Belçika Parlamentosu binasında yüz yıldan daha eski bir masanın başında sohbet ediyoruz. Belçika Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Els Van Hoof, oturduğumuz salonun geçmişinden bahsederek, Belçikalı parlamenterlerin daha önce ofis sahibi olmadığını ve herkesin bu salonda oturduğunu söyledi.
Uzun yıllar senatörlük yapan ve şimdilerde ünlü bir Belçikalı politikacı olan Els, Rûdaw'a Erbil ile Bağdat arasında imzalanan Şengal anlaşmasının Avrupalılar için neden önemli olduğunu anlatıyor.
Ayrıca, Belçika Parlamentosu'nun Ezidi soykırımını tanımasını ve neden böyle bir karar verdiklerini açıklıyor.
Rûdaw: Son yıllarda dünyanın birçok yerinde insanlığa karşı suçlar işleniyor veya işlendiği bildiriliyor. Çin, Myanmar ve daha birçok yer örnek olarak veriliyor. Ama siz Ezidi katliamına hepsinden daha fazla önem verdiniz. Belçika halkının temsilcileri olarak Ezidi Kürtlerin davasını sizin için daha önemli kılan nedir?
Els Van Hoof: Bu dava bizim için çok önemli. Çünkü insan hakları ihlalleri söz konusu olduğunda, bu bir ülkenin iç meselesi değildir, küresel bir sorundur. Zamanında Birleşmiş Milletler (BM), insanlığa karşı ihlalleri önleyemeyen bir ülkeye uluslararası toplumun müdahale edebileceği anlamına gelen “Koruma için sorumluluk alma” adlı bir kararı kabul etti. Şimdi Irak'ın Kuzeyideki o bölgede ne oldu, bizim vardığımız sonuç, Ağustos 2014'te IŞİD tarafından Ezidilere karşı büyük insanlık suçları işlendi. Ağustos 2014'te orada gördüğümüzün soykırım olduğunu açıkça söyleyen bir BM (UNITAD) raporu mevcut. O rapor önümüzdeydi ve Belçika Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu'nda orada yaşananların soykırım olduğuna oybirliğiyle karar verdik.
Rûdaw: Komisyonunuz bizzat araştırdı mı, yoksa BM raporuna göre mi karar verdiniz?
Els Van Hoof: elimizin altında birçok rapor vardı. Ayrıca uzmanlar, tanıklar ve mağdurlarla da görüştük. En önemli tanık da komisyonumuzun huzuruna çıkan Nadia Murad'dı. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri ve Belçika'dan bazı profesörler de bizimle görüştüler. Sonuç, yaşananların soykırım olduğuydu. Çünkü insanlar sistematik olarak öldürüldü. Bu aynı zamanda belirli bir ulusa karşı da işlenmiş bir soykırımdı. Soykırımın tanımı da zaten budur. Eşlerinin öldürüldüğü, kadınlarının seks kölesi olarak satıldığı, çocuklarının kandırılarak savaş gücü olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Bu tanıma ile bu insanlara onurlarını geri kazandırmak istiyoruz. Burada, bu parlamentoda yaşananları sadece soykırım olarak kabul etmekle sınırlı kalmayacağımızı, sorumlularının da cezalandırılması gerektiğini söyleyeceğiz.
Rûdaw: Komisyon ve parlamento olarak Irak hükümeti ve Kürdistan hükümetiyle size yardımcı olmaları için görüştünüz mü veya onlar sizinle iletişime geçtiler mi?
Els Van Hoof: Bizimle iletişime geçmediler. Bizimle iletişime geçenler örgüt ve kuruluşlar oldu. Belçika'da yaşayanlar ve Irak'taki akrabaları da bizimle iletişime geçerek ifade verdi, şahitlik yaptı. Ancak her iki hükümet bizimle iletişime geçmedi. Ne karar verilmeden önce, ne de taslak kararın oylanmasından sonra. Bu garip bir şey olabilir.
Rûdaw: Daha iyi anlamak istediğim bir konu var; komisyonda sizin soykırım kararını oy birliği ile onayladığınız ve Belçika'nın da bunu soykırım olarak tanıdığı doğrudur. Fakat bu karar Kürdistan’da yaşayan bir Ezidi için ne anlama geliyor? Bu karar onların bir daha soykırım tehlikesi ile karşılaşmamasını nasıl engeller?
Els Van Hoof: Bu mesajı dışarı vermemiz önemlidir. Parlamento olarak bir nevi biz ılımlı bir gücüz ama burada yapılan her şey ülkenin imajı için önemli. Avrupa Birliği'ne (AB) üye bir devlet böyle bir karar aldığında, diğer üye devletlerin de aynı şeyi yaptığı görülmüştür. Bakın, birkaç gün önce Hollanda da benzer bir kararı bizden sonra verdi. O halde mesele bir yerden başlamalıdır. Bu yuvarlanan bir kartopunun yavaş yavaş büyümesi gibidir. Nadia Murad gibi insanların olması da önemli. Çünkü kendisi bu felaket kurbanı ve şimdi dünyayı dolaşarak mesajını iletiyor. Bunun çok büyük etkisi oldu. Biz de milletvekilleri olarak bunlara sessiz kalamazdık. Bunu sadece Ezidiler için değil, Myanmar ve Uygurlar için de yapıyoruz. Yani ikiyüzlü olamayız. Dolayısıyla, BM’ye bağlı bir komitenin araştırdığı ve üzerinde sonuca vardığı halde Ezidilere ne olduğunu görmemezlikten gelemeyiz. Tabii ki, Dışişleri Bakanlığımızı, yaşananların Avrupa düzeyinde soykırım olarak tanınmasını sağlama konusunda çalışması için teşvik etmek istiyoruz. Çünkü Ezidilerin soykırımı hukuken tanınsa, soykırımın sorumluları da cezalandırılacaktır. Yani Uluslararası Adalet Divanı henüz soykırımı tanımadı ve diğer mahkemeler de tanımadı. Adımlar böyle başlar ki ilk önce bir itiraf yani soykırımı tanımak gerekiyor, ardından bir yargılama ve tazminat geliyor.
Rûdaw: Yasal olarak tanınmasını istiyor musunuz?
Els Van Hoof: Elbette istiyoruz. Kanaatimce bu tanıma ile hukuki değil siyasi olan ancak siyasi kabulün hukuki kabule yol açabileceği önemli bir adım atmış olduk.
Rûdaw: Yeni bir soykırımın tekrarının önlenmesinden bahsettiğimizde, Ezidi bölgelerinde IŞİD’in geri dönmesine dair büyük bir korku olduğunu da biliyoruz. Orada da Şii milisler de aktif. Ayrıca bölge sakinleri Türk devletinin bir Kürt partinin güçlerine yönelik askeri saldırısından korkuyor. Bu arada Kürdistan ile Irak hükümetleri arasında uygulanması engellenen bir anlaşma da var...
Els Van Hoof: Bunu da taslak kararımızda belirtmiştik. Bu anlaşmadan haberimiz var. Biz de anlaşmanın uygulanmasını talep ediyoruz. Parlamentoda, Dışişleri Bakanlığımızın bu anlaşmanın uluslararası düzeyde uygulanmasını talep etmesine karar verdik. Bu konuda bizim gibi düşünen ülkelerle de konuşuyoruz. Hollanda'nın da aynı tavrı sergilemesinden memnunuz. Dışişleri Bakanımızın bunu Avrupa Birliği dışişleri bakanlarının aylık toplantısında masaya yatırmasını istiyoruz. Her iki hükümete de (Kürdistan ve Irak hükumetleri) anlaşmanın uygulanmasını istediğimizi söylemek istiyoruz. Özellikle BM gözetiminde imzalandığını bildiğimiz için bunu yapıyoruz. Yani öyle sıradan bir anlaşma değil. Bu aynı zamanda oradaki insanlar için evlerine dönebilmeleri için güvenliklerini tesis etmek ve yıkılan bölgeyi yeniden inşa etmek için çalışmamız gerektiği anlamına geliyor. Yıkılan köyler yeniden inşa edilmeli ki insanlar yeniden köylerinde yaşayabilsin. Bu, bölgenin güvenliğinin tarafların mutabakatı ile sağlandığı gibi yerel güvenlik güçleri tarafından sağlanması ile olur. Bu nedenle bu önemli anlaşmayı karar taslağımıza dahil ettik.
Rûdaw: Hollanda'dan bahsettiniz. Orada da Ezidi soykırımının tanınmasını öneren bir Hıristiyan Demokrat milletvekiliydi. Avrupa genelinde Hıristiyan Demokratlar arasında bir anlaşma var mı yoksa bu bir tesadüf mü?
Els Van Hoof: Bu hem tesadüf hem de değil. Biz Hristiyan Demokratlar böyleyiz. Dini azınlıklara değer veriyoruz. Yani bu bir tesadüf değil ama biz parlamenterler olarak herhangi bir anlaşma yapmadık. Dış İlişkiler Komisyonu'nda bu tür dava ve bu suçlara karşı çıkan kimse olmamıştır ve hepimiz bunun arkasında duruyoruz. Georges Dallemagne adlı bir Fransız Hıristiyan Demokrat milletvekili yasa taslağımızı sundu. Ben de herkese dedim ki; bakın bunu desteklememiz önemli. Kanıtlar çok güçlü olduğu için de süreç çok hızlı ilerledi.
Rûdaw: Belçika'da kadın haklarının güçlü bir destekçisi olarak tanınıyorsunuz. Bu, Ezidi kızlara ve kadınlara desteğinizi etkiledi mi?
Els Van Hoof: Kesinlikle bir etkisi oldu. Orada sadece Ezidilere karşı değil, herkese karşı yapılanlar şok ediciydi. Kadınların pazarda seks kölesi olarak satılması, kadınların savaş silahı olarak kullanılması ve sistematik olarak istismara uğraması beni çok sarstı. Onlar için adaletin tecelli etmesi gerektiğine inanıyorum ve onların sorunlarının çözümü, o kabustan kurtulmalarının bir parçası olmamız gerektiğine inanıyorum. O savaşta çocuklarını kaybeden veya vahşice istismara uğrayanlara psikolojik desteğe ihtiyaç olduğunu da karar taslağımızda açıkça belirttik. Bu nedenle çok doğru, bu beni çok etkiledi.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın