Her gün kitapların yasaklandığı bir ülke: Türkiye

21-01-2025
Şiraz Baran
Etiketler Ahmed Şara HTŞ ABD Şiraz Baran Kitap yasaklama Avesta Yayınları
A+ A-

Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hakimliği 10 Ocak’ta Burhan’ın Kitabı, Ruhumu O Topraklarda Bıraktım isimli kitabı yasakladı.

Avesta Yayınlarından çıkan bu kitap 2003 yılında hayatını kaybeden gazeteci Burhan Karadeniz hakkında yazılmış derleme yazılardan oluşuyordu ve ilk baskısı 2009’da yapılmıştı. Aradan 16 yıl geçtikten sonra bu kitabı tehlikeli bulan hakimlik, aynı gün başka yayınevlerine ait dört kitabı daha yasaklamış.

Avesta Yayınlarının bir diğer kitabı Kobani’nin Kızları (yazar Gayle Tzemach Lemmon) ise 2024’ün Ekim ayında yine Diyarbakır’da başka bir hakim tarafından yasaklanmıştı. Halbuki aynı kitabın İzmir’deki bir hakim tarafından zaten bir yıl önce yasaklanmış olduğunu medya yoluyla kısa bir süre öncesinde öğrenmiştik. Kobani’nin Kızları’nı yasaklayan Diyarbakır hakimi hızını alamamış, aynı gün 65 farklı kitap, dergi ve gazeteye yasak getirmişti. Listede Auschwitz’den Diyarbakır’a 5 Nolu Cezaevi (Aram Yayınları) adında bir kitap da vardı. Diyarbakır Cezaevi birkaç yıl önce boşaltıldı ve resmi kaynaklara göre hafıza merkezi olarak Auschwitz gibi bir müzeye dönüştürülecek. Orada insanlık dışı işkenceler yapıldığını bizzat devlet de kabul ediyor, fakat anlaşılan o ki bu ölüm kampında yaşanan acılar hakkında kitap yazmak ve okumak yasak!

Basılı eserlerin yasaklanması Anayasanın 26 ve 27 ile Basın Kanunun 25'nci maddelerine dayanılarak yapılıyor. Buna göre bazı suçları işlediği düşünülen basılı eserlerin tamamına el konulabiliyor. Bu eserleri basanlar veya dağıtanlar da tıpkı eser sahibi gibi bu suçlardan sorumlu oluyorlar. Bu suçların listesi Anayasada soyut, Basın Kanununda ise somut olarak sıralanmış; ama kitapların toplatılmasında kullanılan en somut suçlama Terörle Mücadele Kanununa yapılan atıfla terör örgütü propagandası. Peki, kitap yasaklamalarında mahkemelerin propaganda ölçütü nedir? Çok basit. Başlığında veya içinde bir yerde Kürt, Kürdistan veya Kürtçe kelimelerinden birinin geçmesi kitabı olağan şüpheli yapmaya yeterli.

2019 yılında Kars Hakimliği, Meleklerin Küllerinden-Günahkar Bir Irkın Yasaklanmış Mirası isimli kitap hakkında toplama kararı verdi. Suçlama “PKK/KCK terör örgütü propagandasıydı”. KCK 2005’te kurulan bir örgüt, ilginç bir şekilde Andrew Collins ise bu kitabı 1996 yılında yazmıştı. KCK’nin propagandasını yapması kronolojik olarak mümkün değildi. Zaten kitap ne PKK ne de KCK’den bahseden, tarih öncesi zamanları anlatan mitolojik bir anlatıydı. Esas sebep yazarın ilk sayfadaki ithaf cümlesiydi muhtemelen. Bu kitap, uygarlığın temelini atan Kürdistan halkına adanmıştır yazılıydı ilk sayfada.

Andrew Collins’in kitabı, bir hükümlüye okuması için yakınları tarafından gönderilirken cezaevi yönetimi tarafından ithaf cümlesi sakıncalı bulunup savcılığa ihbar edilmiş ve akabinde yasaklanmıştı. Çoğu kitap ise bir soruşturma çerçevesinde yapılan ev baskınlarında insanların kitaplığı da aranırken emniyetin radarına giriyor. Fakat çok farklı şekilde yakayı ele veren kitaplar da var. Mesela aşağıdaki cümle Çukurca Cumhuriyet Başsavcılığının fezlekesinde geçiyor:

28/08/2018 günü saat 14:30 sıralarında Üzümlü Sınır Kapısından Irak ülkesine geçmek isteyen N.T. isimli şahsın şüpheli hareketleri üzerine şahsın yanında taşıdığı Yurtiçi Kargo ibareli kutuyu açtıklarında içerisinde Kürdistan Tarihi, Kürtler ve Kürdistan, 1880 Kürt Ayaklanması ve Kürt Ulusal Hareketi isimli 4 adet kırmızı renkli kitabın olduğu…

4 kitap da jet hızıyla yasaklandı. Hakimin gerekçesi bu sefer halkı kin ve düşmanlığa sevk suçuydu. Ama gerekçe ne olursa olsun, hakimler bu kitapların tek satırını bile okumadan yasaklama kararı veriyor zaten. Kitapların yakalanıp hakim önüne getirildiği tarih ile yasaklama kararının çıktığı tarih aralığını baz aldığımızda aksine inanmak mümkün değil. İdil Sulh Ceza Hakimliği 29 Eylül 2017’de dokuz adet kitap hakkında yasak getirdi.

Kitaplar iki gün öncesinde yapılan bir ev baskınında ele geçirilmişti. Muhtemelen hakim kitapları hiç görmeden karar verdi. Görse bile yekunu üç bin sayfa tutan dokuz kitabı iki gün içinde okuyabilmesi mümkün değil. Kitaplara el koyan polis bile okumuyordur. Rutin işleyiş şöyle; emniyet görevlileri şüpheli kelimeleri kitapların içinden toplayıp bir rapor yazıyor ve rapor örgüt propagandası veya halkı kin ve düşmanlığa sevk etme var diyorsa karar da yasaklama yönünde çıkıyor.

Bu kararlara itiraz etmek kanunen mümkün. Ama karara itiraz etmek için öncelikle haberdar olmak lazım. Sınır kapısında şüpheli hareketleri ile dikkat çeken şahsın yanında taşıdığı kitaplara el konulmasının üstünden 2-3 yıl geçtikten sonra yayınevi sahipleri kitaplarının yasaklı olduğunu öğreniyor, çünkü genellikle kararlar tebliğ bile edilmiyor. Karara yapılan itiraz ise aynı prosedüre tabi. Yan odadaki başka bir hakim de yine kitapları görmeden ve okumadan iki satırlık matbu bir gerekçeyle itirazı reddediyor. 

Olağan kanun yolları tükendi. Bundan sonraki süreç Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru. Fakat burada da süre yönünde bir muamma var. 2018 yılında Ayvalık’ta verilen bir yasaklama kararına karşı 2020’de yaptığımız başvuru Anayasa Mahkemesinde hala incelenme sırasında. Kürdistan Tarihi isimli bu kitap 7 yıldır yargı önünde aklanmayı bekliyor.

Anayasa Mahkemesi kararlarını daha erken verebilse düşünce özgürlüğüne bakış açısı sulh ceza hakimlerinin çok ötesinde çünkü.  Abdullah Öcalan tarafından yazılmış ‘Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü’ adlı kitabı da benzer suçlamalarla yasaklanınca Anayasa Mahkemesi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün ihlal edildiğine kanaat getirmiş ve yasaklama kararını kaldırmıştı.  Anayasada teminat altına alınan basın ve düşünce hürriyetine atıf yapan mahkemenin 2013 yılında verdiği bu karar aslında benzer dosyalar için emsal niteliğinde ama sulh ceza hakimleri Anayasa Mahkemesine uymak yerine emniyet raporlarına daha çok kulak veriyor.

Türkiye’nin dört bir yanında hangi yayınevinin kaç kitabı hakkında yasaklama kararı olduğuna dair resmi bir veri elimizde yok.  Ama 2017 yılından bu yana; sadece Avesta Yayınevine ait 20 kitap hakkında Diyarbakır’da, Mersin’de, Ayvalık’ta, Çukurca, Kars, İzmir ve ve İdil’de yasaklama kararı çıktı ve kitaplar toplatıldı. Bu kararlara yapılan itirazların tümü reddedildi ve şu anda son söz Anayasa Mahkemesinde. 

Kitap yasaklamak utanç verici bir uygulama. İnternetin hayatımıza girmesiyle her türlü bilgiye erişimin bu kadar kolay hale geldiği bir çağda mantıklı bir tarafı da yok.  Dönemin bir sürü aydın ve yazarı Auschwitz’teki toplama kamplarına gönderilirken kitapları da meydanlara yığılıp kitlenin çığlıkları eşliğinde yakılıyordu. Nazi Almanya’sının o uygulamaları şu an utançla karşılanıyor.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli