Andrew Collins, “Meleklerin Küllerinden” kitabını 1996 yılında yayınladı. Kitab hakkında ise, “Bu kitap medeniyetin beşiğinin koruyucusu-sahibi Kürd Milletine adanmıştır. Umarım önemle hakettiğiniz barış ve bağımsızlığı bulursunuz” dediği eşsiz eserinde 18 yıl sonra yeni tarihin sıfır noktası “Göbeklitepe” kitabını yazmıştır.
Ve iki kitapta da Andrew Collins, Kürd milletinin dünya ve Ortadoğu medeniyetindeki belirleci yerini bıkıp usanmadan işlemiştir.
Kürdistan’ın tarihi sınırlarının Ürgüp’te başladığına dair çok kaynak var. Ürgüp-Urmiye arası Kürdistan’dır. Tarihi çarpıtarak var olmaya çalışmak, tarihte kaybolmayı da getirmiştir.
Cumhuriyetin ilk kurucuları, Türklüğün Anadolu kökenli olduğu çarpıtmaları ile güneş dil teorilerine (tarihin ve dillerin temelinin Türk ve Türkçe olduğu iddiası) yerleştirip insanları inandırabilmek için yüzlerce kitap yazdı (şaka sanmayın).
Köy Ensitütileri açıldı, Kürdistan’da yatılı bölge okulları açıldı. Yani bu teoriye milletimizi ve de kendilerini inandırmak için çok uğraşıldı.
Askeri ve kültürel uzun uğraşlar yetmeyince gelinen yer, Sümer ve Eti medeniyetlerinin bölge temelli olmasından ilk yaptıkları iş bu konularda sahte araştırmalarla sahiplenme denemeleri oldu. Bu durum akılda kalsın diye sanayi ve ticari kavramlar, Sümerbank ve Etibank gibi kuruluşlara kadar gitti.
Sonuç yerleşme, kabul ettirme değil hakikatin yerlilere teslim edilerek kaybolma oldu. Bu durum neredeyse yüz yıl geçmesine rağmen her üç beş yılda bir sistem değişikliği denenmesi ile kendisini daha iyi göstermektedir.
Bu yerleşme denemeleri tarihin sıfır noktası kabul edilen Kürdistan’ın ortasındaki Göbeklitepe’nin arkeolojik keşfi ile yerle bir oldu.
Kürtçe bölgede “Gire Navoke” olarak adlandırılmasına rağmen, keşiften önce dahi “Gire Mirazan-Dilek Tepes”’ diye adlandırılıyordu. Yerleşik yaşamın, tarımın, çanak çömlek dahi bulunmadığı dönemden 12000 yıl önce “Gökyüzüne Açılan Kapı” olarak adlandırıldı.
Tarihin gidiş gelişlerine bakmadan “korsan bir gecekondu” ve bütün medyanın manipülatif yayını ile çakma bir plaka-monolit (genel olarak dikili taş anlamında) yerleştirilerek güçlü bir algı oluşturulmaya çalışıldı.
Bu acemice dikilmiş monolitin üzerinden “aya gitme” propagandası da Kürdistan’dan başlatılırken, bir kez daha anlaşıldı ki Kürdistan tarihin temelidir.
Girişte belirtildiği gibi Andrew Collins bunu çok ayrıntılı biçimde incelemiştir. Kürd milleti de bu tarihi gücü, birlik ve bütünlüğe dönüştürebilmelidir.
Zaten sonrada tüm bu haberlerin manipülasyon olduğu ortaya çıktı. İlk günden bu plakanın nasıl ve kimler tarafından yerleştirildiği vali ve yöneticiler tarafından biliyordu.
Bundan sonra ister Ay’a, hatta Jüpiter’e Mars’a gidebilirler. Ama düşünebiliyor musunuz uzaya gitme propagandası Kürdistan’ın en büyük tarihi miraslarından biri olan Gire Mirazan-Göbekltepe üzerinden yapıldı.
Kürd milletinin kendi tarihini bilip sahip çıkması gerekiyor ki kimsenin geçmiş ve gelecek hikayelerine kanmasın.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın