Gülistan Koçyiğit: Türkiye, Rojava'ya güvenlik tehdidi olarak değil, komşuluk hukukuyla bakmalı

5 saat önce
Ali Güney @alitahsinguney
Etiketler DEM Parti Gülistan Koçyiğit Rojava Yeni çözüm süreci Türkiye PKK
A+ A-

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili ve Kars Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yürütülen yeni süreç tartışmalarını ve komisyon çalışmalarını Rûdaw’a değerlendirdi.

Koçyiğit, sürecin isimlendirilmesinde AK Parti ile aralarında ciddi bakış açısı farkları olduğunu belirterek, iktidarın meseleyi sadece "terör sorunu" olarak tanımlamasının, çözümün önünde negatif bir etki yarattığını ifade etti. Kürt sorununun güvenlik eksenine hapsedilemeyecek kadar derin tarihsel ve toplumsal kökleri olduğunu vurgulayan Koçyiğit, sorunun doğru tarif edilmesinin çözüm için atılacak ilk adım olduğunu savundu.

Çözüm sürecinin metodolojisine dair tartışmalara da değinen Koçyiğit, kamuoyunda konuşulan "önce silah bırakma, sonra yasa" yaklaşımının gerçekçi olmadığını dile getirdi. Geçmiş deneyimlerin, yasal güvence olmadan süreçlerin ilerleyemediğini gösterdiğini hatırlatan Koçyiğit, 30 kişilik Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun silahlarını yakarak irade beyanında bulunduğunu, Meclis’in de buna yasal düzenlemelerle karşılık vermesi gerektiğini belirtti. Koçyiğit, silah bırakma ile yasal güvencenin eş zamanlı yürütülebileceğine dikkat çekti.

Suriye ve Rojava'daki gelişmelerin Türkiye'deki sürece etkisini de yorumlayan DEM Parti Grup Başkanvekili, Suriye meselesinin iç barışın önüne bir ön şart olarak konulmasını doğru bulmadıklarını ifade etti. Türkiye’nin Rojava’daki yapılarla ve Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile ilişkilerini güvenlik tehdidi üzerinden değil, komşuluk ve diyalog zemininde kurması gerektiğini belirten Koçyiğit, Türkiye’deki demokratik çözümün Suriye ve tüm bölgeye olumlu yansıyacağını savundu.

Yakın zamanda TBMM’den geçen 11. Yargı Paketi ve tahliyeler konusuna da değinen Koçyiğit, yapılan düzenlemelerin siyasi mahpusları kapsamamasını eleştirdi. Kişilere karşı işlenen suçlarda infaz indirimi yapılırken siyasi tutukluların istisna tutulmasını "eşitliğe aykırı ve ayrımcı" bir tutum olarak nitelendiren Koçyiğit, bu durumun cezaevlerindeki hukuksuzluğun bir göstergesi olduğunu vurguladı.

2026 yılına girerken umutlu olduklarını ve barışa her zamankinden daha yakın hissettiklerini belirten Koçyiğit, sürecin sadece siyasetçilere bırakılmaması gerektiğinin altını çizdi. Barış ve demokratik toplum sürecinin asıl muhatabının halklar olduğunu söyleyen Koçyiğit, yeni yılda toplumun tüm kesimlerini barışa sahip çıkmaya ve demokrasi mücadelesini büyütmeye çağırdı.

Koçyiğit, Rûdaw Türkçe Editörü Ali Tahsin Güney'in sorularını yanıtladı.

Rûdaw: Yeni süreçle ilgili olarak tüm partiler raporlarını komisyona sundu. AK Parti raporunda ısrarla "terörün sonlandırılması" kavramı kullanılırken, siz parti olarak süreci "demokratikleşme ve barış" olarak tanımlıyorsunuz. Komisyon masasındaki bu isim ve tanım farklılığı ortak bir çalışma zemini oluşturulmasına engel teşkil ediyor mu? Masada aynı dili konuşabiliyor musunuz?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Evet, aslında bu süreci nitelendirmede, isimlendirmede ve tarif etmede çok ciddi bakış açısı farklılıkları var. Her partinin bakış açısı farklı. En nihayetinde bunun yarattığı kısmi zorluklar da mevcut. Çünkü kök sorunları nasıl tarif ederseniz, aslında yol haritanız ve çözüm önerileriniz de o doğrultuda gelişecektir. Özellikle iktidarın sorunu tırnak içerisinde söylüyorum "terör sorunu" olarak tarif etmiş olması, bu işi yani Kürt sorununu sadece bir güvenlik sorunu olarak ele alması, sürecin ilerlemesi ve çözüm önerileri konusunda temel sorunlara eğilmede negatif bir etki yaratıyor.

Şunu demek istiyorum: Eğer siz sorunu bir güvenlik sorunu olarak ortaya koyarsanız, silahların susmuş olması ve silahlı mücadele zemininden çekilme kararının verilmesi sorunun çözüldüğü anlamına gelir. Ama bizim açımızdan Kürt sorunu sadece bir güvenlik sorunu değildir; bir terör sorunu asla değildir. Kürt sorunu tarihsel, toplumsal ve siyasal arka planı olan çok derin bir sorundur. Bunun mutlaka çok yönlü olarak ele alınması ve çözülmesi gerekiyor. Bu bakış açısı farkı, çözüm önerilerinde de farklılaşmayı getiriyor ve bunun yarattığı zorluklar elbette var.

Biz masada mümkün olduğu kadar bu farklı bakış açılarını yakınlaştırmayı, sürece ortaklaşarak pozitif katkı sunmayı hedefliyoruz. Parti olarak ilk günden beri böyle bir yaklaşımı benimsedik. Ancak "Bu bir terör sorunudur", "Bu sorun artık tamamen çözülmüştür" şeklindeki yaklaşımların sorunun kalıcı ve gerçek anlamdaki çözümüne katkı sunmadığını düşünüyoruz. Bu anlamda dilimiz döndüğünce hem masada hem diğer görüşmelerde hem de Türkiye kamuoyuna sorunun aslında ne olduğunu, nasıl bir anlayışla ele alınması ve çözülmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü bize göre çözümün ilk ve en önemli adımı sorunu doğru tarif etmektir.

“Bugün Kürt sorununu çözmek bir zorunluluktur”

Rûdaw: Geçmiş süreçlerden farklı olarak bu kez MHP'nin inisiyatifiyle kurulan bir komisyon var. Komisyondaki tartışmalarda devlet aklının veya Cumhur İttifakı'nın yaklaşımında taktiksel değil, stratejik ve kalıcı bir değişim gözlemliyor musunuz?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Açıkçası bugün Kürt sorununun Türkiye ve bölge açısından çözümünü dayattığı bir realite var. Herkesin bu realiteye uygun bir şekilde kendisini konumlandırmaya ve davranmaya çalıştığını gözlemliyoruz. Yani bugün Kürt sorununu çözmek bir zorunluluktur. Hem bölgesel konjonktür hem de ülkedeki gelişmeler bakımından, Türkiye'nin geleceği açısından Kürt sorununun demokratik çözümü belirleyici bir yerde duruyor.

Bu yaklaşım taktiksel bir değişiklik midir, yoksa stratejik mi? Bunu bugünden öngörme şansımız yok. Stratejik bir değişim olduğunu, bundan sonra atılacak adımlardan anlayabiliriz. Sorunu güvenlik meselesinden çıkarmak, kök sorunlara doğru bir perspektifle eğilmek, Türkiye'nin demokratikleşme açığını kapatmak, demokratik bir Türkiye ufkuna doğru hareket etmek, bunun yasal düzenlemelerini yapmak ve dilini kurmak... Bunların her biri, sürecin taktiksel mi yoksa stratejik bir dönüşümün başlangıcı mı olduğunu bize gösterecektir.

Şunu görmemiz gerekiyor: Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye'deki bütün yerleşik kalıpları, siyaset yapma biçimlerini ve statükoları altüst edecek bir etkiye sahiptir. Demokratik çözüm kulvarına girdiğimizde, bu durum doğalında toptan bir dönüşümü de beraberinde getirecektir. Yani hem Kürt sorununun demokratik çözümü gerçekleşecek hem de partiler aynı dille, aynı ezberlerle siyaset yapmaya devam edecek; böyle bir şey mümkün değil. Bu durum yerleşik kalıpların kırılmasına yol açacaktır. Sadece Türkiye açısından değil, bütün bölge açısından büyük bir değişimin kapısını aralayacaktır. Şu an derinlikli bir stratejik değişim olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir, bunu zaman gösterecek. Biz bunun stratejik bir dönemin başlangıcı olarak ele alınmasını umuyor ve diliyoruz. Ancak atılacak adımlar, izlenecek yol haritası ve bölgedeki Kürtlerle geliştirilecek ilişkiler, meselenin niteliğini bize gösterecektir.

“Komisyon raporla beraber tavsiye kararlarını alacaktır”

Rûdaw: Kulislerde iktidarın "önce örgüt kendini feshetsin sonra yasa çıksın" dediği, sizin ise "önce yasa ve güvence sonra silahsızlanma" dediğiniz ve sürecin bu noktada kilitlendiği konuşuluyor. Geçmiş dönemde PKK’nin önce kongre kararı aldığını, daha sonra kendini feshettiğini ve silahları yaktığını gördük; böylelikle yeni bir sürece geçilmiş oldu. Şimdi bu düğümü çözecek bir ara mekanizma ve üçüncü yol önerisi var mı?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Şunu söyleyebiliriz: Örgüt hâlihazırda örgütsel varlığına son vermiş ve silah bırakma kararı almış durumda. 30 kişilik Barış ve Demokratik Toplum Grubu da 11 Temmuz'da silahlarını yakarak irade beyanını pratikte gösterdi. Yani pratik olarak silah bırakmayı gerçekleştirdi. Bunları yok sayarak tartışma yürütmek yanlıştır. Sanki PKK 5-7 Mayıs tarihlerinde kongre yapmamış, silah bırakma ve örgütü feshetme kararı almamış ya da 11 Temmuz'da silahlar yakılmamış gibi tartışmaların yürütülmesini doğru bulmuyoruz. Bugüne kadarki bütün çözüm girişimlerinde olabilecek en ileri düzeydeyiz. Bunun kıymetini bilmek ve bu süreci ilerletecek formülasyonlar geliştirmek gerekiyor.

Örneğin, silah bırakan 30 kişilik Barış ve Demokratik Toplum Grubu neden gelemedi? Çünkü Türkiye'de onları kapsayacak, siyasal ve sosyal hayata katılabilecekleri bir yasal düzenleme yoktu. Hiçbir yasal düzenleme yapmadan, Meclis kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeden insanlara "silah bırakmaya devam edin ve gelin" demek gerçekçi değildir. Dünya deneyimleri, yasasız ve hukuki güvencesiz süreçlerin ilerlemediğini gösteriyor. "Önce silahları bıraksınlar, son bir kişi kalıncaya kadar herkes teslim etsin, ondan sonra yasa çıkarırız" demek, çözümsüzlükte ısrar etmektir.

Biz bunların eş zamanlı yapılabileceğini düşünüyoruz. Zaten 30 kişilik bir grup silahlarını yaktı. Yasa çıkarsa, silah bırakma sürecinin de devam edeceğini öngörmemiz gerekiyor. İnsanlar silah bıraktıklarında nasıl bir hukuksal rejime tabi olacaklarını bilmek isterler. Bu nedenle Meclis’in hızlı bir şekilde, koşulsuz bir yasa çıkarması gerekiyor. "Tespit ve tescil" konusuna karşı değiliz; ilgili güvenlik mekanizmaları silahların bırakılıp bırakılmadığını elbette denetleyecektir. Ancak siyaset kurumu olarak bizim yapmamız gereken, silah bırakma iradesini güçlendirecek bir yasa yapmaktır. Tescil meselesini yasa yapmanın önüne koymayı doğru bulmuyoruz. Bu durumun aşılabileceğine inanıyoruz. Henüz ortak rapor yazım aşamasına geçmedik ama bir anlayış birliğine varılacağına dair beklentimiz yüksek. Komisyon raporla beraber tavsiye kararlarını alacaktır ve bu kararların hem silah bırakma sürecini hızlandıracağına hem de demokratik çözümün önemli bir eşiğinin aşılmasına vesile olacağına inanıyoruz.

“Şam yönetimini destekleyip diğer halklara mesafe koymak, Suriye'nin istikrarına katkı sunmaz”

Rûdaw: Türkiye, Rojava'daki Demokratik Suriye Güçleri'nin (DSG) PKK ile ilişkili olduğunu söylüyor. Ankara’nın Rojava ve DSG’ye bakış açısı Türkiye'deki çözüm sürecini orta ve uzun vadede etkiler mi? Şu anda bu konuyla ilgili Ankara'da neler görüşülüyor?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Suriye meselesinin Türkiye'deki çözüm sürecinin önüne konulmasını asla doğru bulmuyoruz. 1 Ekim 2024’te başlayan ve kendine has ağırlık koşulları olan bir süreç var. Türkiye'deki sorunun demokratik çözümünün hem Suriye'ye hem de bütün bölgeye pozitif etkileri olacaktır. Suriye meselesi, birçok uluslararası ve bölgesel gücün dahil olduğu çok daha karmaşık bir denklemdir. Suriye'deki meseleyi getirip Türkiye'deki meselenin önüne koyarsanız, çözümün önünü tıkamış olursunuz. Yapılması gereken, Türkiye'deki süreci amasız, fakatsız ilerletmektir.

Suriye henüz sistemini oturtamamış, iç sorunlarını çözememiş bir durumda. DEM Parti olarak Suriye'deki süreci Suriye halklarının yürütmesi gerektiğini savunuyoruz. Suriye'de bulunan inançların ve halkların eşit, özgür bir aradalığı temelinde yeni bir sistem inşa edilmeli. Türkiye'deki iktidarın, Suriye meselesini buradaki sürecin önüne koymak yerine, oradaki sorunu çözecek yapıcı katkılarda bulunması daha doğrudur. Türkiye önemli bir bölgesel aktör olarak Suriye'deki Kürtleri, Alevileri, Dürzileri ve diğer toplulukları demokratik bir sistem inşasında buluşturabilecek bir zemin yaratmalıdır. Sadece Şam yönetimini destekleyip diğer halklara mesafe koymak, Suriye'nin istikrarına katkı sunmaz.

Türkiye’nin Suriye’deki Kürtlerle ilişkisini güvenlik tehdidi değil, komşuluk hukuku, diyalog ve karşılıklı saygı temelinde kurması hem Türkiye halklarının hem de bölgenin yararınadır. Suriye'deki Kürtler Türkiye'ye tehdit oluşturmuyor, aksine dostane ilişki geliştirmek istiyorlar. Kobani ile Suruç iç içe, köyler bölünmüş durumda; Türkiye ile manevi bağları çok güçlü. Türkiye’nin sınır güvenliği gerekçesiyle radikal gruplarla dolaylı pozisyon alışları yerine, bölgedeki halklarla barışçıl ve demokratik ilişkiler geliştirmesi daha tutarlı ve kalıcı bir yaklaşımdır. "Bin yıllık kardeşlik" ve "kaderdaşlık" sadece Türkiye sınırları içindeki Kürtlerle sınırlı olmamalıdır. Bu kader birliği Suriye, Irak ve İran'daki Kürtleri de kapsamalıdır. Kürtleri ayırmak doğru değildir. Yeni bir başlangıç yapılacaksa bu, sınırın dışındaki Kürtleri de içeren bir perspektifle yapılmalıdır.

“Siyasi mahkumlara ayrımcılıktır”

Rûdaw: TBMM'de kabul edilen 11. Yargı Paketi kapsamında cezaevlerinden tahliyeler başladı. Tahliye edilenler arasında siyasi mahkumlar, özellikle de “Terörle Mücadele Kanunu” kapsamında yargılanan veya örgüt üyeliği gerekçesiyle hüküm giyenler de yer aldı mı? Süreç kapsamında yeni tahliyeler bekleniyor mu?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Hayır, siyasi mahpuslar istisna tutuldu. 2020'de ve 2023'te çıkan yasalar ile son pakette de durum aynıydı. Siyasi mahpusların cezaevinden çıkmasına dair bir düzenleme yapılmadı. Onlar cezaevinde kalmaya devam ediyor. Biz bunun haksız, hukuksuz ve anayasadaki eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ilk günden beri ifade ettik. Devlet, kişilere karşı işlenen suçlarda infaz indirimi yaptığı halde siyasi mahpuslar açısından böyle bir yaklaşıma gitmedi. Bu bir ayrımcılıktır. Siyasi mahpuslara yönelik cezaevlerinde uygulanan kötü muamelenin ve ayrımcı uygulamaların devam ettiğinin en somut göstergesidir.

“Barışa daha yakınız”

Rûdaw: 2026 yılına girerken Türkiye kamuoyuna net bir mesaj verecek olsanız, şu an tünelin ucunda ışık görüyor musunuz?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Kesinlikle o ışığı görüyoruz. Her zamankinden çok daha fazla umutluyuz ve barışa daha yakınız. Ancak barış ve demokratik toplum sürecinin birinci muhatabı Türkiye halklarıdır. Herkesin bu sürece sahip çıkması, barış ve demokrasi için mücadele etmesi gerekiyor. Bu süreç sadece siyasilere bırakılmayacak kadar yaşamsaldır; hepimizin geleceğini belirleyecektir. Yeni yılda ne olursa olsun bu süreci başarıya ulaştırmak için hepimizin çalışması gerekiyor. Türkiye ve Ortadoğu halklarının yeni yılını kutluyor; 2026'nın barışın, eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin yılı olmasını diliyorum.

Rûdaw: Gülistan Hanım, zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Ben teşekkür ediyorum. Kolaylıklar ve iyi yıllar diliyorum.

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli