Bir Kürt ne ister?

2 saat önce
Faik Öcal
Etiketler Bir Kürt ne ister? İnsanca yaşamak Hawar
A+ A-

Tarihin en eski halklarından olan Kürtler, medeniyetlerin atası olan bir coğrafyada, en tabii olanı ister kanımca: Yaşamak insanca! Stefan Zweig’ten çok önce görmüştü o düşü Ehmedê Xanî: bulutsuz bir gökyüzü, yeryüzündeki bütün renklerin bir araya geldiği. Belki sarı baskın çıkar, belki yeşil dağlara yaslanır, belki siyah yere düşer, belki kırmızı kan kusar hasta düşer, belki mavi kanatlanır göçmen kuşlarla, kahverengi ülkeme benzer, beyaz su konuşur ve geceler uzar. Fakat bir yerlerde umudun renkleri tutuşur. Vakit ebemkuşağı olur. Tutsak olur insan damarlarında, simsiyah kanında, gecenin karanlığında. Adı Berivan olan bir çocuk ağlamaklı bakar yarına.

Bir Kürt ne ister?

 Soruldu kadim tarih tarafından. Yeni bir Kürt Mustafa Mahkemesi kuruldu. Sesler aynı kavşakta buluştu. Kimler yoktu ki? Kadiri Koyîler, Bedirxan Beyler, Revanduzlu Mîr Muhammetler, Kürt İstiklal Komitesi’nden Süleyman Beyler, 1902 Kongresinden Abdurrahman Bedirxanîler… Avuçlarımı kesiyor bir Taşnak sehpası… Karara vardı Divan-ı Harp Eski Reisi Kürt Mustafa Paşa: Yaşamak insanca. Ne fazla ne eksik… Gökkuşağının altında buluşmak… Sonra da oturup bir çayın terkisinde çocuksu acemilikler yapmak. Düşmek. Kalkmak. Ağlamak. Elleri avuçları yara bere içinde kalmak. İşte, yaşamak!

Bir düş görüyorum, annemin uykusunda, annemin dilinde: “Can..!” Geçmişin alacasından sarkıp gelmiş bir efkârla, duman tutmuş sefil damların yoksul saçaklarını.

“Güneş su içmeye gidecek birazdan…”

Belki şehri taşa tutar bir sonbahar yağmuru. Belki avuçlarında eylülün saçlarını tutacak yeni bir gemi.

 “Gemiler kalkmaz buradan ustam…”

Dağlar konuşuyor netameli. Puslu bir yangın, alev, alev… Sürgülü bir yalnızlık kapıda… Olsun derim. Bir şarkı tutar beni belki. Eski zamanlardan çalan mülteci bir ses, dokunur bana, tutar beni.

 “Üç beş kişi kaldık türkü diyenler…”

Kalbimi acıtır bu soru. Bir yerlere düşmüşüm. Fena kırmışım bir yerlerimi. Çerçevenin dışına çıkmış dünya. Ağlayacak yeryüzü bu halime. Ben kahrolacağım. Masallarımla kalacağım. Çamurdan oyuncaklarımla asılacağım yaşama yeniden. Gece, dilimdeki son hece…

 Kelimelerim benden utanacak. Birtakım sesler duyuyorum. Şimdi kulaklarımın saçağını ıslatıyor o seslerden bir ses. Diyarbakır İstiklal Mahkemesi'nden Ali Saip. Tanıdık sesi...

Unutmuyorum, hiç unutmuyorum. Bir yere bırakıyorum. Had safhada huzursuzluğum. Eylül galeyana gelecek. Duvar. Hüzün yazılı duvar. Ve o seslerden bir ses yine: “Ben Yüz ellilikler Listesi'nden Cebelibereket Mutasarrıfı Halil Rahmi Bedirxan. Sıra numaram yirmi dokuz. Sürgündeyim hâlâ. Yurdumdan çok uzaklarda…”

Bir Kürt ne ister?

 Ölümden fazla değil, yaşamdan az değil. Beni yine lafa tutar Nehil. Konuşmak isteği. Bir bakıma teselli… Kızdırmaya gelmez. Oturup dizlerinin dibine hikâyeler dinliyorum ondan. “Senin yerinde uyuttum Kamuran Ali’yi, sonra hemşerin Osman Sabri’yi, Derikli Kadri Can’ı. Burada, bu olmayan ağaçların altında…”

Yolumu kesiyor Mutkili Halil Hayalî'nin yüzü, Memduh Selim'in mütevazılığı, sonra Süleymaniyeli Tevfik'in hüznü, yurdumun uzun boylu karanlığı. Acı kesilmişim ben, tepeden tırnağa, zil zurna. Tarihi yargılıyorum. Uzak düştüm kendimden. Bilmeden canıma kıydım. Unutuldum lakin unutmadım. Ben, tarihi kadim... İflas etmiş bir hançerinin içinden çıkıp geliyorum. “Halkım” diyorum, “gizli ölümüm, derin manevi intiharım, mavi sonum.”

Bir Kürt ne ister?

 Hawar'ın sararmış tozlu sayfalarını karıştırıyorum. Kanlı yüzü beliriyor Nurullah Bey’in. Sonra Asurî kanlar, Asurî çığlıklar... Yanlış yere mi düştüm Tanrı’m! Biliyorum olması gereken yerdeyim, halkımın kalbinde ya da dünyanın herhangi bir yerinde. Ganj’da, Sudan’da, Napoli’de, Şam Yolu’nda…Ararsan bulursun beni; çünkü ben söyleyemediğin sözünüm, okuyamadığın türkünüm, yazamadığın şiirinim. Hâsıl-ı kelâm büyük düşünüm. Büyük düşün ve öyle baka bana, öyle yargıla.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli
 

Son paylaşılanlar

Prof. Dr. Jan İlhan Kızılhan

Güvenliğin başladığı ve korkunun asla bitmediği o yerden!

Yeni yıla girmeden önce, bir an durup soluklanmak yerinde olacaktır. Hayatımız hızla akıp gidiyor, günlerimiz karmaşa dolu ve dünya gürültüye boğulmuş durumda. Ancak bazen en basit sorular, en derin gerçekleri açığa çıkarır. Size o sorulardan bazılarını sorayım.