Karaçay, Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi ve Irak’taki hedeflerini anlattı

03-07-2019
Rûdaw
Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Hakan Karaçay
Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Hakan Karaçay
Etiketler Türkiye Kürdistan Bölgesi Irak Hakan Karaçay
A+ A-

Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Hakan Karaçay, Irak’ın Türkiye’den en fazla ihracat yapan ülkeler sıralamasında ilk beşte yer aldığını belirterek, Türkiye’nin coğrafi açıdan da Irak’ın yeniden imarına en önemli katkıyı yapabilecek ülke olduğunu söyledi.

 

Türkiye ile Irak arasında açılması planlanan Ovaköy Sınır Kapısı hakkında da konuşan Karaçay, ikinci sınır kapısının herkes için kazançlı olacak bir proje olacağını belirtti.

 

Türtkiye’nin Irak ve Kürdistan Bölgesi ile ticaret hacmini 20 milyar dolar sevyesine çıkarmayı hedeflediğini ifade eden Karaçay, bütün ticaretin tek bir kapı üzerinden yapmasının rasyonel olmadığını söyledi.

 

Hakan Karaçay, Türkiye ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ticari ilişkilere ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

 

Daha önce yaptığımız bir röportajda Türkiyen’nin Kürdistan Bölgesi’ndeki firmalarında bir yavaşlık esneklik olduğunu söylemiştiniz. Bu konu ile ilgili ticari ilişkileri geliştirme konusunda ne tür planlar yaptınız?

 

Öncelikle davetiniz için teşekkür ediyorum. Bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti olarak komşu Irak ile ticaretimize büyük önem vermekteyiz. Öncelikle bunu söylemek isterim. Zira Irak, Türkiye’nin dış ticaretinde her zaman ihracatınde en fazla ihracat yaptığı ilk 5 ülke arasında yer almıştır. Bazen ikinci, bazen üçüncü, bazen dördüncü, bazen beşinci olmuştur. Ama her zaman ilk 5 içinde yer alan önemli bir ticaret ortağıdır. Tabiatıyla ticari ilişkilerimizin her alanda gerek yatırım formatında olsun gerek ticaret bağlamında olsun gelişmesini arzu etmekteyiz ve bunu tabiatıyla teşvik etmekteyiz. Geçmişte yakın dönemde terör bağlantılı çeşitli sebeplerden dolayı tabiatıyla gerek ticaret hacminde gerekse burada faaliyet gösteren firma sayısında bir azalma olmuştu. Bunu gayet yakından biliyorsunuz. DAEŞ terör örgütünün eylemleri ve sebebiyet verdiği büyük zararlardan dolayı yakın zamanda bölgede faaliyet gösteren Türk firmalarının sayısında düşüş olduğu biliniyor. Buna bölgede yaşanan ekonomik krizi ve çeşitli siyasi çalkantılara sebebiyet vermiş olduğu komplikasyonları da eklerseniz bir dönem firmalarımızın sayısında önemli bir düşüş oldu. 1600’lere kadar gerilemişti. Ancak tabi şimdi Irak’ta yeni bir perspektif var. Birincisi DAEŞ’in sebebiyet verdiği arz ettiği tehdit yakın geçmişe kıyasla çok daha azalmış durumda. Bağdat ve Erbil arasındaki sorunlar yavaş yavaş halledilmek üzere bir diyalog süreci devam ediyor. Bunun da yanında Irak’ta yeniden bir imar süreci başlaması planlanıyor. Özellikle DAEŞ’in olumsuz etkilemiş olduğu bölgelerde yeniden imar faaliyeti söz konusu olacak. Burada Türk firmalarının müdahil olma arzusu var. Türkiye coğrafi açıdan Irak’ın yeniden imarına en önemli katkıyı yapabilecek ülke. Gerek coğrafi yapı olsun gerek teknik açıdan olsun gerekse Türk müteşebbisinin müteahhitlerinin bölge insanını tanıması, bölge insanıyla kurmuş olduğu yakın işbirlikleri onun için bir avantaj olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda yakın zamanda inşallah Irak’ın yeniden imarı da özellikle Musul ve DAEŞ’ten etkilenen bölgelerin altyapısının tekrar imarı bağlamında söylüyorum bunu. Bu süreçler güçlü bir şekilde başladığında temennimiz ve beklentimiz o ki daha fazla Türk firması bölgeye ilgi gösterecektir.

 

Irak ve Kürdistan Bölgesi’nin “Gümrük Birliği” ve tek vergi tarifesi kurma konusunda anlaşması ile vergiler arttı. Bazı şirketler artan vergileri aşmak amacıyla Kürdistan Bölgesi’nde üretim yapmak üzere yatırım yapmak istiyor. Türkiye sanayi sektöründe de yatırım istiyor mu?

 

Öncelikle şunu açık bir şekilde ortaya koymak lazım. Bizler tabiki devlet olarak gerek yatırımların gerek ticaretin artmasını isteriz. Bunların önünün açılması için iki taraf arasında mevcut sorunların halli için yani altyapının, yolun açılması için gayret gösteririz ama firmaların mikrobazda hangi tür yatırım yapmak isteyecekleri, kimlerle işbirliği yapacakları, ticaret mi ya da sanayi faaliyetine mi girişeceği yoksa başka tür bir işbirliğine gireceği meseleleri bizim yönlendirmemizin ötesinde firmaların kendi aldıkları kararlar. Bizler devlet olarak Başkonsolosluk olarak yerel hükümet ve Bağdat’la yaptığımız temaslarda özü itibariyle ticaretin ve yatırımların önünü açacak faaliyetle üzerinde odaklaşıyoruz. Devletin yapabileceği şeyler üzerinde duruyoruz. Örneğin çok doğru bir şekilde bahsettiniz, Bağdat ve Erbil arasında varılan uzlaşma çerçevesinde geçtiğimiz Şubat ayından itibaren tarifeler birleştirildi.

 

Türkiye’nin Irak ile yeni bir ticari sınır kapısı açmak istediği söyleniyor. Bu sınır kapısı ne zaman açılacak ve yeni sınır kapısı İbrahim Halil Sınır Kapısı’na alternatif mi olacak. Ürünler Kürdisan Bölgesi üzerinden geçecek. Türkiye’nin Başkonsolosu olarak Kürdistan Bölgesi’nin bu durumdan zarar görmemesi ve Türkiye ile ticaretinin sürdürülebilir olması için neler yapılabilinir?

 

Tabi ikinci sınır kapısını doğru anlamak doğru anlatmak gerekiyor. İkinci sınır kapısı herkes için kazançlı olacak bir proje kanımca. Öncelikle Türkiye’nin Bölge ile ticaretini güçlendirme arzusu var. Türkiye’nin Irak’ın geri kalanı ile ticaretini güçlendirme arzusu var. Türkiye’nin daha da aşağıda kısa yoldan Körfez ülkelerine erişim arzusu var. Dolayısıyla ikinci sınır kapısı mevzusunu düşünürken bu ihtiyaçların hepsi gözönünde bulundurulmalı. Türkiye’nin bir sınır kapısı üzerinden bütün ticaretini bütün ulaşımını yapması rasyonel değil. Irak’ın komşu ülkelerine baktığınızda hangi ülkeyle kaç tane sınır kapısı olduğuna baktığınızda çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Dolayısıyla aslında bu bir ihtiyaç. Bu kapının açılmasıyla birlikte Bölge’ye de ekonomik açıdan katkısı olacak. Bölgeden geçecek bir kapı. Keza Musul’dan geçeceği için güzergah üzerindeki bölgelerin ekonomik kalkınmasına yardımcı olacak. Bu ayrıca DAEŞ terörünün vurmuş olduğu bölgelerin tekrar kalkınmasına da bir şekilde katkıda bulunacağı cihetle terörü yaratan ekonomik ortamın ortadan kaldırılmasına da katkıda bulunacağı bir proje olarak bakmak gerekiyor. Keza daha direk daha kısa bir yoldan Irak’ın geri kalanına hatta körfez ülkelerine Türk ürünlerinin gönderilmesi ya da Türkiye üzerinden gönderilen ürünlerin ulaştırılması çerçevesinde değerlendirmek daha doğru olur. Dediğim gibi bizim sadece bir sınır kapımız var ve bütün ticaret, bütün ulaşım sadece orası üzerinden yürüyor. Bu olumlu yönleriyle bu projenin değerlendirilmesinin daha doğru olduğunu değerlendiriyorum.

 

2012-2013 yıllarından itibaren Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi ihracatı artarak 16 milyar dolara yaklaştı. 2017-2018 yıllarında bu rakam düşerek 8 milyar dolara düştü. 2018 yılında 6 milyar 700 milyon dolara düştü. Şu anda ticaret hacmini 20 milyar dolara çıkarma arzusu var. Ticaret hacmini 6 milyar dolardan 20 milyara dolara nasıl çıkarmayı planlıyorsunuz?

 

Biz tabi hedefimiz ticaretimizi en az 20 milyar dolar seviyesine çıkarmak istiyoruz. Hali hazırda az önce de belirttiğim üzere bütün ticaretimiz Habur Sınır Kapısı üzerinden yürütülmekte. Ancak söylemek istediğim şey tek bir sınır kapısının zaman zaman yetersizliğinin ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla burada herkesin daha uygun bir bakış açısıyla bu hususu değerlendirmesi faydalı olacaktır. Tabiatıyla daha fazla sınır kapısının olması ticareti kolaylaştıracaktır. Bunun da bu hedeflere ulaşılması açısından katkıda bulunacağı açıklama gerektirmeyen bir gerçek bence.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli