Okurların çoğu muhtemelen “Ya Ömer Mendan delirirse nereye götürülecek?” deyişini yaşlıların dilinden duymuştur. Manası ve kullanış amacı bilinse de bu deyimin arkasındaki hikâyesi, nerde ve nasıl yaşandığı bilinmeyebilir. Bu yüzden yazımda bu deyimi neden kullandığımı açıklamadan önce Ömer Mendan’ın hikayesinden biraz bahsedeceğim.
Ömer Mendan bugün Kerkük’ün Şiwan ilçesi bölgesindeki Halhalan (Xalxalan) Dağı'nın eteğinde bulunan bir anır mezarın ismi. Şiwan bölgesinin yaşlı ve eğitimli insanları zaman zaman hikayesini anlatır. Rivayete göre, Arap ordusu “İslam'ı yayma” adıyla bölgeye geldiğinde, yerel halkın şiddetli bir direnişi ile karşı karşıya kalır. Ancak savaşı kazanan Arap ordusu o dağlık bölgenin Kürt liderini esir alır ve sonra öldürdüler. Kadın ve kızlarını ise Arap savaşçılara köle olarak verirler. Çok güzel olduğu söylenen kızlarından Halhalan (Xalxalan) da ordunun kumandanı Ömer'e verilir. Atına binen Ömer ordusuyla birlikte harap ettiği Kürt köyünü terk eder.
Halhalan, Kürt kıyafetlerinin üzerine giydiği kemerinin altına zehirli bir hançer saklamış. Köyden biraz uzaklaştıklarında hançerini çıkarıp Ömer'i öldürür. Bunun üzerine Arap ordusu komutanlarının intikamı için cariye aldıkları kadın ve kızların hepsini öldürür. O zamandan beri orası “Ömer’in türbesi” olarak bilinir. Yerli halk oraya Halhalan (Xalxalan) diyor. Geçen yüzyılın yarısına kadar da mezar taşının üzerine, “Yemen asıllı Ömer bin İkrib bin Ma'ad, zehirli bir hançerle öldürüldü” diye yazıldığı söylenir.
Halepçe ve Pişder gibi Kürdistan'ın birçok başka bölgesinde de benzer mezarlar var. Yemenli Ömer’in bu mezarı Halhalan Dağı'nın eteğinde bulunuyor. Zaman içerisinde Ömer Mendan ismine dönüşmüş ve mezarın yakınındaki köye de bu isim verilmiş. Bu gün bile özellikle hasta insanlar, dua etmek ve şifa bulmak için bu mezarlığı ziyaret eder ve ondan şifa dilerler. Kerkük ve çevresinde bu olgu eskilerden beri bir hiciv atasözüne dönüşmüş. “Delirenleri Ömer Mendan’a götürülerler. Ya Ömer Mendan delirirse nereye götürülecek?”
Bu atasözünü Irak Federal Mahkemesi'ni anlatmak için uygun buldum. Asıl görevi anayasanın ve yasaların uygulanmasını denetlemek olan bu mahkeme, parlamentodan oy birliği ile çıkarılan tüm kararların anayasaya uygun olup olmadığına karar verebilen ve gerekirse onları lağveden bir yetkiye sahiptir. Bunu ister kendi gözlemleri ışığında, ister mahkemeye herhangi birinin şikayetine dayanarak yapabilir. Burada kayda değer olan, bu mahkemeyi iki yıl önce rakip yapan yasanın kendisinin anayasaya aykırı olmasıdır. Sorun şurada; herhangi bir bakanlık ve daire tarafından bölgeler için alınan karar ve çıkarılan yasaların anayasaya aykırı olduğuna inanan herhangi biri bu mahkemeye başvurabilir. Ancak eğer bu mahkemenin uyguladığı yasaların, anayasanın ilke ve içeriğine aykırıysa o zaman ne yapılması gerekiyor diye kimse düşünmedi.
Kürtlerin dediği gibi “Dom kendisine en iyi klaşı diker” (Klaş Kürtlere özgü elle yapılan ayakkabı). 2021 baharında iktidardaki çoğunluğu elinde bulunduran Şiiler, Federal Mahkeme’ye ilişkin yasayı yeniden düzenledi. Ki eski yasa 2005 yılında Kürtler ve Sünniler için endişelerini giderme temelinde Federal Mahkeme'nin yetkilerini hiçbir taraf veya topluluğa karşı kullanamayacağı şeklinde düzenlenmişti. Hata farklı toplulukların anayasal haklarının bir tür garantisi niteliğindeydi. Çünkü her topluluğun temsilcisinin, tüm üyelerin sesi olması gereken yasal hüküm içinde bir tür veto hakkı vardı.
Ancak Mart 2021'de Kürt ve Sünni güç ve gruplar arasındaki çatışmadan yararlanan Şiiler, yasayı Irak'taki siyasi, dini ve etnik çatışmalarda bir araç olarak kullanılabilecek şekilde değiştirdiler. Yürürlükte olan kanun değişikliğine göre kararlar artık çoğunluğun oyu ile alınıyor. Kürt ve Sünni temsilcilerin veto hakkının olmaması bir yana, Şiiler Kürt ve Sünni temsilcilerin tavır alıp duruşmaları boykot etmesi halinde bile yerlerine dört yedek üye atamayı bile hesaba kattılar. Dokuz kişilik bir gruba, kimsenin kararlarına itiraz etme veya reddetme hakkı olmaksızın, ancak kararların tüm üyelerinin onayını gerektirecek herhangi bir şartı olmadan, böyle bir mutlak yetki verilmesi son derece yanlıştır.
Şimdi bu mahkemede olan şudur;, Şii çoğunluk, Kürtlere veya Sünnilere karşı nerede ihtiyaç duyarsa orada her türlü kararı alabilir ve kimsenin bunu reddetmeye hakkı yoktur. Yürütme organı da alınan bu kararları uygulamakla yükümlüdür. Son iki yılda bu mahkeme tarafından verilen kararların tümü siyasi sorunların etkisinde olmuştur. Özellikle mahkemenin bu yargılama sürecinde Kürtler ve Kürdistan Bölgesi ile ilgili kararları, Kürtlerin Irak ile yaşadığı sorun ve çelişkiler halkasıyla bağlantılı olmuştur. yerinde
Bu gerçeği anlamak için en basitinden bu iki karara parmak basmak bile (Kürdistan Bölgesi Hükümeti'nin petrol ve gaz yasasının ve Bağdat'ın Kürdistan Bölgesi'ndeki memurlara gönderdiği maaşlıların anayasaya aykırılığı kararları) mahkeme kararlarının Kürdistan Bölgesi'nin statüsünü tasfiye etmeye yönelik olduğunu anlamak için yeterlidir.
Bakın 16 Şubat 2022 tarihinde Kürdistan Bölgesi petrol satamaz kararı aldı. 25 Ocak 2023 tarihinde Irak’ın, Kürdistan Bölgesi'ne para göndermemesi gerektiği kararı aldı. Elbette bu mahkeme feshedilmez ve yasa adil bir şekilde düzenlenmezse Kürdistan aleyhine başka ilginç ve düşmanca kararlar verecektir. Bazı insanlar “ilginç” kararlar dediğime şaşırabilir, yoksa buna ne denir? Bir yandan Kürdistan Bölgesi'nin petrol satamaz diye karar alıyor, ardından Bağdat'ın Kürdistan Bölgesi'ne bütçe payı ödememesi gerektiğine karar veriyor. Bağdat'ın yakında Kürt halkına yiyecek ve ilaç göndermeme kararı alması da uzak ihtimal değil.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın