Birey olmak

17-11-2025
Roni Aydın Dere
Etiketler Birey olmak özgür düşünmek Türkiye Kürtleri Özgür kişilik
A+ A-

Türkiye Kürtlerin kimlik bilinci ve kimliğini içeren ve çevreleyen değerleri sahiplenme olgusu, partizanlık ya da parti holiganlığının gerisine düşmesi, çok ciddi bir birey olabilme sorununun olduğunu gösteriyor.

Birey olmak, hayatın en özgürleştirici ama bir o kadar da zorlu deneyimlerinden biridir. Birey olmayı bencil olmanın aksine; kendini tanıyarak, sorumluluk alarak, değerli olanın değerini bilmek ve var olmak olarak tanımlayabiliriz.

Birey olmak yalnızlık gibi anlaşılabilir fakat değildir. Bazen kendini sorguluyorsun: "Ben kimim, ne istiyorum?"

İyi düşündüğünde inanılmaz bir güç alıyorsun. Hayatta kararlarını kendin veriyorsun, aklınla düşünüyor, doğru ve yanlışları kendin ayrıştırıyor, itiraz etme ve sorgulama yetin artıyor.

Var olan güce ve otoriteye körü körüne bağlanmıyor ve biat etmiyorsun; hatalarını çok daha kolay görüyor ve sorumluluğunu üstleniyorsun.

Birey sahibi kişilikler, ulusal ya da toplumsal davalarda da çok daha sağlıklı bir rol oynar. Çünkü o, olay ve olguların hareket hâlini aklı ile gören ve değerlendiren, olumsuz gidişata itiraz edebilen, dayatılan yanlış retorikleri sorgulayabilen kişidir. Sürüye katılmak kolayken, birey olmak emek istiyor; yüzleşmek, sınırlarını çizmek, bazen fedakârlık yapmak.

Günlük hayatta şöyle: Kimsenin beklentisine göre şekillenmiyorsun, sahte maskeler takmıyorsun. Başkalarının onayına ihtiyacın azalıyor çünkü aynadaki adamla barışıyorsun. Toplumda herkese benzemek ve görülmez olmak, kaybolmak yerine, farklılığını koruyorsun. Bu da gerçek özgürlük demektir.

Birey olmak toplumdan kopmak değil, tam tersine sağlıklı ilişkiler kurmak demek. “Biz” olabiliyorsun çünkü önce “ben”i sağlam tutuyorsun. Birey çok daha kendin olmak olduğuna göre, bireylerden oluşan toplum veya ulus çok daha kişilikli, karakterli bir toplum veya ulus ortaya çıkar. Mutluluk ve huzur da birey olmaktadır.

Güdülen, güdümlü ve sahte hayatlar yerine kendi yolunda yürümek anlamına gelmekte. Kendini tanıma ve kabul etme: Güçlü/zayıf yönlerini objektif değerlendir. Kendini sevmeden başkasını sevemez ve bağımsız olamazsın; bu, güvensizlik, depresyon, özgüven zayıflığı veya kaygı gibi sorunların temelinde yatan “bağımsız birey olamama” hâlini de çözer.

Sorumluluk almak, kararlarını kendin vermek ve sonuçlarıyla yüzleşmek; maddi/manevi bağımsızlık için ekonomik özgürlüğünü kazanmak, “hayır” diyebilmek, sınır koymak birey olmanın gücüdür.

Türkiye sosyolojisinde birey olmak oldukça zor; cemaat, ırk, mezhep veya dava aidiyetiyle övünmek oldukça yaygın. Ama gerçek özgürlükçü birey, hiçbir sürüye, tarikata ait olmadan var olmaktan geçer. Bir partili olunca da olay ve olgulara eleştirel bakmak ve sorgulama yetisine sahip olmayı gerektirir.

Özgür kişilik, bireyin dış baskılardan, toplumsal normlardan veya içsel korkulardan bağımsız olarak kendi değerleri, inançları ve arzuları doğrultusunda karar verebilen, eyleme geçebilen bir kişilik yapısını ifade eder. Bu kavram, felsefe, psikoloji ve sosyoloji gibi disiplinlerde farklı açılardan ele alınır.

Jean-Paul Sartre ve varoluşçuluk: Özgür kişilik, "varoluş özden önce gelir" ilkesine dayanır.

İnsan doğuştan bir "öz"e sahip değildir; özgürlüğüyle kendini yaratır. Özgür kişi, seçimlerinin sorumluluğunu üstlenir ve kendini kandırmaz.

Friedrich Nietzsche: "Özgür ruh (freier Geist), sürü ahlakından kurtulmuş, kendi değerlerini yaratan bireydir" diyor.

Nietzsche'ye göre Üstinsan (Übermensch) ideali, özgür kişiliğin zirvesidir.

Psikolojik boyutlarda Abraham Maslow: “Özgür kişilik, ihtiyaçlar hiyerarşisinin tepesinde yer alan ‘kendini gerçekleştiren’ bireydir. Bu kişiler otantik yaşar, yaratıcıdır ve dış onay aramaz” diyor.

Carl Rogers: “Tam işlevsel kişi” (fully functioning person), koşulsuz kabul görmüşse özgürce geliştiğini, savunma mekanizmalarının azaldığını iddia ediyor. Aynı bağlamda “Özgür kişilik, otoriter yapılara karşı direnç gösterir. John Stuart Mill’in Özgürlük Üzerine eserinde vurguladığı gibi bireysel özgürlük, toplumun ilerlemesi için şarttır” olduğunu söylüyor.

Nereden ele alırsak alalım, Türkiye'de belirleyici kitle potansiyelinin ana dilinde eğitim görmemiş olması, birey olamaması ve özgür kişilik sahibi olamaması ciddi bir sorundur.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli