Suriye’nin petrol ve doğalgazını kim kontrol edecek?

08-11-2019
Omer Ahmed
Etiketler Ekonomi Suriye Rojava Kürdistan Bölgesi Irak ABD Rusya
A+ A-

Suriye’deki iç savaşta son gelindi, sonuca baktığımız zaman Beşar Esad’ın yeniden ülkenin tamamını kontrol altına alacağı gibi görülüyor. Bölgesel ve küresel güçler savaş sonucu ülkedeki kazanımlarının meyvesini toplamaya başlar hale geldi. Suriye’de durum şu ana bundan ibaret.

ABD yönetimi Suriye'den çekilecekleri yönünde verdikleri kararın ardından Türkiye 9 Ekim’de Rojava’ya yönelik askeri operasyon başlattı. 30 km derinliğe kadar girerek 120 km uzunlukta Sere Kaniye ve Gıre Spi bölgelerini de içine alacak şekilde kontrolü altın aldı. Ardında 17 Ekim 2019’da Türkiye ile ABD arasında imzalanan mutabakatla çatışmalara 120 saat ara verilmişti. Akabinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Soçi’de Rus Devlet Başkanı Vladmir Putin ile bir araya gelerek 10 maddelik bir mutabakat imzaladı. Türkiye, Demokratik Suriye Güçleri’nin sınırdan 32 km uzaklaştırılması karşılığında mutabakatın altına imza attı.

Türkiye’nin operasyonları sonrası mevcut statükoya baktığımızda, Suriye’de gücü bulunan ülkeler her biri farklı şekillerde petrol hâkimiyeti konusunda tavır takınıyor.

ABD’nin bine yakın askerinin Suriye’den çekilmesinin ardından Başkan Donald Trump, Suriye’nin petrolünü koruduklarına dair açıklamalarda bulunmuştu.

Bir yandan Trump Suriye’de bulunan petrol kuyularını koruduklarına dair twit attı. Diğer taraftan ABD Savunma Bakanı Mike Esper’in Trump’ın bu sözlerini doğrular nitelikte yaptığı açıklamada 400 ABD askerinin ülkede kalarak petrol kuyularını koruyacağını söylemişti.

Trump’ın çatışmaların en yoğun yaşandığı dönemde ‘Suriye’de petrolü koruduk’ yönündeki açıklaması tepkilere neden olmuştu. Siyasi gözlemcilerin bir kısmı Trump’ın bu açıklamalarını ‘kan karşılığında petrol’ değerlendirmesi yaptı.

ABD’nin Suriye’deki petrolü koruyacaklarına yönelik tutumundan sonra, Rusya kanadından açıklama gecikmedi. Kremlin, ABD’nin Suriye’deki petrol kuyularını koruyamayacağını ve bu hakka sahip olamayacağını açıkladı. Rusya Savunma Bakanlığı, ABD’nin petrolün bulunduğu bölgelere geri dönmesini ‘Çetecilik ve hırsızlık’ olarak nitelendirmişti.

Suriye’nin petrol ve doğalgaz sektörü

Suriye’de iç savaş başlamadan önce, ülke petrol ihracatında düzenli bir sisteme sahipti. Ülkede çıkarılan ham petrolün bir kısmı işlendikten sonra iç piyasadaki ihtiyacı karşılıyordu, bir diğer kısmı ise ihraç ediliyordu. İç savaşın birinci yılında birçok petrol kuyusunun kontrolünü Suriye muhalif güçleriyle IŞİD tarafından sağlandı. 2018 yılına kadar Suriye’nin petrol üretimi devam ediyordu. Bunun başlıca sebeplerinden biri de 2013’ten 2018’e kadar ABD’nin İran’a karşı yaptırımları nedeniyle Tahran yönetimi Suriye’ye ham petrol ihracatı yapıyordu. Yaklaşık 5 yıllık bir sürede İran yönetimi 2 milyon varil petrolü Suriye’ye sevk etmeyi başardı. Böylece Suriye’deki yakıt ve enerji krizin önüne geçmiş oldu.

Ancak 2018’de ABD’nin İran’a karşı yaptırımlarının artmasıyla birlikte, Tahran yönetimi Suriye’ye petrol sevkiyatında ciddi bir azalma kaydedildi. O süreçte 2 milyon varil petrol taşıyan İran’a ait Adrian gemisi Cebel Tarık yönetimi tarafından el konulmuştu. Geminin günlerce boğazda bekletilmesinin ardından taşıdığı 2 milyon varil petrolü Suriye’nin Banisi limanında teslim etmeyi başarmıştı. İran bir gemiyi daha Suriye’ye göndermiş ancak bundan sonra sevkiyatın kolay olmayacağı mesajını da almıştı.

Suriye’nin petrol ve doğalgaz rezervi

Bölgedeki diğer petrol üreticisi ülkelere nazaran Suriye daha küçük bir petrol ülkesi. Ancak hükümetin gelir kaynağını sağlayacak ve ülkenin döviz kurundaki dengeyi sabitleyecek kadar yeterli. 2010 yılına kadar Suriye’de petrol ve doğalgaz ihracatının yüzde 35’i ülke gelirinin yüzde 20’sini oluşturuyordu.  Petrol ve doğalgaz dergisinin verilerine göre, 2015’e kadar Suriye’nin petrol rezervi 2.5 milyon varile kadar yükseldi. Söz konusu rezerv, Suriye’nin Doğu ve Kuzey doğusunda yer almaktadır. Suriye aynı zamanda 241 metre küp doğalgaz rezervi bulunmaktadır.

Petrol üretime kapasitesi

Suriye’deki iç savaş başlamada öncesine kadar ülkede günlük 350 bin varil petrol üretimi yapılıyordu. Ancak 2019 Suriye’de petrol üretim kapasitesi 24 bin varile geriledi. 24 bin varil Suriye’nin ham petrol ihtiyacının yüzde 20 ile 25’ini karşılıyor.

ABD ve Avrupa ülkelerinin baskılarından dolayı çok sayıda yabancı şirket Suriye’yi terk etti. 8 yıllık iç savaş sürecinde Suriye’nin petrol ve doğalgaz sektörü ciddi darbeler aldı.

Suriye 2010 yılında kadar günlük 110 varil petrol ihracatı yapıyordu. Suriye, ihracatının yüzde 5’ini Türkiye’ye geri kalanını ise İtalya, Almanya, Fransa ve İsviçre’ye yapıyordu.

Petrol ve doğalgaz boruları

Suriye’nin coğrafi konumundan dolayı oldukça önemli bir ülke, özellikle komşu ülkeler, Suriye aracılığıyla Akdeniz’e sevkiyat yapabilmeleri konusunda Suriye ile çalışmayı arzulamışlardır.

2012 yılında İran’ın petrol ihracatı Irak ve Suriye üzerinden geçerek Akdeniz’e ulaştırılması oradan da dünya piyasalarına sevk edilmesini için 3 ülke arasında bir mutabakat imzalanmıştı. Anlaşma, ABD, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye tarafından ‘tehlikeli’ olarak nitelendirildi. Türkiye’nin söz konusu anlaşmaya karşı çıkmasının nedeni, Avrupa’ya petrol sevkiyatındaki rolünün azalmasından endişe duymasıydı.

Katar’ın en büyük doğalgaz sahas, İran’ın en büyük doğalgaz sahalarıyla ortaktı. Bu nedenle İran’ın doğalgaz ihracatı Irak ve Suriye üzerinden dünya piyasalarına sevkiyatı Katar’ın çıkarlarıyla örtüşmüyordu. İran’ın siyasi ve ekonomik anlamda Katar ile iyi ilişkileri olsa da aynı zamanda bu ülkenin en büyük rakibi.

Türkiye son 10 yıldır, Doğu ve batı ülkeleri arasındaki enerji transit ülkesi konumunu muhafaza etmeye çalışıyor. Bu yüzden 3 ülke arasında yapılan anlaşmayı karşı çıkarak Suriye’nin bu anlamda gelişmesini istemiyor. İran doğalgazının Avrupa piyasalarına sevk edilmesi doğrudan Suudi Arabistan’ın enerji sektöründeki konumuna ve çıkarlarına zarar veriyor. Projeye karşı çıkan ülkeler şunun farkında, Suriye’deki durumun sakinleşmesiyle birlikte Avrupa ülkelerinin söz konusu projeye destek verebilir.

Küresel güçlerin, Suriye dışındaki doğalgaz boru hattı konusundaki savaş bir taraftan diğer taraftan, ülke içindeki petrol ve doğalgaz kaynakları için girdikleri çekişmeler de diğer taraftan. ABD, Rusya, Türkiye ve İran küresel ve Bölgesel güçler olarak Suriye’nin petrol ve doğalgaz kaynaklarına göz diktiğini söylememiz yanlış olmaz.

DSG’nin konumu

Suriye’de bulunan petrol ve doğalgaz kaynaklarının çoğu şu anda Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG), kontrolünde bulunan bölgelerde yer alıyor. Türkiye’nin Rojava’ya yönelik askeri müdahalesine, Suriye ordusuyla Rusya’nın bazı bölgelere dönmesine rağmen halen petrol ve doğalgaz kaynaklarının bulunduğu bölgelerin yüzde 95’i DSG’nin kontrolünde. Suriye’de iç savaşın çıkmasından öncesine kadar, DSG’nin şu an kontrolündeki bölgelerde günlük 378 bin varil petrol, 7.8 milyar metre küp doğalgaz üretimi yapılıyordu. 2.5 milyar varil Suriye petrol rezervi hala ABD ve DSG’nin kontrolünde bulunuyor. DSG, özellikle Deyr-i Zor’daki ülkenin en büyük petrol sahası el-Ömer’in yanı sıra el-Tanak ve Cafra’yı da kontrol ediyor.

Öte yandan Suriye'nin en büyük doğalgaz tesisi olan Konoko’da DSG’nin kontrolünde. Konoko petrol şirketi 2005 kadar Suriye’de faaliyet yürütüyordu, ancak ABD’nin eski başkanlarında George W Bush’un döneminde Suriye’ye uygulanan yaptırımlardan dolayı şirket ülkeyi terk etmek durumunda kalmıştı. Suriye’nin petrol tesisleri DSG’nin kontrolünde olması Kürtlerin siyasi geleceği için büyük önem taşıyor. Özellikle Kürtlere otonomi veya öz yönetim hakları tanınıncaya kadar. Suriye’de yakıt sorunu yaşandığında Suriye ile DSG arasında anlaşma yapılmış endirekt bir şekilde petrol Suriye’deki petrol tesislerine gönderiliyordu.

ABD Başkanı Trump’ın çekileceğiz kararına rağmen, ABD yetkilileri açık bir şekilde petrolü bırakmayacağız açıklamasını yapıyor. Bu nedenle petrol kuyularını koruması için bölgeye asker gönderdiklerini açık bir şekilde ifade ediyorlar. ABD’nin bu konuda attığı adımlara hep şüpheyle bakılıyor. ABD, Rojava’daki petrol kuyularının IŞİD’in kontrolüne geçmemesi için asker gönderdiğini savunuyor. Trump’ın bazı Twittlerine baktığımız da ise Kürtleri petrolün bulunduğu bölgelere çekmek istediği anlaşılıyor. Trump’ın dediklerinde yola çıkarak ABD, Suriye’deki petrol kaynaklarında elde ettiği gelirlerin bir kısmını Suriye’deki askeri giderlerini karşılayacak, geri kalanları ise Kürtlere teslim edecek.

Demokratik Suriye Konseyi Eş Başkanı İlham Ahmed, Atlantic’e yaptığı konuşmasında, “ABD Petrol alanlarını korumayı, Kürtlerin tarihi vatanlarını terk etmelerine neden olmamalıdır. Kürtleri vatanlarından ederek başka bölgelere gitmelerine neden olmak doğru değildir. bu durum bir etnik temizliktir ve demografik değişimdir” dedi.

ABD’nin Rojava’dan çekilmesi daha sonra yeniden askerlerin bölgeye geri dönmesi mantıklı bir strateji hamle olmadığı ortadadır.

Başkan Trump, geçtiğimiz ay Beyaz Saray’dan Suriye konusunda yaptığı konuşmada ABD’nin bir grup askeri Suriye'de bırakacağını doğrulamış, "Petrolü güven altına aldık. O nedenle az sayıda ABD askeri petrolün olduğu bölgelerde kalacak ve biz de petrolü koruyacağız. Petrolle ne yapacağımıza sonra karar vereceğiz" demişti.

Trump’ın seçim kampanyası sürecinde ‘Ortadoğu’daki petrolü kontrol altına alacağız’ vaadini sık sık tekrarlıyordu. ABD’nin önceki hükümetlerini eleştirerek ülke servetiyle savaştıklarını bu nedenle askerleri kurban verdiğini ifade ediyordu. Trump’a göre ABD, Irak’a girdiğinde petrolünü de kontrol etmesi gerekiyordu. Rojava’daki petrol kuyularını muhafaza etmesiyle vatandaşlarına verdiği vaatleri yerine getirmek istediği ifade ediliyor. Rusya’dak petrol şirketlerinin tersine ABD şirketleri daha az hükümetin verdiği kararlara bağlı kalıyor.

ABD’nin petrol devi Exxon Mobile firması 2010 yılında Kürdistan Bölgesi’nde faaliyette başladığı sırada ABD’nin Dışişleri Bakanlığı bundan habersizdi. Aynı zamanda duyulduktan sonra da bu karara karşı çıkmışlardı. Bu nedenle jeopolitik riskler devam ederken hiçbir firma Suriye’ye girmeyi göze alamazdı. Rex Tillerson’ın ABD Dışişleri Bakanlığı döneminde Suriye’nin petrol sektörüyle ilgili yaptığı araştırma sonucunu Başkan Trump’a göndererek ABD petrol şirketlerinin ülkede faaliyet yürütmelerinin önünde bir engel olmadığını belirtti.  ABD tarihinde ilk kez yeterli derecede petrol rezervi ve üretime sahip olarak Suriye, Ortadoğu ve Körfez ülkelerinin petrol kuyularına ihtiyacı kalmadığı ifade ediliyor. Petrol ABD için artık jeopolitik bir neden değil.

Rusya ile Suriye arasındaki petrol ve doğalgaz anlaşmaları

2019’da Rusya ile Suriye arasında enerji konusunda kapsamlı bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre Rusya, Suriye petrol tesislerinde doğalgaz ve petrol üretimi yapabilecek. Bu kapsamda Rusya’nın sınırları genişletildi. Söz konusu anlaşama petrol yataklarının bulunduğu bölgelerin alt yapı çalışmalarından tutun danışmanlık ve çalışma gücü oluşturmaya kadar kapsamlı. Uluslararası para fonu İMF, Suriye’de petrol faaliyetlerinin bu kapsamda gerçekleştirmesi için 2015 yılında yaptığı açıklamada 27 milyar dolara ihtiyaç duyulduğunu öngörmüştü. Ancak bazı uzmanlar Suriye’nin petrol ve doğalgaz sektörünün onarılması 35 ila 40 milyar dolara ihtiyaç duyulacağını ifade ediyor.

Palmira’da bulunan doğalgaz sahaları Rusların elinde bulunuyor. Ancak şu ana kadar DSG’nin kontrolünde bulunan tesislere ulaşmamıştır. Erdoğan ile Putin arasında Soçi’de varılan mutabakat’ın DSG tarafından kabul edilmesi, Rojava’daki denklemleri değiştirecektir. Suriye’nin Fırat’ın doğusuna döneme imkanı olursa, Rusya Şam yönetimi ile yaptığı anlaşmayı yerine getirerek petrol ve doğalgaz konusunda gelişme kaydetme imkanına sahip olabilir.

Kürdistan Bölgesi’nin konumu

IŞİD’in 2014’te Irak’a saldırarak birçok bölgede hâkimiyet sağladı. Tartışmalı bölgelerde faaliyet yürüten ve Kürdistan Bölgesi Doğal Kaynaklar Bakanlığı tarafından izin almış birçok şirket çekilmek zorunda kaldı. Chevron ile Exxon Mobile gibi ABD’nin dev şirketleri, 2018 yılında Kürdistan Bölgesi’ndeki faaliyetlerini askıya alarak Irak’ın güneyinde faaliyet yapmayı seçtiler. 2017’de ise Rus petrol şirketi Rosneft Kürdistan’da önemli bir konuma geldi. Rusya’nın hükümet şirketi olarak da bilinen Rosneft ile Gazprom şirketleri şu anda faaliyetlerini genişletmeye devam ediyorlar. Bu iki dev şirketin Kürdistan’da faaliyet yürütmesi Rusya’nın petrol ve doğalgaz sektöründe baş aktör olduğunu gösteriyor. Özellikle de Kürdistan – Ceyhan boru hattının hisselerinin çoğunu elinde bulunduran Rosneft, Kürdistan Bölgesi’ne doğalgaz boru hattı döşemeyi planlıyor. Rusya’nın Suriye’deki petrol ve doğalgaz sektöründeki hâkimiyeti, Irak’tan Suriye’ye kadar uzanan bir bölgenin tamamını kontrolü altına alması anlamına geliyor.

Rusya’nın Akdeniz’e ulaşması bu güzergâhta hâkimiyetinin daha da artması anlamına gelmektedir. Moskova yönetiminin söz konusu hâkimiyeti, Irak ve Suriye’de petrol ve doğalgaz sektöründe farklı planları olan rakip ülkeleri karşısında daha da güçlenmesi anlamına gelmektedir. Rusya’nın Kürdistan Bölgesi’ndeki varlığı Kürdistan Bölgesi’nin Rusya stratejisinin bir parçası olması için önemli bir gelişme olarak görülebilir. Öte yandan Rusya’nın Kürdistan Bölgesi ile Rojava arasındaki sınır kontrolü mevcut durumda kalması için yeşil ışık yakarsa DSG Genel Komutanı Mazlum Kobani’nin de ifade ettiği gibi, enerji konusunda Kürdistan Bölgesi ile Rojava arasında işbirliği yapılabilir.

Kürdistan Bölgesi kısa vadede, Suriye’nin petrolünü pazarlamak ve taşımak için önemli bir transit olabilir.

Kürdistan Bölgesi, petrol ve doğalgaz sevkiyatını yaptığı tek kapı Türkiye’dir. Ancak Suriye’de iç savaşın bitmesiyle birlikte ülkede huzurun dönmesi için çalışmalar başlatılacaktır. Rusya’nın hem Suriye hem de Kürdistan Bölgesi’ndeki hegemonyası sebebiyle Erbil’in ileride Rusya ile enerji konusunda daha güçlü ilişkiler kurması ve Suriye topraklarını alternatif olarak kullanmasına yardımcı olacaktır. Böylece Kürdistan Bölgesi petrol ve doğalgaz üretimlerini Suriye aracılığıyla dünyaya pazarlama imkanına sahip olacak.

Suriye, önemli bir doğalgaz üreticisi olmayabilir ancak coğrafi konumundan dolayı Ortadoğu’nun stratejik ve önemli transit ülkesi konumuna gelebilir. Kıbrıs ve İsrail gibi su kenarı ülkelerinde doğalgaz bulunması, Suriye’nin deniz kenarı bölgelerinde de olma ihtimali üzerinde duruluyor. Türkiye bile deniz kenarında sondaj işlemleri başlattığını görüyorsunuz. Türkiye’nin sondaj çalışmalarını başlattığı bölgeler Kıbrıs’a yakın bölgeler olduğu görülüyor.

İsrail ve Kıbrıs’ta doğalgazın bulunması Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatının yapılması konusunda yeni bir güzergâh oluşacağı anlamına gelmektedir. İsrail Enerji Bakanı İsrail ve Kıbrıs’tan Yunanistan’a oradan da Avrupa ülkelerine ulaştırılması için yeni bir boru hattının geçmesi için Avrupalıları ikna etmeye çalışıyor.

Yeri gelmişken söyleyelim, Kürdistan Bölgesi’nde bulunan doğalgaz kaynakların kapasitesi, Kıbrıs ve Yunanistan’da bulunan kaynaklardan daha fazla. Kürdistan’ın doğalgaz konusunda pazarlama yollarında alternatifinin fazla olması komşu ülkelerle yapılan müzakerelerde konumunu daha güçlü olmasına yardımcı olur. Rusya’nın Kürdistan Bölgesi’nin doğalgazda olan büyük payı ve ileride Suriye’de de pay kapması Avrupa’ya yeni bir sevkiyat güzergâhı oluşturma imkanına sahip olacaktır, böylece Avrupa doğalgaz piyasasında konumunu daha da sağlamlaştırma fırsatını yakalayacaktır.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli
 

Son paylaşılanlar

Fotoğraf: Rûdaw

Qesra Şaneşîn: Dönüşen inançlar, kripto kimlikler ve kasabalı Kürt modernleşmesi

Qesra Şaneşîn, Kürt toplumunda inanç, kadın, mekân ve kimlik arasındaki kadim ilişkinin izini sürerken; din değişimleri, kasabalı modernleşme ve kripto kimliklerin nasıl üretildiğini tarihsel ve sosyolojik bir çerçevede ele alıyor.