Kürt milletinin tarihsel serüveni, yalnızca bir kimlik mücadelesinin değil, aynı zamanda siyasal önderlik krizinin de tarihidir.
Yüzyıllardır süren dağınıklık, imparatorlukların, ulus-devletlerin ve bölgesel güçlerin baskısı altında şekillenen bu milletin ortak hafızasında, birlik arzusu en derin milli özlem olarak yer etmiştir.
Ne var ki, modern dönemde Kürtlerin siyasal örgütlenme deneyimleri bu özlemi karşılayacak nitelikten uzak kalmış, ideolojik daralmalar, kişisel iktidar mücadeleleri ve dış güçlerin manipülasyonlarıyla yozlaşmıştır.
Bu durum, Kürt milletinin fedakârlıkla, umutla ve kanla beslediği ulusal mücadelenin enerjisini tüketmiş, tarihsel birikimin yeni bir siyasal yapıya evrilmesini engellemiştir.
Bugün ihtiyaç duyulan şey, geçmiş örgütlerin mirasını sırtında taşımayan, tam tersine bu mirasın yükünden kurtulmuş; demokratik, yenilikçi, ulusal birliği merkeze alan bir yapılanmadır.
Böyle bir örgüt, Kürt milletinin varoluşsal meselesini sadece direniş ya da savunma perspektifinde değil, ulusal yeniden inşa projesi olarak ele almak zorundadır. Çünkü Kürt meselesi artık bir kimlik ya da hak sorunu değil, devletleşme, coğrafi bütünlük ve ulusal egemenlik meselesidir. Bu düzlemde hareket etmeyen her örgüt, halkın fedakârlıklarını boşa harcamaktan öteye geçemeyecektir.
Son elli yılın deneyimi, örgütlerin halkın enerjisini, duygularını ve inancını ideolojik dogmalarla tutsak ettiğini gösterdi.
Kürtlerin tarihsel özlemini taşıyacak devrimci irade, ne tek bir ideolojiye ne de kişisel karizmalara sığar.
Bu irade, ulusal bilinci esas alan kolektif bir aklın ürünü olmak zorundadır. Bu bağlamda, örgütlerin kurtarıcı lider figürleri etrafında dönmesi, Kürt milletinin kendi kaderine el koyma bilincini sürekli ertelemiştir.
Lider kültleri, tarihsel olarak Kürt hareketini kendi kabuğuna hapsetmiş, farklı coğrafyalardaki Kürtlerin birbirini tamamlayan değil, birbirini dışlayan bir örgütlenme yapısı içinde kalmasına yol açmıştır.
Yeni dönemde Kürt siyasetinin temel hedefi, bu parçalanmış yapıyı aşmak ve ulusal birliği somut bir siyasi çerçeveye kavuşturmaktır. Bu, yalnızca bir örgütsel yenilenme değil, zihinsel bir devrim’dir.
Kürtlerin geleceğini şekillendirecek örgüt, hiçbir gücün taşeronu olmayan, hiçbir ideolojinin tutsaklığına girmeyen, hiçbir dış merkezin manipülasyonuna boyun eğmeyen bir hareket olmalıdır.
Demokrasi, burada bir taktik değil, örgütün varlık felsefesi’dir; yenilikçilik ise modaya uygun bir söylem değil, tarihsel bir zorunluluk’tur.
Kürt milletinin modern çağdaki trajedisi, dış düşmanlarından çok, içerdeki yönetici sınıfların ve örgüt elitlerinin kifayetsizliğinden kaynaklanmıştır. Eğer başka bir toplumda bu ölçekte bir fedakârlığın karşılığı böyle bir siyasal başarısızlık olsaydı, tarih o yöneticileri ibret vesikası olarak yol kenarlarına kazırdı.
Kürtler, bunu yapmayacak kadar ahlâklı, ancak aynı zamanda yeterince uyanık olmalıdır; çünkü artık kaderine tebelleş olanlara tahammül etmenin bedeli, bir milletin geleceğini yitirmektir.
Dolayısıyla yapılması gereken, bu kifayetsiz kadroların sahneden onurluca çekilmesini beklemek değil, milletin kendi iradesini yeniden tesis etmesidir. Yeni bir örgüt, geçmişin tortularını taşımadan, Kürtlerin bütün parçalarını Kuzey, Güney, Rojava, Rojhilat tek bir ulusal tasavvur etrafında birleştirmeyi hedeflemelidir.
Bu örgüt, yalnızca silahlı mücadeleyle değil, kültürel, diplomatik, ekonomik ve entelektüel cephelerde de varlık göstermelidir. Ulusal kurtuluş, yalnızca dağlarda değil, üniversitelerde, medyada, diasporada ve sanatın içinde de örgütlenmelidir.
Kürt milletinin özlemi, hiçbir ideolojinin, partinin ya da liderin tekelinde değildir. Bu özlem, tarih boyunca medeniyetlerin beşiğini sulayan toprakların sesidir; Zerdeşt’in aklıyla, Ehmedê Xanî’nin yüreğiyle, Şeyh Ubeydullah’ın iradesiyle taşınan bir sürekliliktir.
Bugün bu sürekliliği yeniden siyasal bir ruh haline dönüştürmek, yeni bir örgütsel formasyonla mümkündür. O örgüt, halkın sesi değil, halkın bizzat kendisi olmalıdır. Tavizsiz, ama adil; kararlı, ama demokrat; ulusal, ama insanî bir çizgiyle hareket eden böyle bir yapı, ancak o zaman Kürt milletinin tarih boyunca geciken yürüyüşünü tamamlayabilir.
Kürtler artık kurtarılmak değil, kendi kaderini yönetmek istiyor. Bunun için yeni bir siyasal akla, tarihsel hafızaya dayanan bir örgüte ve milletin öz gücüne inanan kadrolara ihtiyaç var. Çünkü özgürlük, dışarıdan verilmez; ulusal iradeyle alınır. Ve o irade, artık sahte kurtarıcılara değil, hakiki temsilcilere muhtaçtır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın