İnsanoğlu düşünce bağlamında hayatını anlamlandırmaya başladığında eski tarihten günümüze kadar iki soru hayatını hep meşgul etmiştir ve bu sorulara cevap(lar) aramaya çalışmışlardır.
Bu sorular; evrenin yaratılışı ve insanların yaratılışı üzerinedir. İnsanlar bunlar, asla ispatlanamayacak dini yanıtlar bulup anlamlandırmaya çalışmışlardır. Bugün bilimsel bir gözle olayı aydınlatmaya çalışırsanız bu insanların tepkisine maruz kalırsınız. Fakat şunu da itiraf etmek gerek; şimdiye kadar bilim alanı da bu iki soruya tatmin edici cevaplar verememiştir.
Bugünkü yazımda bu iki soruya cevaplar arayıp sizlere sunmayacağım, TheodorReik’in Havva’nın doğumuyla ilgili söylediği tarihin en büyük hilesi ve hikayesi dediği kısmı anlatmaya çalışacağım.
Ben bu kısmın arkeolojisine başvurup, bu “hata”nın kadınların hayatlarına nasıl tesir ettiğine ve onları dünya genelinde nasıl ikinci hatta üçüncü sınıfa dönüştürdüğünü açıklamaya çalışacağım. Fakat konu çok derin ve karanlık olduğundan elimden geldiğince kısa tutup okuyucunun iyi idrak etmesi için çaba sarf edeceğim…
Bu sorulara ilk yazılı yanıtlar Sümer tabletleridir. Bu tabletler insanın nasıl yaratıldığı konusunda bize bilgiler vermektedir.
Tabletler; bize insanların tanrıların ihtiyaçlarını gidermeleri, kısaca onlara hizmet etmeleri için Tanrıça Nammu’nun direktifiyle Bilgelik Tanrısı Enki ve Ninhursag tarafından ilk insanların çamurdan ve kilden yapıldığını söyler.
Yaratma işleme başlamadan önce, Tanrıça Ninhursag Aden bahçesinde sekiz adet bitkiyi vücuda getirir, bu bitkilerin olgunlaşmadan yenilmesini yasaklar.
Enki ise bu yasağa aldırış etmeden sekiz bitkiyi daha olgunlaşmadan yer, Ninhursag bundan dolayı Enki’yi lanetleyip hasta eder, bitkileri yemesiyle hastalanan ve ölüm döşeğine düşen Enki’nin öleceğinden korkan Ninhursag duruma müdahale edip Enki’yi sekiz defa iyileştirmeye kalkışır.
İlgili pasajda tanrıça şöyle der; “kardeş neren ağrıyor?” buna karşılık Enki ise; “kaburgam ağrıyor” diye yanıt verir. Bu cevaptan sonra Ninhursag“Ninti’yi doğurdum senin için” yanıtıyla kendisini iyileştirir.
Buradan da anlaşıldığı gibi Enki’nin kaburgasından Tanrıça Ninti yaratılmıştır.
Ninti (Nin.Ti)’nin Sümercede anlamı ise “bayan hayat” ve “bayan kaburga kemiği” anlamına gelmektedir.
Bu olay daha sonra Semavi bir din olan Yahudilikte farklı bir şekilde önümüze çıkacaktır…
Bu yaratma işinde bu iki tanrıçanın bulunduğunu özellikle belirtmek isterim, öyle ki
Ninhursag bazen yaratılış olayında daha da ileri gidip kusurlu insanlar bile yaratmıştır.
Bu iki tanrıçanın yaratıcı özelliğinden dönemin insanları onların isimlerine ait şehirler ve tapınakların yapıldığını bilmekteyiz.
Bundan dolayı rahatlıkla şunu diyebiliriz ki o çağın kadınları günümüz kadınları gibi psikolojik bir şiddete maruz kalmamıştır.
Fakat bu iman veyahut inanç Sümerler (Şinar, Ki-Engi) yıkıldıktan sonra yavaştan yıkılmıştır.
Bunun nedeni Monoteist (tek tanrı) inancın politeist (çok tanrılı) inancı zamanla yok etmesiyle bu iki tanrıçanın rolünü de tek tanrıya aktarınca kendileri artık tarihin karanlık tarafında kaldılar. Bana göre bu unutturma politikası bugün kadınların rolüne büyük yön vermiştir.
Kadına karşı ilk negatif anlam yüklendiği olayımıza gelirsek, İbranilerin tarihin çeşitli zamanlarında Kürdistan’a göç ettirilmesiyle burada öğrendiklerini ülkelerine döndükten sonra kendi bakış açılarıyla yazmaya başladıklarında kadınlar kötülüğün temsilcisi olarak görülüp günümüze kadar bu anlayışın devam etmelerine sebep olmuşlardır.
Fakat burada dikkatsiz bir redaktörün yaptığı hatayı tüm İbranilere yüklemek de yanlış olacaktır.
Ayrıca İbranilerin Elohimci ve Yehvasit adında iki ayrı anlayışa sahip olduğunu belirtmek gerekir.
Tekvin ilgili kısımda (tekvin bab 2-22) “Vayiven Yehova Elohim et atsela aşer lakahminaadamliişa vayviea el aadam”
(Ve Yahova Elohim adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın inşa etti ve onu adama getirdi)
(bab 2-23) “Vayomera adam zot apaam etsem meatsanay uvarsar mibesari lezot yıkare işa ki meiş luhaka zot”
(Ve adam söyledi, bu artık benim kemiklerimden kemik ve benim etimden ettir, bu kadın denilecek, çünkü erkeklerden alındı)
Metni kısaca incelediğimizde buradaki kaburga tabirinin Ninti’den alındığına en büyük kanıttır. Burada Enki’nin başından geçen olay Adem’e aktarılmıştır. Ayrıca aynı metinde hem Elohim hem de Yahve ismini vermesi buradaki redaktörün elindeki metinleri karıştırdığını bize anlatmaktadır.
Çünkü bu iki isim farklı iki tanrıyı ifade etmektedir.
Ayrıca metinde Havva isminin olmadığı kadın ismi anlamına gelen “işa” geçmektedir.
Havva isminin Adem’in yaratıldıktan sonra cennete konulması ve tek başına kaldığından hoşnut olmayan tanrının ona bir eş olarak kadını yarattığını belirtmek gerek.
Kadın Adem’in kaburgasından yaratıldıktan sonra yasaklı ağaç olayıyla meyveyi yemelerinin sorumlusu olarak görülüp bahçeden kovulurlar. İşte burada yılan anlamına gelen Havva ismi bu vakit kadına verilir.
Bu anlayış daha sonra kardeş bir din olan Hristiyanlığa Pavlus’un mektuplarıyla Yeni Ahid’e negatif bir şekilde girer. Pavlus kadınları ikinci hatta üçüncü sınıfa indirip bu suçun tek sorumlusu görüp kadının erkekten yaratıldığı inancı az bir değişikle kabul edip onları toplumdan izole etmiştir.
Bu dinlerin diğer bir kardeş dini olan İslamiyet ise Havva olayını Kur’an üzerinden pek açıklamamıştır.
“Ey insanlar! sizi tek bir nefisten yaratan, ondan da eşini yaratarak yer yüzünde ikisinden bir çok erkek ve kadınlar var eden Rabbinizden sakının” (zümer 36/6 Nisa 4/1) ayeti de aynı şekilde kadının erkekten yaratıldığı düşüncesini devam ettirmiştir.
Kur’an detaya girmediğinden bu konu tartışılmış olacak ki hadisler üzerinden yanıtlar verilmiştir.
Buhari’nin kadınlara iyi davranılması hakkındaki hadis açıklamasına bakarsak şöyle yazmaktadır;
“Hz. Peygamber kadınlar hakkındaki vasiyetimi tutunuz; zira kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır.
Eğenin en eğri yeri de en yüksek yeridir. Eğer onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Eğer hali üzerine bırakırsan eğriliği devam eder. Kadınlara iyi bakın…”
Buhari “Nikah” bölümünde ise; “Hz Muhammed şöyle buyurmuştur; kadın kaburga kemiği gibidir. Eğer sen onu doğrultup düzeltmeye kalkarsan kırarsın. Eğer ondaki eğiklikle beraber ondan faydalanmak istersen, ondan faydalanabilirsin” der.
Bu hadislerden de anlaşılacağı üzere kardeş din olan Yahudilik dinini referans alıp açıklamaya çalışmıştır.
Bu (kısa) yazımızda anlaşılacağı üzere bu dinlerin tesir ettiği coğrafyada bu anlayışın zamanla kadın konusunda bir kolektif bilinç oluşturduğu ve kadınları bir yazıcının yanlış aktarımıyla kadınların tanrı katında eşit olup ama insanlar aleminde erkeklerin karşısında eşit olmamasına sebebiyet vermiştir.
Bu anlayışın İsrail devletinin kurulmasıyla değiştiğini ve Hıristiyan dünyasında da kadının daha refah bir ortamda yaşadığını özellikle belirtmek isterim.
Bu anlayışı içselleştiren toplumların da kadına karşı bakışını günümüzde değiştirmesini temenni edip bu sorunlu yerlerin değişmesi için baskı yapmalarını öneriyorum…
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın