Irak Başbakanlığı Su İşleri’nden Sorumlu Danışman Turhan Müfti, Rûdaw’a verdiği röportajda ,Dicle Nehri'ndeki su seviyesinin son iki yıla kıyasla iki katına çıktığını ifade ederek, Fırat Nehri'nde de 2024'ün başına göre olumlu değişiklikler yaşandığını söyledi.
Müfti, Irak'ın iklim değişikliğinden en çok etkilenen 15 ülkeden biri olduğunu vurgularken, çölleşme sürecine girmeden önce su kıtlığıyla mücadele ettiklerini belirtti.
Irak ile Türkiye arasındaki su konusundaki iş birliği, geçmişte yapılan anlaşmaların ötesine geçerek yeni bir anlayış çerçevesine evrildi.
Müfti, su akışındaki artışın Türkiye ile varılan mutabakatın sonucu olduğunu ve Dicle ile Fırat nehirlerinde olumlu etkiler görüldüğünü açıkladı.
Türkiye’nin su konusunda Irak'a İran’a kıyasla daha fazla yanıt verdiğini söyleyen Müfti, İran ile resmi bir su anlaşmasının bulunmamasının sorun teşkil ettiğini ve bu durumun Şattülarap bölgesini de etkilediğini belirtti.
Su kıtlığıyla mücadele kapsamında Irak hükümeti, su yönetimini güçlendirmek için barajlar ve su göletleri inşa etmeye başladı.
Kürdistan Bölgesi dahil olmak üzere ülkenin birçok bölgesinde küçük baraj projeleri yürütülüyor. Müfti, Erbil, Kerkük, Musul ve güney illerinde su göletleri inşa edildiğini ve bu projelerin tarım için kritik bir role sahip olduğunu ifade etti.
Irak Başbakanlığı Su İşleri’nden Sorumlu Danışman Turhan Müfti, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı:
Rûdaw: Su ile ilgili konular Irak'ta, özellikle iklim değişikliğinin Irak üzerindeki etkileri ve diğer ülkelerden gelen etkiler göz önüne alındığında çok önemli bir meseledir. Şu anki durumdan, özellikle Dicle ve Fırat'taki su miktarından başlarsak, durum nedir?
Turhan Müfti: Durumu net görmek için, Irak'ın su kaynaklarının yaklaşık %75'i yurt dışı kaynaklı. En büyük pay Türkiye'den, diğer payı da İran'dan geliyor. Çok küçük bir kısmı da, oranı belirli değil ama çok azı da Suriye'den geliyor. Bu su gelirlerinin çoğu veya tamamı bu ülkelerden geliyor. İç su kaynaklarımız yaklaşık %25 civarında. Bu denklemler nedeniyle, her zaman en büyük su kaynağımızın veya su gelirimizin Dicle ve Fırat yoluyla olduğunu göz önünde bulunduruyoruz. Şu anda Dicle Nehri'nin su gelirinden bahsedecek olursak, sayıları hatırlatmadan, geçtiğimiz iki yıla kıyasla iki katımız var, yani 2023 yılına kıyasla (şu anda 2025 yılındayız).
Rûdaw: Yani iki katı mı?
Torhan Müftü: Dicle'de iki katı. Bahsettiğim şey su seviyesi, depolanan su değil. Fırat'ta 2024 yılının başında az miktardaydı, şimdi Fırat Nehri'ndeki su gelirinin artması yönünde bazı olumlu değişiklikler var. Aynı zamanda bu yıl veya bu son sezonda su geliri, iklim değişikliği konusunun sadece Irak'la ilgili olmadığı, tüm bölgenin ve dünyanın genel olarak çevresel değişimlerden muzdarip olduğu göz önüne alındığında, geçmiş sezonlara göre çok daha iyi. Ancak Irak'ın şansına, Irak dünya çapında en çok etkilenen 15 ülkeden biridir, çevresel değişikliklerin etkisi altındadır. Üzerimizdeki etki, ülke olarak iklim değişikliğinden ve çölleşme belirtilerinden kaynaklanıyor, henüz çölleşme aşamasına gelinmedi ama su kıtlığı aşamasındayız ve tüm dünya bundan muzdarip. Ancak dünyada ve yüzlerce ülke arasında, çevresel değişikliklerden en çok etkilenen 15 ülkeden biri Irak ve bu konu bizim kontrolümüz dışında gelişiyor.
Rûdaw: Su gelirindeki artış, özellikle Dicle ile ilgili olanlar, Irak ile Türkiye arasında su salımı konusundaki anlaşmalarla ilgili mi?
Turhan Müfti: Kesinlikle. Irak devletinin kuruluşundan bu yana sorunlarından biri, örneğin Irak-Türkiye dostluk anlaşması, İran ile Cezayir anlaşması gibi bazı genel anlaşmaların olmasıdır. Bunlar genel anlaşmalardır. Genel anlaşmalar su konusunu yoğun bir şekilde kapsamıyor çünkü anlaşmaların yapıldığı dönemde su kıtlığı veya çölleşme sorunu yoktu. Irak'ın su sistemi veya sulama sistemi, su kıtlığı sistemi değil sel sistemiydi. Aslında, baraj inşa etme fikri veya felsefesi Irak'ta su depolamak için değil, bölgeleri sellerden korumak içindi, o dönemde su boldu, anlaşmalardaki su ile ilgili maddeler çok az ve basit maddelerdi. Şimdi komşu ülkelerle görüşme yaptığımızda, bu anlaşmaları esas alıyoruz ve burada çok fazla kazanım elde edemiyoruz. Ancak şimdi Türkiye ile yeni bir anlaşma veya anlayış çerçevesinde durum daha iyi bir yere evriliyor. Şimdi biri su gelirimizin geçmiş yıllara göre çok daha iyi olduğunu söylediğinde, ben çok iyi demiyorum, ama payları ve oranları göz önüne alarak daha iyi diyorum. Aynı zamanda, Türk tarafı ile imzalanan bu anlayış, sadece Dicle değil, Dicle ve Fırat ile ilgilidir, ancak çok net bir şekilde Dicle Nehri'nde görülmüştür, sonuçları olumludur. Ayrıca umuyorum, çünkü anlayış bir veya iki yıllık değil, umarım önümüzdeki yıl su geliri ve anlayışımızın sonucu daha net olacak.
Rûdaw: Su Kaynakları Bakanı açıkça, İran'a kıyasla Türkiye'nin daha fazla yanıt verdiğini hissettiklerini söyledi. Sanırım senin de sözlerin, su bırakma anlaşmalarından dolayı su salımının arttığını söylediğinde, bunun bir kısmı Türk tarafının Irak tarafına bu konuda yanıt verme ile ilgili. Sorunlar neler veya İran'ın Irak tarafına yanıt vermemesine neden olan engeller nelerdir? Herhangi bir sorun var mı?
Turhan Müfti: Hayır, İran ile durum farklı. İlk olarak, dediğim gibi, en büyük su kaynağımız Türkiye'den geliyor ve buna karşılık su gelirimizin %13 ila %15'i İran'dan geliyor. İran'dan gelen su sadece Dicle havzasındadır, yani genel olarak Irak havzasına veya Dicle ve Fırat'a gelmiyor. Çok önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum ve sonra sorunuza cevap vereceğim. Irak'ın iklim değişikliğinden en çok etkilenen 15 ülkeden biri olduğunu söyledik. Irak'ın en çok etkilenen en belirgin kısmı Xaneqin'den başlayıp yaklaşık Tib bölgesine kadar uzanıyor, yani Irak-İran sınırının %40 veya %35'inin kurak bölge haline geldiğini söyleyebiliriz. İran'dan Irak topraklarına akan bu bölgedeki bazı küçük nehirler ve dereler kurudu. Aynı zamanda, Irak ve İran arasındaki mevcut Cezayir anlaşması hala geçerli ve bu konuda ısrar ediliyor, ancak Irak devletinin bu konuya bakışı farklı. Her iki ülkenin de üzerinde anlaştığı bir anlaşmanın olmaması bu sorunlara neden oluyor. Irak tarafından reddedildi, İran hala bağlı ve Irak'ın da bağlı olduğu bir anlaşma varmış gibi davranıyor, ancak bu gerçek bir anlaşmanın olmadığı anlamına geliyor...
Rûdaw: Irak devletinin tanımaması veya Irak ile İran arasında farklı görüşlerin olması, bu aynı şekilde Şattülarap üzerinde de yansıması var mı? Yani Irak ve İran Şattülarap konusunda hala farklı görüşlere mi sahip? Çünkü anlaşma Şattülarap'ı da içeriyor?
Turhan Müfti: Ben su kısmından bahsediyorum, Şattülarap'ta su kısmı konusu farklı, çünkü bir süre önce Karun Nehri'nin yolu İranlılar tarafından değiştirildi, bu Şattülarap'ın çevresi üzerinde olumsuz bir etki yarattı. Şimdi değil, Karun yeniden Şattülarap'a dökülüyor ve bölge üzerinde olumlu bir etkisi oldu. Bu Karun Nehri ile ilgili. Ama dediğim gibi, sınır bölgelerindeki bu küçük nehirler, kendisi iklim değişikliğinin etkisi altında olan bir yerde. Belirli bir anlaşmanın olmaması, su paylaşımındaki bu sorunların asıl nedenidir. İran ile Türkiye ile yapılan anlaşma veya anlayış gibi yeni bir anlaşma veya anlayış için bir düşünce var ve belki bu konu su kaynağının artışına neden olabilir.
Rûdaw: Şimdi, Irak'ın depolanan su miktarı ne kadar?
Turhan Müfti: Ben, dediğim gibi, su kıtlığı yaşıyoruz, su yoksulluğu döneminden geçiyoruz. Depolanan suda, Irak devleti bir dereceye kadar suyu garanti et diyebiliriz, yani insan kullanımı, ev ve günlük ihtiyaçlar için garanti edildi. Tarım bölümü de var, ancak geçmiş yıllarda bile önceki hükümetler de tarımın bir kısmını, örneğin pirinç ekimini azaltmak zorunda kaldılar. Önceden ekilen alan, su kıtlığı nedeniyle azaltıldı. Irak devleti iyi miktarda suya sahip, ancak daha fazlasına sahip olmayı umuyoruz. Irak her yıl 50 ila 90 milyar metreküp suya ihtiyaç duyduğu tahmin ediliyor. Yağışlı yıllarda veya çok iyi bir payımız olduğunda, ister Irak içinde yağmur yağışı nedeniyle, ister diğer ülkelerden su gelişi nedeniyle, 90 milyar metreküpten fazlasına ulaşıyoruz. Bu yıl ve geçen yıl gibi yıllarda, örneğin 50 milyar metreküpten az olmaması gereken, ister yağmur, ister iç kaynaklar ve dış kaynaklar ile, sanırım su geliri 50 ila 90 milyar metreküp arasında veya 50 milyar metreküpten biraz daha az olabilir, Irak devleti kendini adapte edebilir ve sorunu olmaz. Bu miktarın üstünde, daha aşağıya inmez çünkü Sarsar gibi veya barajlarda iyi miktarda su depolayan birkaç bataklık ve su birikintimiz var. Doğru, su en yüksek seviyeye ulaşmadı ama iyi miktarda su kaynağı var. Aynı zamanda, kendi doğamıza göre ilkbahar mevsiminde Irak'a çok fazla su akar, ister Kürdistan Bölgesi'nde, ister Türkiye'nin kuzeyinde veya Suriye'nin bazı bölgelerinde olsun, karların erimesi nedeniyle. Bu nedenle ilkbaharda çok miktarda su gelirimiz var. Allah'a şükür, depoların ve barajların iyi miktarda su depolaması için önümüzde iyi bir süre var.
Rûdaw: Yağışlar ne kadar azaldı, sanırım yağmur yağışımızın azaldı?
Turhan Müfti: Bu konuda kendime ait bir görüşüm var. Üniversite yıllarında öğrendiğimiz bir şey var, Irak'ta yağmur yağışı takvimi 1/10'da başlar, yani hidroloji okursanız veya coğrafyada araştırma yaparsanız, size örneğin miladi takvimin Ocak ayında 1/1'de başladığını, ancak yağmur yağışı takviminin 1/10'da başladığını öğretirler. Kişisel görüşüm şu; şimdi devlet ve bu konuyla ilgilenenler ve araştırmacılar bu takvimi değiştirmeli, çünkü 10. ayda yağmur yağışımız yok, oysaki bizde yağmur yağışı 4. aya kadar devam eder. Yağmur yağışının zamanı değişti, 1/10'da başlamak yerine 1/12'de başlaması gerekiyor. Yağmur yağışı takvimimizi değiştirirsek, tarım takvimimizi de değiştirebiliriz ve, bir dizi tarımsal sorunumuz çözülür. Bence Irak'ta yağmur yağışı takvimini değiştirmeye ihtiyacımız var.
Genel olarak çok önemli bir nokta var. Irak'ın geçirdiği şey ani bir durum değil. Eğer Babil dönemindeki çivi yazılarına geri dönersek, Sümer ve Asurlulara kadar, görürüz ki, bu yılda soğuk su içtik diyorlar, yılın yağışlı olduğunun ve karın ilkbahara kadar kaldığının kanıtı olarak bazı yıllar da, tarımla ilgili kazıları okuduğunuzda, bazı yılların kurak olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu nedenle, Irak'ta kuraklık ve su kıtlığı dönemleri bu çağa ait değil, yani Irak ilk kez kurak bir dönemden geçmiyor, hayır bu binlerce yıl önce de vardı. Aynı zamanda, yaklaşık M.Ö. 2700 yıllarında Irak'ın geçtiği bir dönem vardı, kuraklık 100 yıldan fazla sürdü. Kuraklık ve iklim değişikliği, özellikle Irak'ta ve genel olarak bölgede ve dünyada yeni bir şey değil. Ancak bu aşamayı nasıl yöneteceğimize bağlı, çünkü bu aşama tekrarlanacak, su kıtlığı ve kuraklık, su kıtlığı ile tekrar karşılaşacağız.
Rûdaw: Irak'ın su durumu hakkında, barajlardan bahsettik, malum bunlar yüzey suları peki, yeraltı su suların durumu nasıl zira onlar çok önemli bir su deposu. Bu konuda durumu nasıl?
Turhan Müfti: Irak'ın çok iyi miktarda depolanmış yeraltı suyu var, ancak bu değerlendirilmiş olduğu anlamına gelmiyor. Bazen, özellikle 2003 yılından sonra kurulan hükümetler bu konuya önem vermedi. Bu nedenle, çok sayıda kuyu değerlendirme olmadan kazıldı. Doğru, kuyular üstte birbirinden ayrı, ancak altta hepsi aynı kaynakta ve bir su deposuna iniyor. Belirli bir alanda kuyu sayısı değerlendirilen sayıdan fazla olduğunda, tüm deponun zarar görmesine ve çökmesine neden oluyor. Yeraltı suyunda, genel olarak Irak'ta çok sayıda kuyu olması sorunuyla karşı karşıyayız. Bir hafta önce, sanırım bir hafta ila 10 gün önce, Su Kaynakları Bakanlığı güney illerinden birinde 150'den fazla kuyuyu kapattı çünkü yeraltı suyunu ve su alanlarını etkiliyorlardı. Değerlendirilmiş yeraltı suyunda sorun yok, ancak yeraltı suyu geliri üzerinde güçlü bir denetimin olmaması bize sorun yaratıyor.
Rûdaw: Irak'ta yeni barajların yapımı için stratejik planlar var. Bu planın detayları nedir?
Turhan Müfti: Bunlar baraj değil, gölet ya da su toplama alanı olarak adlandırabiliriz. Su göletleri, küçük barajlar ve geçici su kaynağı olan alanlarda inşa ediliyor. Birkaç milyon metreküp su depolayabilirler ve yaz mevsiminde bir sonraki kışa kadar kullanılır. Bu, çok başarılı fikirlerden ve projelerden biridir. Örneğin, Erbil'de 2-3 gölet aktiv, Kerkük'te de var, Kerbela çevresinde de bulunuyor, Musul'da Şengal yakınında da yapıldığını biliyoruz. Şu anda büyük fikirler ve projeler var ve yapım aşamasındalar. Bazıları Musul'da, bazıları ise güney illerde inşa ediliyor. Temelde, bu göletlerin yapımı, su yolunuzun olması gerektiği zamanda gerçekleştirilmelidir. Su yolu olmadan onları inşa edemezsiniz. Bu su yolları batı, kuzey ve Irak'ın merkezinde yoğun bir şekilde bulunuyor, doğu bölgelerinde de mevcut. Su toplamak için bu göletlerin yapımı, şu anda sahip olduğumuz tarım için mükemmel bir mekanizma olabilir.
Rûdaw: Bu göletlerin maliyeti federal hükümet tarafından mı karşılanıyor?
Turhan Müfti: Evet, kesinlikle. Federal hükümet tarafından bütçesi karşılanan projeler var. Ayrıca il ve yerel hükümetler ile Kürdistan Bölgesi Hükümeti tarafından da finanse edilen projeler bulunuyor.
Rûdaw: Federal hükümet ve Kürdistan Bölgesi Hükümeti arasında, özellikle su konusunda koordinasyon seviyesi ne durumda? Örneğin, Kürdistan Bölgesi'nde iki çok büyük ve stratejik baraj var. Aynı zamanda, özellikle Dicle'ye dökülen kaynaklar, Büyük Zap ve Küçük Zap, Kürdistan Bölgesi'nden geçiyor.
Turhan Müfti: Su dosyası, dürüstçe söylüyorum, Kürdistan Bölgesi ve Bağdat arasındaki herhangi bir siyasi ve ekonomik işlem, çekişme ve görüşmeden çok uzak bir mesele. Bu, federal bir konudur ve herkes bu konuda hemfikir çünkü Erbil'i etkileyen şey Bağdat ve Basra'yı da etkiliyor. Su meselesi, yaşamın buna bağlı olduğu çok önemli dosyalardan biridir ve birçok konu bu dosya ile ilgilidir. Dosya siyasetten çok uzak, aslında teknik bir dosyadır. Bağdat'taki Su Kaynakları Bakanlığı ve Kürdistan Bölgesi'ndeki Tarım ve Su Kaynakları Bakanlığı, birlikte çalışmak için tüm büyük ve küçük konularda hassas bir bağlantı ve koordinasyona sahip. Bu dosya siyasileştirilmekten çok uzaktır, Kürdistan Bölgesi Hükümeti ve Irak hükümeti arasında olan herhangi bir siyasi ve ekonomik görüşmeden çok uzaktır.
Rûdaw: Su konusunda, Irak her devlet gibi uzun vadeli stratejik plana ihtiyaç duyar. Bu plan, hükümetlerin değişmesiyle ve hükümetin diğer alanlardaki politikalarının değişmesiyle değişmez. Irak'ın çevresel değişiklikler ve su kıtlığı konusunda güçlü ve kapsamlı bir stratejik planı var mı?
Turhan Müfti: En az değerlendirme olarak bu dönem hakkında konuşacağım, geçmiş dönemlere çok odaklanmıyorum. Sanırım 2012 yılında 15 yıllık bir strateji vardı. Şimdi Su Kaynakları Bakanlığı, bu su kıtlığı durumuna karşı önümüzdeki en az 10 yıl için birkaç strateji daha ekledi. Su planı var ve hazır. Bakanlık, çok hassas ve doğru verilere göre üzerinde çalışıyor. Şimdi bakanlığın kapasitesi eskisi gibi değil, uydularla doğrudan bağlantı ile çalışıyor ve olan biten her şey bakanlığın gözü önünde açık. Stratejik araştırma ve 10 yıllık plan hazır ve sürekli güncelleniyor.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın