Daha önce çok çeşitli biçimlerde değindiğimiz ve modern Kürt milliyetçiliğinin temel taşı saydığımız Cemal Nebez'in milliyetçi Kürt düşüncesini daha yaygın anlatmak ve kurucu Kürdî sahiplenmeyi çerçevelendirmek amacıyla, hocanın kitaplarını Türkçeye ve Kurmanciye çevirttik. Bunu çok çeşitli platform ve yazında duyurmaya, anlatmaya çalıştık.
Bir üst tartışma ve kabul oluşturmak için bu çaba, “Bakur” (Kuzey) dediğimiz Türkiye Kürdistan’ı için bir bakıştır. Rojhilat, Başûr, Rojava ve Kafkas Kürtlüğünde milli bakış ve kimlik tanımlama sorunu yoktur. Milli, toprak, dil, devlet, kültür ve yaşam biçimi olarak Kürdî düşünce ve kimliğe içeriden bir bakış mevcuttur. Bu sorun, bilinen tarihî iç ve dış asimilasyon süreçlerinden dolayı esas olarak Bakur’da görülmektedir.
Tabii bu durumu çok genel bir çerçevede tespit etmiyoruz. Son on yıldır, başta bizim Milliyetçi Kürt Düşüncesi çalışmalarımız olmak üzere yeni yayınlar, yazın ve toplumsal uğraşlar ile genel bir millî kabul oluşmuştur. Düşüncenin yaygınlığı ve kabulü, milli biçimde daha da derinleşerek gelişmektedir.
Kültürel birim ile siyasal birimin özdeşliği üzerine kurulu milliyetçiliğin önünü açmak, önemli bir çıkış fikri ve başlangıç olabilir. Kültürün yozlaştırılması, özünden çıkarılması; esas olanın kültürün folklorik olarak kullanılması değil, siyasi temsiliyette eşitliği sağlaması gerektiği unutulmamalıdır. Bu merkeze oturtulmadığı zaman diğer unsurlar rahatça eğilip bükülebilir. Şu an Bakurî düşünce biçiminde trajikomik şekilde ortaya çıkan da tam olarak budur.
Fakat son yazımızda değindiğimiz "Kültürel Kürtlük ve Kürt Endüstrisi" kavramlarına değinmemiz ya eksik kaldı ya da yeterince anlaşılamadı. Bu alanda -ki ilk kavramsal yaklaşım olduğu için böyle karşılanmamış olabilir- bu durum anlaşılabilir. O yazıda "Kürt endüstrisi" kavramını, Kürtlüğü milli bir çıkış olarak anlamak yerine, dar, ferdi veya düşünsel bir kapsamda anlamayı açıklamak için kullanmıştık. "Kültürel Kürtlük" tanımlaması ise daha yaşamsal olduğu için biraz daha geniş yorumlamıştık.
Burada ise yine özellikle Bakurî fikir ve yaşam biçiminde Kürtlüğü daraltarak "özgün düşünce ve yaşam biçimi" çerçevesinde değerlendirdik. Bunun ciddi bir yanılsama ile millî düşünce ve duruşu zayıflattığını, gerilettiğini ve egemen kolonyalist düşünceye daha açık bir etkileşim alanı oluşturduğunu vurguladık. Bütün bu kavram ve düşünce biçimlerinin anti-tezi olarak, çeşitli dönemlerde tarafımızdan Cemal Nebez etkisiyle yapılan yazı ve tartışmalarda, düşünceye "içerden-milli" bakış olarak "Kürt olmak için millî hafızaya ihtiyaç vardır. Kültürel Kürtlük, varoluşsal bir aidiyet halidir" düşüncesini ön plana çıkardık.
Kültürel Kürtlük ve Kürt Endüstrisi kavramlarının, tek tek veya birlikte ele alındığında güçlü bir negatif etkisi vardır. Kürt millî kapsamlı düşüncesini, ideolojilere, bölgelere veya dar çıkarlara kurban eder. Çok yönlü bir işleyişi vardır. Bu işleyiş, içte ve dışta çok çeşitli biçimlerde Kürt toplumunu bir şekilde etkilemektedir. Bu etki; iç ideolojilerde, medyada, mahalle baskısında veya sürekli vurgulanan manipülatif düşünce sistemlerinde kendisini gösterir.
Kürt milletini iç çekişmelerle tüketilen siyasal dinamizm ve heyecanın dışa yönlendirilerek kurucu faaliyetlere sevk edilmesi tarihsel bir ihtiyaçtır. Kültürel Kürtlükten milli Kürtlüğe geçiş, bu ihtiyacın ana bileşenidir. Kürt milli varlık ve geleceğini belirleyecek şey, kültürel Kürtlüğü veya endüstriyel Kürtlüğü aşarak milli bir Kürtlük, Kürdî çıkarlara denk düşen bir düşünce biçimi oluşturmak olmalıdır. Kültürel Kürtlük dediğimiz şey, aslında zaman ve mekâna göre farklılaşmış, bölgesel, ferdi ve ideolojik bir düşünce biçimidir. Biz bu milli Kürtlüğü politik değil; millî, kapsayıcı ve tarihî bir kabullenme olarak görüyoruz.
Bazı dışarıdan bakışlar veya kolonyalist entelektüel yaklaşımlarda, kültürel Kürtlüğün karşıtı ya da pozitif alternatifi olarak "siyasal Kürtlük" anlaşılmaktadır. Oysa bizim yapmak istediğimiz bu değildir. Biz kültürel Kürtlüğü negatif bir sistem olarak algılıyor; bunu aşarak milli, içeriden bakışı olan bir düşünce ve sosyal algı olarak görüyoruz. Bu algının kendine göre doğal davranış kodları olması gerekir.
Öncelikle Kürt milliyetçiliği, kültürel temellerini özel bir kurucu zemin olarak görebilir. Nitekim Kürt milleti, Ortadoğu’da pek az bulunan Herderian bir milli kültür ve ruh mazisine sahiptir. "Halk ruhu", Türk milliyetçiliğinin tersine, Kürt milli varlığı ve milliyetçi hareketi için başlı başına tecrübe ve yok edilemez bir geçmişe; hafıza, gelenek ve kültüre işaret etmektedir.
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, Kürt milliyetçiliği için "Herderian milliyetçilik" denilebilir.
Bu yaklaşım ise Ziya Gökalp’ten daha geri bir politik pozisyonda kalmayı ve kültürel Kürtlük ile yetinmeyi öneriyor. Savundukları şey aslında kültürün, medeniyetin ve politikanın — ve tabii ki politikanın en yüksek gerçekleşmesi olan devletin — uzağında durma sonucunu doğuruyor. Kültürel Kürtlük, işte bu nedenle Kürt kültürüne yaslanmakla beraber onun imkânlarını zayıflatma sonucunu doğuruyor. Karşı teori ve anlama biçimi olarak; Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyaset ve Ziya Gökalp’in Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak ile Türkçülüğün Esasları kitapları karşıt yaklaşımı anlamak için düşünülebilir.
Şimdi konuyu derinleştirmek isteyenler için bazı referanslar vermek istiyoruz.
Birincisi, Cemal Nebez düşüncesinin temeli olan meseleye içeriden bakma teorisidir. Cemal Nebez Hoca kitaplarında buna çok çeşitli biçim ve örneklerle değinir.
İkincisi, "kültür endüstrisi" kavramına ferdi bir hegemonya alanı olarak bakan; 1944’te yazılan Aydınlanmanın Diyalektiği adlı eserlerinde konuyu ilk kez detaylı şekilde inceleyen Adorno ve Horkheimer’dır. Onlara göre kültür endüstrisi, bireyleri toplumsal düzene uyum sağlayan, sorgulamayan tüketicilere dönüştürür.
Üçüncüsü, "kültürel Kürtlük" kavramını ödünç aldığım kapsamlı bir kitap olan Bedirxanî Ailesi Tarihi Anlatıları kitabı ve yazarı Barbara Henning’dir.
Başka yeni bir eser ise konuya farklı bir açıklık getiriyor: Norman G. Finkelstein tarafından yazılan Holokost Endüstrisi: Yahudi Acılarının İstismarı adlı kitap.
Başka bir bakış ise post-kolonyal dönem yazını olan, 1980 yılında yayımlanan John Breuilly'nin Milliyetçilik ve Devlet kitabıdır.
Kürdistan için sonuç teorisi olan "devlet karşıtlığı - millet" teorisine katılmamakla beraber, dışarıdan kolonyal bakışı eleştirmesi açısından önemli analizler içermektedir.
Son olarak, Kürt kimlik varlığının sürekliliğini anlamak için bir ilk dönem filozofun yazınına (edebiyatına) değinmek gerekiyor: Johann Gottfried Herder. 17. yüzyılda yazdığı eserlerinde dil, kültür ve geleneğin milletleşmedeki yerini açıklamıştır.
Bilindiği gibi bu alan neredeyse sonsuz; makale, araştırma ve kitabı içermektedir. Biz sadece durumu anlatma isteğiyle oluşturulmuş çerçeveyi sunmuş oluyoruz.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın