Arguvan'dan Kangal'a uzanan tel ve sazın döşünde Akkirazca bir 'düşkünlük' nağmesi

16-07-2025
Rawin Sterk
Etiketler Sebahat Akkiraz Kangal Arguvan Kürt Türk Alevi Alevi Bektaşi Federasyonu
A+ A-

Malatya'nın Arguvan ilçesi ile Sivas'ın Kangal ilçesinin bir arada bu yazının konusu olma gerekçesi, Sabahat Akkiraz'ın bir süredir özellikle Kürt-Türk barışı veya ortak gelecek inşası tartışmalarına dönük rijit, toksik, demode, işlevsiz ve açıkçası 'faşist' dilidir. Her iki ilçe, hayali kurulan o ortak yaşam kültürünün vücut bulmuş hali gibidir.

Önce Arguvan'a bakalım; yaklaşık 10 yılını Malatya'da ikamet ederek geçiren biri olarak Arguvan çok fazla gittiğim, gezip kaldığım ve hâlâ süren dostluk ve arkadaşlıklar edindiğim, coğrafyasını da sosyolojisini de bir yöre insanı kadar bildiğim bir yerdir. İlçe merkezinin nüfusunun tamamına yakını Alevi'dir. Türklerin ve Kürtlerin bir arada yüzyıllardır yaşadığı ve bugüne kadar bu iki etnik grup arasında hiçbir sorunun yaşanmadığı ender yerlerden biridir Arguvan. Nedeni ortak kimlik, yani Aleviliktir.

İlçeye bağlı 46 köy ve mezranın 29 tanesi Türk vatandaşlarının yaşadığı köyler olup, bir kısmı Alevi ve bir kısmı da Sünni köylerdir. 17 tanesi ise Kürt köyleridir. Bunların da önemli bölümünde yine Alevi Kürtler yaşıyor. Atma aşiretine mensup Kürt-Alevi nüfus ilçe sınırları dışında da ikamet ediyor.

Cumhuriyet tarihi boyunca iki önemli-tehlikeli fay hattı olan Alevilik-Sünnilik ile Kürtlük-Türklük çatışma noktalarının temel potansiyelinin vücut bulmuş halidir Arguvan. Ancak ne hikmetse bugüne kadar bu ilçe ve yöreden Kürt-Türk ya da Alevi-Sünni sorunu, kavgası, sürtüşmesi yaşanmadı. Nedeni hem Kürt hem Türk vatandaşların büyük kısmının Alevi kimliğinde ortaklaşıyor olması olarak değerlendiriliyor.

Gelelim Kangal'a; coğrafi olarak da yakın olan bu iki ilçenin yukarıda çizilen tabloda aynılaştığını görüyoruz. Tıpkı Arguvan gibi Kangal da Alevi Türk ile Alevi Kürtlerin bir arada yaşadığı ikinci önemli bir ilçedir. Nüfus dağılımına bakıldığında zamanla istatistikler değişse de burada da tıpkı Arguvan'da olduğu gibi her iki etnik grup lehine zamanla değişen veriler görüyoruz. Arguvan'daki Atma aşiretinin bir kolu da Divriği ve Kangal sınırlarında yerleşiktir. Arguvan'ı bizzat giderek, kalıp yaşayarak gözlemleme imkânı bulurken, Kangal'ı ise hem yöreyi gezerek ama daha önemlisi çocuklarımın yarı oranda Kangallı olması hasebiyle tanıdığımı bildiğimi ifade etmem, belki de bu yazının amacına ulaşmada yardımcı olacaktır.

Şimdi gelelim Sabahat Akkiraz'a! Anne tarafından Arguvan ya da Kürtçe ismiyle Arxavûnlu, baba tarafından ise Kangallı. Hem anne hem baba tarafından Alevi olup, yine her iki taraftan yüksek ihtimalle Kürt bir halk müziği sanatçısıdır. Kangal'ın Mamaş köyü nüfusuna kayıtlı olan Akkiraz'ın baba tarafından Kürt olduğu kesindir. Zira Mamaş, Kangal'a bağlı Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bir yerleşim birimi olarak biliniyor.

Akkiraz, halk müziğinin Alevilik vurgulu kanadının da önemli isimlerinden biridir. Ne ki Akkiraz, ne zaman Kürtlerin dil, kültür ve kimlik itibariyle bazı hakları elde etme gündeminin potasına girerse, Mersinli Türk yörükleri bile utandıracak cinsten nevrotik bir nöbete tutuluyor. Son olarak Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları'nın HalkTV'de bir programa katılması sonrası, 'Bu süreç gösteriyor ki HalkTV ile olan yoldaşlığa ara vermemiz gerekecek' diyerek yeni bir tartışmaya neden oldu. Ne gariptir ki bahsi geçen Hatimoğulları da Arap Alevi'si bir siyasetçidir.

Türklerin ve Kürtlerin aynı tarlada ter döküp, ekmeği aynı sofraya Kürtçe ve Türkçe bölüştükleri bu iki ilçenin organik karakteri ortak yaşam kültürü, hoşgörü ve Aleviliğin müsamahakâr ve barışçıl öznelliğinden zerre-i miskal kadar beslenmemiş olması, Akkiraz'ın Mersin'de doğup büyümesiyle tarif edilemez kuşkusuz. Asıl gerekçenin cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte yerleşik düzen haline gelen sistemin Kemalist formülüyle, yani tekçi yüzüyle doğrudan ilgisi olduğu bu yazının muhtevasıdır.

Bu iki ilçe, Aleviliğin eşitlikçi ruhuyla Türk ve Kürtleri birleştirirken, Kürt Alevilerin Kürt siyasal hareketine duyduğu güven, bu barış iklimini daha da perçinlemiş ve iki ilçede Kürtlük kodlarının bu günlere güçlenerek geldiğini görmek pekâlâ mümkün.

Peki, bu mirastan doğan Sabahat Akkiraz, nasıl oluyor da Kürt meselesinde faşist bir tavır takınıp, 'Kürt vardır' tartışmaları gündeme geldiği her dönem dikişleri tek tek yırtılan bu yerleşik tekçi müesses nizamdan yana tavır belirlemektedir? Bununla da kalmayıp adeta 'barış' karşıtlığına gözü kapalı şekilde neden dalıyor?

Yeni çözüm süreci, bu gölgeleri dağıtabilir mi?

Kürtçe isimleri de mevcut olan Erxevan ve Qangal: Aleviliğin Barış Yurdu

Erxevan, 21 köyü ve onlarca mezrasıyla, 6 bin 869 nüfuslu (2022) bir Alevi yurdudur. Qangal, 47 köy ve yaklaşık 200 mezrasıyla, 20 bine yakın insana ev sahipliği yapıyor. Her iki ilçede de Türk ve Kürt Aleviler çoğunlukta, az sayıda Sünni köy bulunur. Erxevan'da Kürt Atman aşiretinin yaşadığı Çakmak köyü, Türk Alevi köyü Akören'le komşudur. Qangal'da Kürt köyü Çetinkaya, (Kürtçesi Beko) Türk köyü Alacahan'la aynı dağın yamacını paylaşır. Aleviliğin "insan sevgisi" felsefesi, burada Türk ve Kürtleri birleştirmiştir.

Gerek PKK'nin 40 yıllık çatışmalı süreç boyunca periferi dışı bıraktığı ve gerekse devletin kısmen es geçtiği bu iki ilçe bu sayede kendine has motifini koruyabilmiş ender yerleşim yerleri arasındadır. Cumhuriyet sınırları içerisindeki bu iki ilçe için Anadolu'nun nadir barış adaları demek pekâlâ mümkündür.

1914-1915'te, Osmanlı'nın asker ve vergi talebine karşı isyan eden Kürecik yöresinden Kürt beyi Kasımoğlu Mamadali'nin hikâyesi, halk müziği açısından bir kendindenlik parantezi olan Arguvan yöresi müzikal ton ve formülüyle sazın tellerine döşenmiştir.

 

Şu Nurhak'ın dağı yüce

Şu Nurhak'ın başı yüce lo

Ben ağlarım gündüz gece

Cenazemi kaldırmayın

Cenazemi kaldırmayın

Aşiretim gelmeyince

 

Mamko Mamko Mamadali

Haval rindo çî delalî

Cîran je derdan dinalî lo

Genco tu 24 salî

Hurik je derdan dinalî lo

Genco tu 24 sali

 

Tataruşaklı Kör Mahmut'un ihbarıyla Karagöz çeşmesi önünde başlayan çatışmayı yararak Elbistan'ın Alxas aşiretine sığınan Mamadali, dayılarının teminatıyla teslim olmuş, ama Harput'ta asılmıştır. Bu ağıt-destanın en önemli özelliklerinden biri, bir kıtasının Kürtçe, bir kıtasının Türkçe olmasıdır. Ağıdın Kürtçe ve Türkçe olmasının arka planındaki gerekçe ise Kürtçe bölümde geçen, 'cîran' yani komşu mefhumunda saklıdır. 'Cîran je derdan dinalî' derken, Kürt Mamadali'nin başına gelene komşuların da ağladığı ve ağıt yaktığına atıf yapılır burada.

Qangal'da ise Çetinkaya köyünden Zilan Ana'nın hikâyesi, Aleviliğin dayanışma ve ortak yaşam kültürüne açık olmasının önemli örneklerinden biridir. 1930'larda kıtlık çeken bir Türk köyüne un taşıyan Zilan Ana, "Kürt'ün ekmeği Türk'e, Türk'ün duası Kürt'e" diyerek, aslında bu günlerde devlet ve Kürtler arasında süren ve ulaşılması hayal edilen tablonun adresine işaret eder.

O hep duyduğumuz, 'Türkler ve Kürtler bu topraklarda bin yıllardır bir arada kardeşçe yaşadı' klişesinin anahtarı, cumhuriyet öncesindeki bu realiteye tekabül eder aslında. Halihazırda yaşayanların hepsinin sadece sözlü anlatılar ile tarihî çalışmalarda görüp okuyabildiği bu kardeşçe yaşama durumu, cumhuriyetin kuruluşu itibariyle bir yalana veya yitip gitmiş bir gerçeğe işaret eder.

İki ilçenin Kürtçe isimlerinin mevcut olması, bu iki yörenin ortak yaşamın adacıkları olduğunun en önemli kanıtları arasındadır. Tarihte uzun süre 'Tahir' olarak bilinse de, Arguvan diye günümüze kalan ilçenin Kürtçesi Arxavûn'dur. Yine Kangal yöre Kürtleri arasında güncel haliyle Qangal olarak bilinse de, Ali Duran Topuz'un verdiği bilgilere göre, yöre insanı tarafından 'Nûşar' olarak da adlandırılmıştır. Yani yeni şehir. Bu isim bir tek Kangal için değil, aynı zamanda bölge için de kullanılan bir adlandırma imiş.

Halk müziğinin tam da "Dostun bir bağı var, bin gülü var" mana evreninin ortasından hem bir Kürt, hem bir Alevi hem de bir halk müziği sanatçısı olarak tanıdığımız Akkiraz'ın takındığı bu ironik tavır, son yüz yıllık cumhuriyet formasyonunun, nur topu gibi ürünüdür işte.

Okuduğu eserlerin, deyişlerin ve kılamların bu hazineden beslendiği halde, farklılıklar ve özellikle de Kürtler söz konusu olduğunda Kemalist nizamın "Türklük" takıntısına teslim olan Akkiraz tekil bir örnek olsa da, Kemalist nizamın Alevi kimliğini "makbul" bir Türk kimliğine sıkıştırma çabasının yansımalarıyla doludur memleket.

Yeni çözüm süreci

Bir Kürt Alevi olarak, yeni çözüm sürecine umutla bakanlardan biriyim. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son konuşmalarındaki vurgular ve haksızlıkların tesirinden geçmiş bu devasa mağdurlar kütlesinin içinde bir zerreyim. Eğer Kürtlerin hakları yasal güvenceye alınırsa, Türkler ve Kürtler için bir altın çağın başlayabileceğini düşünenlerdenim.

CHP'nin içindeki önemli bir kütlenin tıpkı Akkiraz örneğinde gördüğümüz gibi, Kürt Aleviliğini süreç karşıtlığında birleştirme ihtimali olsa da, Kürt siyasal hareketinin Alevilerle kurduğu doğrudan ve sağlam bağlar sayesinde bir kısım Alevi Kürdün bu cenderede erimemesi ise işin sevindirici yanı.

Elbette siyasal İslamın her daim bir gizli ajandasının varlığı ve yeni kimlikli yeni bir müesses nizamın inşasının yeni tekçilikler ve yeni mağdurlar yaratma ihtimali bu sürecin en önemli endişelerinden biridir. Ancak yukarıda özeti geçen ortak yaşam kültürünün en organik halinin yüz yıl öncesinden önce zamanda mevcut oluşu, bu günkü endişeler için de giderici tedavilerin mümkün olduğunu gösteriyor.

Gel gör ki bin güllü bahçenin nağmesine sığınarak hayatlarımıza giren Akkiraz ve Akkirazgillerin içinden emekli-darbeci-faşist ve toksik birer “Mustafa Kemal askeri”nin çıkıvermesi, dikkatle üzerine düşünülesi gereken bir durumdur. Zira Akkirazgillerin şu hali de birer mağduriyet meselesidir. Cumhuriyetin Kemalist karakterinin asimilasyonist, kültür kırımcı, belleksizleştirme ve devşirme politikalarının vahim ve iç acıtan pratiğinin sonucudur.

Bu yüzden Akkiraz örneği, hiddetlenmeyi değil, üzülmeyi, hayıflanmayı ve biraz da ciddiye almamayı akla getirmelidir.

Not: Yazının başlığındaki 'düşkünlük' sıfatı Alevi kültürünün en önemli cezalandırma yöntemi ve toplumsal yaşamı ve de sosyolojik sistemi sürdürülebilir kılmanın en önemli suç-ceza durumuna tekabül eder. Şahsen bu ağır kategorizasyonun insanî olmayan yanlarını bilmekle birlikte, Alevilik felsefesinin muhtevası süzgecine vurulduğunda Akkiraz tavrının 'düşkünlük' ile yan yana gelmiyor olmasının nedeni, sırtını dayadığı müesses Kemalist nizamın Alevi toplumu üzerindeki etkisi ve manipülasyon kapasitesidir. O yüzden çok da Akkirazlamamalı.

Her iki ilçe için Kürt-Türk, Alevi-Sünni vurguları üzerinden gidilmesi bu iki ilçede ezelden beri yerleşik diğer etnik ve inanç gruplarının varlığını yadsımak olarak algılanmamalıdır. Zira bu iki ilçedeki ortak yaşam kültürü onların da dâhili ve varlığıyla mümkün olmuştur.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli