Alevilik, Êzidîlik ve tarikat: Etno-mezhebi kimliklerin Kürdistani özgünlüğü

03-09-2025
Hüsamettin Turan
Etiketler Hüsamettin Turan Aleviler Ezidiler Mezhep
A+ A-

Ortadoğu’nun inanç coğrafyası, modern ulus, devlet ideolojilerinin çizdiği sınırların çok ötesinde, kadim halkların tarihsel tecrübeleri üzerinden şekillenmiştir. Bu nedenle bölgenin inanç haritasını yalnızca İslam’ın mezhepsel çeşitlenmeleri ya da tarikat yapılanmaları üzerinden okumak indirgemeci bir yaklaşımdır.

***

Alevilik, Êzidîlik ve Yarsanîlik (Kakaîlik) gibi yapılar, klasik din sosyolojisinin kategorilerini aşarak etno-mezhebi kimlikler biçiminde var olmuş; içine doğulan, kuşaktan kuşağa aktarılan ve kolektif hafızayla taşınan inanç sistemleri olarak günümüze ulaşmıştır. Onları sadece mezhep ya da tarikat kategorileri altında sınıflandırmak, hem tarihsel sürekliliği hem de Kürdistan coğrafyasındaki özgünlüğü görünmez kılar.

Bu bağlamda Arap Aleviliği ifadesi yanıltıcıdır.

Tarihsel olarak söz konusu topluluk Nusayrilik olarak bilinir. Köken itibariyle İrani ve Arami toplulukların inanç mirasından beslenen Nusayrilik, İslam içi bir mezhep olmaktan çok, özgün bir inanç sistemi olarak şekillenmiştir.

Ali kültü etrafında bazı sembolik öğeler paylaşılmakla birlikte, klasik anlamda Şiî-İmamî geleneklerle yakın bir bağı bulunmamaktadır. Arap Aleviliği kavramı esasen 20. yüzyılda Arap milliyetçiliği tarafından icat edilmiş bir terimdir. Bu nedenle Nusayriliği, tarihsel ve teolojik açıdan Alevilikle özdeş görmek ciddi bir yanılsamadır.

Benzer bir ideolojik inşa Türk Aleviliği söyleminde de görülür.

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde Kürt Aleviliğini görünmez kılmak ve Türkleştirmek amacıyla Alevi Türk tanımı sistematik biçimde dolaşıma sokulmuştur. Oysa tarihsel olarak Türk toplulukları Anadolu’ya ve İran coğrafyasına geldiklerinde Sünni, Hanefi kimliğe mensuptular. Bektaşilik ise daha çok Osmanlı’nın Balkan siyaseti bağlamında, Hacı Bektaş Ocağı’na Balım Sultan üzerinden müdahalesiyle şekillenen, mürşid, mürid bağına dayalı bir tasavvuf yoludur.

Bu nedenle Bektaşilik Türklerin doğal inancıydı tezi temelsizdir; aksine Bektaşilik, farklı etnik toplulukların asimilasyonuyla Türklüğe eklemlenmiştir. Dolayısıyla Bektaşi Türk tanımı bir karşılık bulabilirken, Alevi Türk söylemi tarihsel bir gerçekliğe değil, kimlik mühendisliğine işaret eder.

Kürt Aleviliği ise Kızılbaş mirasını, ocak örgütlenmesini, sözlü kültürü ve yerel mitolojileri birleştiren ayrıksı bir kimlik üretmiştir. Bu yapıda İmamlar kutsal referans noktaları olarak anılsa da belirleyici olan, topluluk hafızasında ocak bağı, dede, talip ilişkileri ve coğrafyayla bütünleşmiş kutsal mekânlardır. Bu nedenle tek tip Alevilik tezi sosyolojik ve tarihsel olarak geçersizdir.

Cumhuriyet’in Alevilik üzerindeki kurgusu yalnızca kimlik mühendisliğinin değil, aynı zamanda kadim hakikatçi inanç hattının ortadan kaldırılmasına yönelik sistematik bir projenin parçasıdır.

1937-38 Dersim Tertelesi bu asimilasyonun en kanlı biçimde uygulandığı dönüm noktasıdır. Dersim, devlet belgelerinde hem sapkın inançlı hem de isyancı Kürt kimliğiyle hedef alınmış, on binlerce insan katledilmiş, ocaklar dağıtılmış, çocuklar ailelerinden koparılmıştır. Bu yalnızca bir katliam değil, aynı zamanda etno-mezhebi varoluşun sistematik imhasıydı. Resmî söylemde “Alevi Türk” kimliği, bu jenosit sürecinin üzerine inşa edilen ideolojik bir kurmacadır.

Êzidîler de benzer bir tarihsel trajediyi yaşamıştır.

Osmanlı’dan itibaren kafir ilan edilerek İslam’a zorlanmış, Cumhuriyet döneminde cami yapımına mecbur bırakılmış, göçe zorlanmıştır. Bu baskılar Êzidîliğin kırılganlığını artırmıştır. 20. yüzyılda başlayan Suriye, Irak ve daha sonra Avrupa’ya uzanan zorunlu göç dalgaları, Êzidîliğin diasporada yeni bir varoluş alanı bulmasına yol açmıştır. Êzidîlik de Alevilik gibi içine doğulan, dışarıdan katılımı olmayan bir etno-din’dir.

2014’te IŞİD’in Şengal’de gerçekleştirdiği soykırım, Êzidî kimliğini uluslararası politik gündeme taşımış; diasporadaki Êzidî kurumları kolektif hafızayı politik bir bilince dönüştürerek etno dinî topluluk statüsünün korunması için mücadele etmiştir.

Kürdistan coğrafyasında bu özgün hattın bir diğer parçası da Yarsanîlik (Kakaîlik)tir. Serencam geleneği, kutsal sözlü hafıza, cem pratiği ve içine doğulan topluluk karakteriyle Yarsanîlik, Êzidîlik ve Alevilikle birlikte kadim hakikatçi düşünce hattının ayrılmaz bir halkasıdır. Kürt Aleviliği ile Yarsanîlik arasındaki benzerlikler ocak sistemi, kutsal mekânların hafızadaki yeri, topluluk bağının belirleyiciliği bu etno-mezhebi kimliklerin tarihsel derinliğini ortaya koyar. Aleviliği İslam içi bir mezhep olarak görmek, bu bağlamı silikleştiren ideolojik bir yanılsamadır.

Diaspora deneyimi hem Alevi Kürtlerin hem Êzidîlerin kimliğini yeniden inşa etmelerine olanak tanımıştır. Almanya, Fransa ve İsviçre’de kurulan Alevi dernekleri, Türk Aleviliği kurgusunu reddederek Kürt Aleviliğinin özgün yapısını görünür kılmış, akademik literatürde Kurdish Alevism kavramını yerleştirmiştir.

Êzidîler de Avrupa’da kurumsallaşarak kolektif hafızalarını soykırım deneyimi üzerinden politik kimliğe dönüştürmüştür.

Bugün Alevilik, Êzidîlik ve Yarsanîlik yalnızca ritüel pratikleriyle değil, ulusal kimlik taşıyıcıları olarak Kürt milletinin tarihsel hafızasında direnişin ve sürekliliğin en önemli damarlarıdır. Onları tarikat, folklorik kalıntı ya da marjinal cemaat olarak görmek tarihsel gerçeklikten ve bilimsel analizden uzak, ideolojik sapmalardır. Bu kimlikler, Kürt ulusal bilincinin en derin köklerini besleyen kadim hakikat damarlarıdır.

Kaynakça

İsmail Beşikçi, Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi, Belge Yayınları, 1990.

İsmail Beşikçi, Bilim Yöntemi: Türkiye’de Resmi İdeoloji ve Kürt Sorunu, Yurt Kitap-Yayın, 1991.

Ali Yaman – Aykan Erdemir, Aleviler: Türkiye, İran, Bulgaristan, Kitap Yayınevi, 2006.

Hamza Aksüt, Aleviler: Türkiye, İran, Irak, Suriye, Bulgaristan, Yurt Kitap-Yayın, 2009.

Doğan Kaplan, Aleviliğin Tarihsel Arka Planı, İletişim Yayınları, 2010.

Mehmet Bayrak, Alevilik-Bektaşilik Yazıları, Özge Yayınları, 1994.

Mehmet Bayrak, Kürtler ve Ulusal-Demokratik Mücadeleleri, Özge Yayınları, 1993.

Necdet Subaşı, Modernleşme ve Alevilik, İletişim Yayınları, 2003.

Ayşe Hür, Dersim 1938 ve Zorunlu İskan, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2010.

Bedri Noyan, Bektaşilik ve Alevilik, Arı Yayıncılık, 2000.

Serencamname, Sitav Yayınları, İstanbul.

İsmet Yüce, Hakikatçi Düşünce.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli
 

Son paylaşılanlar

İsmet Yüce

Kürd sosyolojisi ve milletleşme süreci

Kürd ve Kürdistan kavramsallaştırmaları, sınırlı düzeyde de olsa devletleşme pratikleri ve merkezi idari sistemlerin teessüs etmesiyle birlikte ontolojik zeminde daha belirgin bir yer edinmeye başlamıştır