Deq/Dövme

05-05-2021
Ahmet Kınay
Etiketler Ahmet Kınay Deq Dövme
A+ A-

Avrupalıların büyük geziler sırasında Amerika Yerlileri ve Polinezyalılarla karşılaştıklarında insanların kendi bedenleri üzerinde işlenmiş güzellik algısıyla yapılmış dövmeyle  ilk defa karşılaşırlar.

İngiliz kaşif ve denizci James Cook'un 1769 yılında Tahiti'ye yaptığı sefer sırasında Tahiti dilinde çizmek anlamına gelen "tattoo" sözcüğünü Batılıların dilinde kayda geçirir.

Bu sözcük daha sonra antropologların "Body Modification" yani vucüdu değiştirme olarak çevirebileceğimiz geniş bir kavramın içinde kendisine yer bulur.

Tattoo geleneğini Kürtler "Deq/Dek", Araplar "Vesm", Türkler ise "dövme" olarak isimlendirmiş olup; bu gelenek Antep, Urfa, Mardin, Maraş, Kilis ve özellikle Melekler Dini'ne (Ezidi) mensup Kürtlerin yaşadığı bölgelerde bugün hala sürdürülmektedir.

Yakın bir zamana kadar dövmenin tarihinin çok eski olmadığı düşüncesi akademide hakimdi. Ancak İtalya'nın kuzeyinde bulunan Ötzal Alpleri'nin tepesinde günümüzden yaklaşık olarak 5300 sene önce sırtından bir okla vurulup, buzulların içine düşen Buz Adam Ötzi'nin cesedinin doğal haliyle bulunmasıyla vucüdünda yaklaşık 57 tane dövmenin işlendiği tespit edildi.

Bununla birlikte Mısır'daki mumyaların vücutlarında da dövmelerin tespit edilmesiyle aslında dövmenin çok eski bir uygulama olduğu anlaşılsa da günümüzde dövmenin hâlen çıkış noktasının neresi olduğu tam olarak tespit edilememiştir.

Dövme üzerine yapmış olduğumuz genel değerlendirmelerimiz sonrası araştırma ölçeğimizi daraltarak Kürtlerin deq/dövme geleneğini daha ayrıntılı açıklamak isterim.

Bu tarihî gelenek ne yazık ki Türklerin devlet eliyle Kürtlerin kültürel tradisyonuna karşı uyguladığı asimilasyon politikalarına yenik düştüğünü üzülerek belirtmeliyim.

Bu gelenek bugün çok az sayıda yaşlı insanların vucütlarında yaşamaya devam ediyorsa da deqin ömrü, bu insanların kalan ömürlerine bağlıdır. Nitekim yeni Kürt nesli ya dövme yapmıyor ya da geleneğimizde yer bulan tarzın dışında modellerde dövmeleri tercih etmektedir.

Bu yönelimin altında farklı nedenler olmakla birlikte Türk Devletinin asimilasyon mühendislerinin bu kadim geleği dinî hassasiyetleri öne çıkararak örneğin dövmenin abdest almaya engel olduğunu belirterek tabiri caizse dinsel yönden kirli sayılacakları propagandasıyla dövmeden soğutarak uzak tutmayı başarmışlardır.

Kadim geleneğin geçmişte anne sütü, iz ve iğneyle deri altına yapıldığı bilinmekte olup; bu işlemi Kürtlerde genelde kadınlar yapmakla birlikte azımsanmaycak sayıda erkeklerin de yaptırdıklarını görmekteyiz.

Yapılma amaçlarını; sağlık, bereket, şans, çocukları ölümden korumak, büyü ve güzellik algısı olarak sıralayabiliriz. Deq sahibi insanlara nedenini sorduğunuzda genelde bunu atalarından gördüklerini ve bunun yanında güzel görünmek için yaptıklarını söylediklerine şahit oluruz.

Fakat bu cevaplar gerçekten de tatmin edici midir? Değildir. Nitekim arkeoloji, antropoloji, sanat tarihi ve psikoloji alanlarına baktığımızda bu kadar basit açıklanamayacağını görmekteyiz.

Antropolog Levi Strauss, dövmelerin yalnızca süs olmadığını belirterek; "Dövmecilik, yalnızca bedene işlenen bir resimden ibaret değildir; aynı zamanda ruha işlenen bütün gelenekleri ve soy felsefesini de yansıtır" demekle farklı bir değerlendirme sunmuştur.

Katherine Young ise; "Beden üzerindeki yazılı/çizili gösterimler, kültürünün bedenleştirilmesini göstermektedir. Bir kültürel taşıyıcı olarak beden, bize kültürel geçmişimiz hakkında önemli bilgiler sunmaktadır" demiştir.

Levy Brulh'un semboller için “içerdiği zihinsel süreçlerin temelinde bir değişiklik olmadğı" yorumunu da gözeterek aslında deqleri bizleri çok farklı yerlere götürmesi ve üzerinde düşünmemiz gerektiğini göstermektedir.

Kürtlerin işledikleri deqlere baktığımızda genelde astral işaretler, birtakım hayvan ve bitkilerden oluşmaktadır.

Astral sembollerden olan güneş, ay ve yıldızı değerlendirdiğimizde günümüzden geçmişe çok büyük bir tarih aralığını vermektedir. Güneş arketipini  Mitra veya Şamaş'a çekebileceğimizi hatta bu arketipin antorpomofibik biçime dönüşmediği tarihlere kadar geriye çekilebilir. Yani Paleolitik döneme kadar bu sembolün izini diğer sembollerle değerlendirdiğimizde, bu tarih aralığı hiç de sırıtmayacaktır.

Diğer önemli bir arketip olan ay için de aynı şeyi söylemek mümkündür. Ay ve güneşin Paleolitik ve Neolitik dönemde yaşayan insanların hayatlarının merkezinde olduklarını biliyoruz. Melekler Dini'nin önemli bir kitabı olan Mushaf-a Reş'te astral sembollerden birer ilah olarak  bahsedildiğini de eklemek isterim.

Neolitik dönemde tarımla tanışan  insanların en büyük besin kaynakları olan buğdayı es geçmemek gerek. Bu toprakların insanlarına hayatlarının bir parçası olan buğdayı kendileri dışında kim vucütlarına işleyebilir! Ya da "hayat ağacı"nı vucuduna işlemek için Tammuz'a iman etmeden olabilir mi?

Büyü ve av hayvanlarının sembollerini de bu minvalde değerlendirdiğimiz gerektiği aşikardır. Antropolog J. Frazer'in primitif çağlarda insanların büyüyle hayatı anlamlandırdıklarını çok detaylı bir şekilde bilebiliyoruz. Av hayvanlarının işlenmesinin de bize avcılık ve toplayıcılık dönemini vermektedir.

Tabi bu sembollerinin bir çoğunu bugün Göbekli Tepe/Gire Mirazan'da da görmekteyiz. Klaus Scmidt “burayı kimler yaptı” sorusuna vermiş olduğu “burada kimler yaşıyorsa onlar yaptı” yanıtı, bu bağlamda acaba isteyene yeterli bir cevap olabilir mi?

Peki, nasıl oldu da bu insanlar bu sembollerin anlamlarını bilmeden günümüze kadar kesintisiz bir şekilde ilkel çizimleriyle hala kullanıyorlar?

Bu sorunun yanıtını Sigmund Freud'un yakın dostu her ne kadar daha sonra yolları ayrılsa da ve onun veliahtı olarak gösterilecek kadar alanında uzman olan Carl Gustav Jung'un ifade ettiği “kollektif bilinç dışı”yla  açıklayabiliriz.

Kürt halkı tarihsel birikimlerini  ve inançlarını her ne kadar unutmuşsa  da geçmişi bilinç altına işleyip bu birikimlerini aktarmaya devam ettirmeleri, sadece bireysel hikayeleri ve süslenme amacıyla yapmadığını anlıyoruz. Öyle anlaşılıyor ki atalarımızdan bize sadece toprak mirası kalmamıştır.

Bu bağlamda özellikle gençlik çağını yaşayan Kürtlere bir tavsiyede bulunmak isterim. Geçmişinizin izini, yapacağınız modern dövmelerin içinde bedeninize ve ruhunuza işlemeye devam ettirip bu kadim geleneğinizi sürdürmelisiniz.

Gelecek, geçmiş olmadan inşa edilemez!

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli