmanlıca, Kürtçe ve Süryanice, Ermenice, Gürcüce ile Avrupa’daki dillerde yazılan kaynakların Eyyubilerin kökenine dair ifadelerin tümünde Kürt oldukları açıkça belirtilmektedir.
Fakat Kürtlerin tarihte devlet kurmadıkları mitinin devam etmesi için, klasik kaynaklarda Eyyubilerin Kürt oldukları bilgisi tahrif edilerek, Türk-Fars-Arap yapılarak akademi dünyasına sunulmuştur. Öyle ki yüzlerce Arapça-Farsça-Osmanlıca klasik kaynağı taramış olan Ramazan Şeşen bile, TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 12. cildinde yazdığı ‘Eyyûbîler (Sayfa:31-33, 1995)’ maddesinde ‘Ortadoğu, Mısır, Hicaz, Yemen ve Kuzey Afrika’da hüküm süren bir Türk Devleti (1171-1462)’ demiştir. Oysa daha 13. yüzyılda Hazrecî; Eyyûbî’lerin h. 571-655 yılları arasındaki tarihini konu edindiği 1257 tarihli kitabında “Târihu Devleti’l- Ekrâd/Kürd Devleti Tarihi (Millet Genel Kütüphanesi, Hekimoğlu Ali Paşa, no:695)” adını kullanmıştı (Tıpkıbasım ve Kürtçe Çevirisi: M. Emin Narozi, Azad Yayınları, 2015). Memlük dönemi tarihçilerinden Ebu Hâmid el-Kudsî (ö.1483) eserine “Devletu Benî Eyyûb el-Ekrâd” adını verirken; es-Sehâvî (ö. 902/1497) ise Eyyûbî Devleti’ni “el-Mulûku’l-Ekrâd el-Eyyûbiyye (Eyyûbî Kürt Hükümdarları)” adıyla zikretmiştir.
Hem Eyyubiler Devleti’nin hanedan ailesine mensup şahıslarca ve Eyyubi Devleti’nin bir nevi resmî tarihçisi olan şahsiyetlerce, hem de Eyyubilerin yıkılışından sonra ve başka coğrafyalarda yazılan kaynaklarda Eyyubilerin Kürtlüğüne dair bilgilere baktığımızda karşımıza şu bilgiler çıkmaktadır:
Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin (ö.1193) dedesinin ismi Şâdî el-Kürdî olup, Kürt müellif İbn Xaliqan’ın (1211-1282) “Vefeyâtu’l-A‘yân ve Ebnâ’u’z-Zamân”daki anlatımına göre, Eyyûbîlerin nesebi için yaptığı birçok araştırmaya hatta bizzat Necmeddîn Eyyûb (ö.1173) ile kardeşi Esedüddîn Şîrkûh’un (ö.1169) vakfiyelerinde bulunan birçok kitapta dahi nesep olarak Şadî’den yukarısı tespit edilememiştir. Selâhaddîn’in ailesi, kaynakların ittifakıyla Azerbaycan sınırındaki Arran bölgesinde yer alan Duvîn/Dovîn şehrindendir. Ebu’l-Ferec İbnu’l-İbrî de Eyyûbîlerin Duvîn şehrinden olduklarını ve kökenlerinin Revâdî Kürtlerine dayandığını kaydeder. Eyyûbîler; Kürtlerin Hezbaniye aşiretinin Revadiye koluna mensupturlar. Bazı kaynaklar bu ailenin soyunu Araplara dayandırmaya çalışmışsa da, Selâhaddîn uzun süre inşâ kâtipliğini yapmış olan İbn Şeddâd (1145-1234), “Siretu Selâhaddîn” isimli eserinde, Selâhaddîn’in bu tür iddiaları kesin bir dille reddedip bunların asılsız iddialar olduklarını ifâde ettiğini aktarmıştır. (Ömer Tay; “Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin Tasavvufî Yönü ve Tarikatlar ile Münasebeti”, Yüksek Lisans Tezi, Dicle Üniversitesi, 2017, ss:28-9).
İbnu’l-Esîr el-Cezerî (1160-1233), “et-Târîhu’l-Bâhir”de kaydettiğine göre; 22 Cemâziyelâhir 564/23 Mart 1169 tarihinde Selâhaddîn’in amcası Esededdîn Şîrkûh hastalanmış ve kısa bir süre sonra da vefat etmişti. O esnada Mısır’da bulunan Zengî emirlerinden Aynuddevle el-Yârûkî, Kutbeddîn Husrev bin Telîl el-Hezbânî, Seyfeddîn Ali bin Ahmed el-Hekkârî ve Şihâbeddîn Mahmûd el-Hârimî’nin her biri Esededdîn’in yerine geçmek için çabalıyorlardı. Selâhaddîn’le beraber bulunan Fakih Ziyâeddîn İsâ el-Hekkârî’nin kulis faaliyetleri sonucunda Selâhaddîn, amcasının yerine geçti. Fakih Ziyâeddîn’in, Kutbeddîn el-Hezbânî’den beyat alırken “...her şeyden öte seni ve Selâhaddîn’i aynı paydada buluşturan, Selâhaddîn’in de köken olarak Kürt oluşudur. Yöneticiliğin onun elinden çıkıp Türklere geçmesine neden olma!” şeklinde telkinlerde bulunması Selâhaddîn’in Kürt olarak bilindiği hususunu akla getirmektedir. (Yusuf Baluken; Hasankeyf Eyyûbîleri (1232-1462)”, Atatürk Üniversitesi, Doktora Tezi, 2016, ss:45)
Ebu Emir Minhaç Sirac Muhammed Cüzcânî tarafından 658/1260 yılında tamamlanıp padişah İltutmuş’un oğlu sultan Nâsirüddin Mahmud’a sunulan Farsça dünya tarihi hüvviyetindeki ‘Tabakât-ı Nâsırî’nin birinci cildinin on beşinci tabakasında “Mulûku’l-Kurd (Kürt Hükümdarlar)” adıyla Eyyûbî Devleti’ne yer verilmiştir.
Tabakat-ı Nasırî’nin Kabil’de Ş.1362 yılında yapılan Farsça yayınında Eyyubi Kürd Melikleri’nin yer aldığı 15. Tabakanın ilk sayfası, Cilt:1, Sayfa:286.
Major Henry George Raverty’nin (1825-1906) 1881 yılında basımı yapılan Tabakat-ı Nasırî’nin İngilizce çevirisinin 1970’deki tıpkıbasımında Eyyubiler’in Kürdlüğüne dair ifadelerin yer aldığı 15. Tabaka’nın ilk sayfası, Vol:1, pp:203.
Salih Bin Celaleddîn tarafından 1545-1547 yılları arasında yazılan “Tarih-i Mısır (Topkapı Sarayı Müzesi, Türkçe Yazmalar Bölümü, R. 1405)” isimli eserde Mısır’da yaşayan halklar arasında Kürtlerin de olduğu ve Fatimlerden sonra Mısır’a padişah olanlara ‘Vilayet-i Mısır’da pâdişâh olan Kürd tâifesidür ki anlara beni Eyyûb dirler (87a-87b)’ denilerek Eyyûbilerden söz edilmeye başlanmıştır.
Safiyuddin Mustafa İbn-i Emir Hasan El Cennabi vel Aleviye’nin yaygın adıyla Cenȃbî Mustafa Efendi’nin (ö.999/1590) Arapça olarak yazdığı ve 82 devleti konu edindiği “el-Aylemü’z-zâhir fi ahvâli’l-evâ’il ve’l-evâhir” isimli eserinin özeti mahiyetindeki “Nihâyetü’l Merȃm ve Bahru Cevâhiri’l Kelȃm”ın Türkçe çevirisi olan “Dürr-i Meknȗn ve Sırr-ı Masȗn/Saklı İnci ve Korunmuş Sır” diğer isimleriyle “Gülşen-i Tevârih” veya “Târih-i Cenȃbî”de Kürtlerin İslamî dönemde kurduğu devletlerin tarihine de yer verilmiştir. Eserin Nuruosmaniye Kütüphanesi, nr.3107’de bulunan nüshasında “Bābuʼ-sālis veʼl-işrîn: Şāhān Benî Eyyūb beyānındadır. Ve anlar altı kısımdır. Kısm-ı evveli Mısır ve Şamʼda hükm itmişlerdir. Kısm-ı sānîsi Yemenʼde [3b] hükm itmişlerdir. Ve kısm-ı sālisi Humusʼda ve Hamaʼda hükm itmişlerdir. Kısm-ı rābiʿi Hamaʼda hükm etmişlerdir. Kısm-ı hāmis Halebʼde hükm itmişlerdir. Kısm-ı sādisi Hısnıkeyfaʼda hükm itmişlerdir.” şekliyle kitabın içerisinde Eyyubiler’in kollarına yer verileceği belirtilmiştir. Belirtmek gerekir ki, başta 1597 tarihli ‘Şerefnâme/Tarih-i Kürdistan’ olmak üzere birçok kaynakta, merkez Eyyûbîler’de olduğu gibi, Hasankeyf Eyyubileri’nin Kürtlüğü de vurgulanmıştır. Kara Çelebi-zâde Abdülaziz Efendi (1591-1658) 1649’da tamamladığı “Ravzatü’l-Ebrâri’l-Mübîn bi-Vekayi’i Selefi’l-Mâziyye ve’l-Ahbâr (Bulak Matbaası’nda 1248 / 1832-33)” isimli dünya tarihi hüviyetindeki eserinde Hasankeyf’e hükmeden ve Safevilere karşı Osmanlı devletinin yanında yer alan Melik Halil’den ‘Ümerâ-i Ekrâd’dan Melik Halîl Eyyûbî (Ayasofya-Süleymaniye Kütüphanesi, nr. 3206175a)’ şeklinde söz etmiştir.
Müneccinbaşı Ahmed Dede’nin (1631-1702) “Câmi‘u’d-Düvel” isimli Arapça dünya tarihinin şair Nedîm’in de içinde yer aldığı bir heyet tarafından “Sahâifü’l-Ahbâr” adıyla yapılan Osmanlıca çevirisi 1285/1869 yılında İstanbul’da üç cilt olarak basılmıştır. Eserde ‘Eyyûbiler’in, Azerbaycan Dwîn’den ‘Ekrâd kabailinden’ olduklarına değinilmiştir.
Müneccimbaşı Ahmed Dede’nin “Sahâifü’l-Ahbâr” adıyla yapılan Türkçe çevirisinde Eyyûbîlerin Kürdlüğüne dair ifadelerin yer aldığı ilk sayfa, 1285/1869, C:2, ss:609.
Osmanlı Devleti’nin yaklaşık 53 yıllık (1752-1805) tarihini “Mehâsinü’l-Âsâr ve Hakâikü’l-Ahbâr” isimli eserinde ele alan Vakanüvîs Ahmed Vâsıf Efendi (1735-1806), İslamîyet’in Hz. Muhammed’le gelişinden sonra Anadolu’ya hükmeden devletlere yer verirken hicri 600’de ‘Ekrâd-ı Eyyûbiyye şubeleri/Eyyubi Kürdleri Şubeleri’nin de hükmedenler arasında yer aldığını söylemiştir (Bakınız: Matbaa-yı Âmire nüshası, 1219/1805, sayfa:251-2).
Stanley Lane Poole’nin (1854-1931) 1894 yılında yazdığı “Mohammadan Dynasties Ghronological and Genealogical Tables With Historical Introductions (Westminter)” kitabının Halil Edhem/Eldem (1861-1938) tarafından 1345/1927 yılında “Düvel-i İslâmiye: Tarihi Medhaller İle Takvimi ve Ensabi Cedvelleri Muhtevidir (İstanbul, Milli Matbaa)” ismiyle yapılan Osmanlıca çevirisinde, eserin orjinalinde olduğu gibi, Eyyubilerin Kürtlüğüne vurguda bulunulmuştur.
Stanley Lane Poole’nin (1854-1931) “Mohammadan Dynasties Ghronological and Genealogical Tables With Historical Introductions (Westminter)” isimli kitabında Eyyubilerin Kürdlüğüne dair ifadelerin yer aldığı ilk sayfa, 1894, ss:74.
Halil Edhem/Eldem’in (1861-1938) 1345/1927 yılındaki “Düvel-i İslâmiye: Tarihi Medhaller İle Takvimi ve Ensabi Cedvelleri Muhtevidir (İstanbul, Milli Matbaa)” isimli İngilizce’den Osmanlıca’ya çeviri kitabında Eyyubilerin Kürdlüğüne dair ifadelerin yer aldığı ilk sayfa, ss:88.
Sonuç olarak ifade etmemiz gerekir ki, ‘Eyyûbî’ler bir Kürt Devleti, hatta imparatorluğuydu ve bu devletin Türk Memlukları ile Çerakîsler tarafından 13/14 yüzyılda yıkılmasından sonra da Kürt nüfusu Mısır ve Suriye bölgesinde varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Öyleki Garsuddin Halil bin ez-Zahiri’nin (1410-1468) “Zubdetu’l-Keşfu’l-Memalik ve Beyanu’t-turuku ve’l-mesalik” isimli eserinden anladığımız kadarıyla, Memluk Ordusu’nun içerisinde ayrı bir grup olarak yer alan Kürt askerlerinin sayısı 20.000 idi. 1514 yılından itibaren Memlûk’lerden Eyyûbî topraklarını devralan Osmanlı’nın Şeriye Sicilleri, Mühimme Defterleri, Tahrir Defterleri, Salnâmeler gibi birçok belgesinde Kürtlerin Şam, Küdüs, Sudan toprakları, Yemen, Ürdün, Kahire, Halep, Rakka, Livaü’l-Ekrad/Kilis, Kürt Dağı civarında büyük kitleler halinde 1923 yılına kadar yaşamaya devam ettikleri anlaşılmaktadır.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın