Ulusalcılık ile milliyetçilik, Türkçede sıkça birbiriyle karıştırılan çok yakın ancak aynı anlamı tam olarak taşımayan kavramlardır. Her ikisi de bir millete, onun kültürüne, tarihine ve çıkarlarına bağlılık vurgusu yapar. Toplumsal birlik ve dayanışma fikrini ön planda tutarlar.
Farklar ise, milliyetçilik genellikle bir milletin kimliğine, diline, kültürüne ve tarihine vurgu yaparak, milletin ortak değerlerini yüceltmeyi ve bağımsızlığını savunmayı amaçlar. Daha geniş bir kavramdır ve farklı ideolojik yaklaşımlarla (örneğin, kültürel, romantik ya da siyasi milliyetçilik) ifade edilebilir. Birinci makalemde milliyetçiliğin genel tanımını yapmaya çalışırken, bu ikinci makalemde Kürt milliyetçiliğini irdelemeye çalışacağım.
Ehmedê Xani, 17. yüzyılın önemli Kürt şairi, filozofu ve alimi olarak, özellikle "Mem û Zîn" adlı eserinde metaforik olarak Kürtlerin birleşmesi ve kendi yönetimlerini kurmaları gerektiği fikrini güçlü bir şekilde edebiyat yoluyla dile getirmiştir. Xani, Kürtlerin Osmanlı ve Safevi (İran) devletlerine bağımlı olmaktan kurtulup, kendi liderleri etrafında birleşerek bağımsız bir yönetim kurmaları gerektiğini savunmuştur.
Bu fikirleri, onun eserlerinde hem edebi hem de sosyolojik bir perspektifle işlenmiştir ve Kürt milliyetçiliğinin erken bir ifadesi olarak değerlendirilir. Xani'nin "Mem û Zîn"deki bazı beyitleri, bu konudaki görüşlerini açıkça ortaya koyar.
Örneğin, aşağıdaki beyitlerde Kürtlerin bir lider etrafında birleşmesi gerektiğini ve böyle bir liderin varlığında diğer milletler gibi yükselebileceğini vurgular:
"Eger me padişahekî hebûya,
Tac û textê ser serâ wî bûya,
Me dê bi wî re di bin siya wî de,
Xweşî û xweşî dîtibana, em jî wekî miletên din."
"Şayet bizim bir padişahımız olsaydı,
Başında taç ve tahtı olsaydı,
Onun gölgesinde, onun liderliğinde,
Biz de diğer milletler gibi huzur ve refah bulurduk."
Xani, bu beyitlerde Kürtlerin devletleşmesi gerektiği düşüncesini işliyor. Kürtlerin talihsizliğinin, kendi içlerinden birleştirici bir lider çıkmaması ve aşiretler arasındaki çatışmalar nedeniyle birlik olamamalarından kaynaklandığını belirtir. Ayrıca, Osmanlı ve Safevi devletlerine bağımlılığın Kürtler için utanç verici olduğunu ifade eder:
"Bila Kurd bê qîmet û bê rûmet nebin,
Rum û Ereb û Ecem serdestî li me nekin."
"Kürtler değersiz ve onursuz olmasın, Türkler, Araplar ve Acemler (İranlılar) bize hükmetmesin" fikrini açıkça işliyor. Xani, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etmeleri için bir hükümdar ve devlet yapısı gerektiğini, bunun olmaması durumunda diğer güçlerin egemenliği altında ezileceklerini vurgular.
O, Kürtlerin birleşmesiyle "şans yıldızlarının parlayacağını" ve bağımsız bir güç olarak yükselebileceğini hayal eder. Bu fikirleri, özellikle "Mem û Zîn"in giriş kısmında ve çeşitli beyitlerinde açıkça görülür.
İlk Kürt milliyetçilerinden ya da ulusalcılarından olarak kimin kabul edileceği, Kürt milliyetçiliğinin tarihsel gelişimi ve bu kavramın nasıl tanımlandığına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ancak, mevcut kaynaklar ve tarihsel bağlam ışığında, bu konuda öne çıkan bazı isimler ve dönemler değerlendirilebilir.
Kürt milliyetçiliği, özellikle 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve modern ulus-devlet kavramlarının ortaya çıkmasıyla şekillenmeye başlamıştır. Bu bağlamda, Şeyh Ubeydullah Nehri (1830-1883), modern Kürt milliyetçiliğinin fikir babalarından biri olarak sıkça anılır.
1880'lerde Osmanlı ve İran'a karşı başlattığı isyan, Kürtlerin bağımsız bir kimlik ve egemenlik talebini açıkça dile getiren ilk organize hareketlerden biri olarak kabul edilir. Şeyh Ubeydullah, "Kürtler bölünmüş bir millettir ve diğer milletler gibi egemen ve bağımsız olmak istiyoruz" diyerek Kürt ulusal bilincini açıkça ifade etmiştir. 20. yüzyılın başlarında ise Cibranlı Halid Bey gibi figürler, Kürt İstiklâl Komitesi gibi oluşumlarla bağımsızlık odaklı siyasi hareketleri organize eden isimler arasında yer alır. Ayrıca, Hacı Qadirê Koyî ve Goran gibi şairler, Kürt kimliğini siyasi bir kimlikten öte bir kültürel ve vatanperver ideal olarak tanımlayarak milliyetçilik düşüncesine katkıda bulunmuşlardır.
Özetle, modern anlamda siyasi Kürt milliyetçiliğinin ilk öne çıkan ismi olarak Şeyh Ubeydullah Nehri gösterilebilir, çünkü O’nun liderliğindeki hareket, açıkça bağımsızlık ve ulusal kimlik taleplerini dile getirmiş ve savunmuştur.
Bu konuda farklı görüşler de mevcut olabilir, çünkü Kürt milliyetçiliği heterojen bir hareket olup farklı dönemlerde ve bağlamlarda farklı figürler tarafından şekillendirilmiştir.
Kürt ulusalcılığının ya da milliyetçiliğinin tarihi, Kürt halkının kimlik, kültür ve siyasi haklar mücadelesinin karmaşık bir sürecidir. Bu hareket, 19. yüzyılın sonlarından itibaren şekillenmeye başlamış ve 20. yüzyılda parçalanmış Kürdistan'da farklı coğrafyalarda (Türkiye, Irak, İran, Suriye) kendine özgü dinamiklerle gelişmiştir.
Kürt milliyetçiliğinin tarihini ana hatlarıyla ve kronolojik biçimde özetleyecek olursak:
Osmanlı döneminde ilk kıvılcımlar (19. yüzyıl)
Kürtler, Osmanlı İmparatorluğu ve Safevi İran arasında bölünmüş bir halk olarak, aşiret yapısına dayalı bir toplumsal düzen içinde alan koruması ve millet olma özellikleri ile yaşıyorlardı. Osmanlı yönetiminde Kürtler, özerk beylikler ve aşiretler aracılığıyla kendilerini yönetiyorlardı. Bu dönemde "Kürt milliyetçiliği" modern anlamda mevcut değildi; ancak etnik ve kültürel farkındalık aşiret düzeyinde vardı.
İlk isyanlar: 19. yüzyılda, Osmanlı'nın merkezileşme politikaları (Tanzimat reformları) Kürt beyliklerinin özerkliğini tehdit etti. Bu durum, Bedirhan Bey isyanı (1840'lar) ve Şeyh Ubeydullah isyanı (1880) gibi hareketlere yol açtı. Şeyh Ubeydullah, Kürtlerin birleşik bir siyasi yapı altında toplanmasını savunan ilk liderlerden biri olarak kabul edilir ve bu, modern Kürt milliyetçiliğinin erken bir örneği sayılır.
Kürt ulusalcılığı ya da milliyetçiliği kapsamında düşünsel ve kültürel uyanış: 19. yüzyılın sonlarında, Osmanlı'daki diğer milletler gibi Kürt aydınları da milliyetçilik fikirlerinden etkilendi. Hacı Qadirê Koyî gibi şairler, Kürt dili ve kimliğinin önemini vurgulayan eserler üretti.
20. yüzyılın başlarında milliyetçiliğin kurumsallaşması
Osmanlı'nın çöküşü ve Kürt örgütleri: I. Dünya Savaşı öncesi ve sonrası, Kürt milliyetçiliği daha organize bir hâl aldı. 1908'de İstanbul'da kurulan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti, Kürt kimliğini ve haklarını savunan ilk modern örgütlerden biriydi. Bu dönemde, Kürt aydınları (ör. Said-i Nursî, Şerif Paşa) Osmanlı içinde özerklik veya ayrı bir devlet fikrini tartışmaya başladı.
1920 Sevr Antlaşması, Kürtler için özerklik veya bağımsızlık olasılığı sunan maddeler içeriyordu. Ancak antlaşmanın uygulanmaması ve Lozan Antlaşması (1923) ile Kürtlerin haklarının tanınmaması, milliyetçi hareketin hayal kırıklığına uğramasına neden oldu.
Ortadoğu'da Kürt milletinin parçalanması ile yeni kurulan ulus-devletlerde (Türkiye, Irak, İran) Kürtler, inkâr ve asimilasyon politikalarına karşı güçlü direniş gösterdiler ve baskı politikalarına karşı ayaklanmalar başlattı.
Lozan Antlaşması'nda Kürtlerin dört parçaya bölünmesi bir yana, Mustafa Kemal'in Kürt mebusu Hasan Hayri ve arkadaşlarına muhtariyet (özerklik) sözü veriyor ve Lozan Antlaşması'nda "Kürtler olmadan antlaşma imzalanamaz" diyen İngiliz heyetine telgraf çekmelerini, Türkler ile Kürtlerin birlikte yaşamak istediklerini savundu; dolayısıyla bugünkü Türkiye sınırları çizilmiş oldu.
Mustafa Kemal, verdiği vaatleri yerine getirmek bir yana, 1925 yılında Hasan Hayri ve arkadaşları idam edildi. Bir anlamda Lozan Antlaşması döneminde Mustafa Kemal ve arkadaşlarının verdiği muhtariyet sözü yerine getirilmediği için 1925 yılında "Şeyh Said isyanı", bana kalırsa ulusal hakları için örgütlenme girişimi kan ile bastırıldı. Ardından 1938 yılında Kemalistlerin aldığı karar ile Dersim soykırımı gerçekleşti.
Seyit Rıza'nın yılmaz yiğit kişiliği, idama giderken bile düşmanlarına karşı aşağılayıcı sözleri ve cesur kişiliği ile Kürt milliyetçiliğinin gurur kaynağı olmuş. Dönemin aydınlarından Dr. Nuri Dersimi'nin yazdıkları ve Kürt gençliğine hitabı çok önemli bir uluslaşma şiarı niteliğindedir. Alişêr ve Zarife Hanım'ın direnişleri Kürt uluslaşma bilincinin gelişmesinde çok ciddi birer esin kaynağıdır.
Irak Kürdistanı'nda Şeyh Mahmud Berzenci'nin zulme karşı direnişleri 1919-1932 arasında devam etti. Fakat Berzenci milli değerlerini ve topraklarını savunurken bölgede egemen olan İngiltere'ye karşı ümmetçilik fikirlerinden ötürü İngilizlerle yaşadığı çelişki ve uluslararası destekten yoksunluğu onun milliyetçiliğini başarısızlığa uğrattı. Şikak isyanı olarak bilinen 1918-1922 yıllarında İran Kürdistanı'nda önemli milliyetçi başkaldırıları gerçekleşti.
II. Dünya Savaşı ve sonrası Kürt ulusalcılığı
yüzyılın ortalarında Soğuk Savaş ve bölgesel dinamikler başka bir Kürt milliyetçi hareketin etkinlik kazandığına tanıklık ediyor.
1946'da bir yılını doldurmadan ve kısa ömürlü de olsa Qazî Muhammed liderliğinde Mahabad Cumhuriyeti kuruldu. Bu, Kürt milliyetçiliğinin devletleşme yönündeki ilk ciddi denemesiydi. Ancak İran'ın Stalin ile anlaşması ve Sovyetler'in Kürtlere sırt çevirmesi ile Mahabad Cumhuriyeti İran tarafından işgal edildi. Qazî Muhammed'in idam sehpasına giderken davasına bağlılığı, cesur ve asil duruşu tüm Kürtlere, Kürt milliyetçiliğinin gelişmesinde gurur ve esin kaynağı olmuştur. Rojhilat Kürdistanı'nda Qasimlo'nun entelektüel kişiliği ile Kürt milliyetçilik duygu ve düşüncelerini güçlendiren bir şahsiyettir.
Irak Kürdistanı'nda, General Mustafa Barzani liderliğindeki Kürt Demokrat Partisi'nin (KDP) önemli bir tarihsel çıkış yaptığını ve dur durak bilmez uzun erimli bir silahlı mücadele yürüttüklerini görüyoruz. Bu süreç içinde diğer Kürt parçalarından destek alması, farklı Kürt örgütlerine ev sahipliği yapması Kürt ulusalcılığının gelişmesinde çok önemli bir merkez olmuştur. 1970'lerde önemli bir dönüm noktası yaşandı. 1970'te özerklik anlaşmasıyla sonuçlandı.
Mustafa Barzani liderliğinde topraklarını savunurken Birinci Irak-Kürt Savaşı'ndan sonra Federal Irak'ta Kürdistan federal bölgesi Mesud Barzani öncülüğünde âdeta de facto bir devlet niteliğine kavuşmuş, Kürt uluslaşmasının devletleşebileceği konusunda muazzam bir umut ve güven yaratmıştır. Kürdistan bayrakları asıldı, bini aşkın Kürtçe ilköğretim okulları ve çok sayıda üniversite kuruldu. Kısa sürede bölgenin en modern kentleri kuruldu.
Celal Talabani tarafından kurulan PUK, KDP'den ayrılarak daha solcu ve Sorani konuşan Kürtler arasında destek buldu. Özerklik ve sosyalist ilkeleri savunuyordu. 1970'lerin sonlarında Irak hükümetine karşı gerilla mücadelesine devam etti. KDP ile zaman zaman çatışmalar yaşasa da, Kürt hareketinin önemli bir aktörü oldu.
Türkiye Kürdistanı'nda 1970'li yıllar zamanın sol dünyasından etkilenerek Kürt milliyetçiliğinin Vietnam, Küba, Angola ve Mozambik esinlenmesinin yaşandığını görüyoruz. Bir yanları sosyalist, bir yanları ulusalcıdır. Türkiye'nin tekçi ve üniter yapısı Cumhuriyet'in kuruluşundan beri Kürt kimliği resmî olarak tanınmadı ve asimilasyon politikaları yoğunlaştı. 1970'lerde dünyada gelişen ulusal kurtuluş hareketlerinden etkilenerek ortaya çıkan çok sayıda Kürt örgüt ve partinin çoğaldığını görüyoruz.
1970'li yıllarda Kürt siyasi hareketi hem Türkiye'de hem de komşu ülkelerde (Irak, İran, Suriye) ulusal haklar, özerklik ve bağımsızlık talepleri etrafında şekillenerek önemli bir ivme kazandı. Bu dönemde ortaya çıkan Kürt partileri ve örgütleri, ideolojik olarak genellikle sol, sosyalist veya milliyetçi çizgilerde örgütlendi ve farklı yöntemlerle (siyasi mücadele, silahlı direniş, kültürel faaliyetler) Kürt kimliğini ve taleplerini savunmaya çalıştı.
1970'lerden itibaren öne çıkan başlıca Kürt partileri ve örgütleri, tarihsel bağlamları ve faaliyetleri önemli bir süreçtir.
Türkiye'de Kürt siyasi hareketi ve örgütleri
1970'ler, Türkiye'de Kürt meselesinin daha açık bir şekilde tartışılmaya başlandığı bir dönemdir. 1960 darbesi sonrası anayasal özgürlükler ve sol hareketlerin yükselişi, Kürt gençlerinin de siyasi örgütlenmelere ilgisini artırdı. Bu dönemde Kürt hareketi hem Türk solu içinde hem de bağımsız Kürt örgütlenmeleri olarak kendini göstermeye başladı.
1965'te kurulan T-KDP, Irak'taki Kürdistan Demokrat Partisi'nden (KDP) etkilenerek oluşturuldu. Said Kırmızıtoprak (Dr. Şivan) ve Said Elçi tarafından 1969'da resmî olarak kuruldu. Kawa 1976'da, Rızgarî 1976'da, Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları (KUK) 1978'de kuruldu.
Suriye'de 1970'ler, Kürt hareketinin daha çok kültürel ve siyasi örgütlenme aşamasında olduğu bir dönemdi. Silahlı mücadele, 1980'ler ve sonrasında daha belirgin hâle geldi. Suriye Kürdistan Demokrat Partisi (1957, 1970) KDP'den esinlenen partiler, Kürtlerin kültürel ve siyasi haklarını savunuyordu.
1980 askeri darbesi ile on binlerce Kürt siyasilerin tutuklanması bu örgütlerin dağılma noktasına geldiğini, kadro ve kitlelerin Abdullah Öcalan liderliğinde Kürdistan İşçi Partisi'ne (PKK) yöneldiğini gösterdi. 1978'de kurulan ve 1984'ten itibaren silahlı mücadele başlatan PKK halktan büyük bir destek aldı ve farklı Kürt örgütlerinin desteklerini PKK'ye vermeleri PKK'nin büyümesini sağladı.
PKK, mücadelesini çok daha geniş tabana yayarak 1999 yılında Öcalan'ın tutuklanmasına kadar silahlı mücadelesini devam ettirirken, adı Kürdistan İşçi Partisi olsa da PKK'nin gelişmesini sağlayan "Bağımsız Birleşik Kürdistan" fikirleri idi. Bunu hem terörize ediyor hem de buna uygun bir silahlı mücadele veriyordu.
1999'da Abdullah Öcalan'ın yakalanmasıyla PKK'nin politik ve ideolojik yörüngesinde ciddi değişiklikler oldu. Kürt milliyetçiliği aşılırken 'halkların kardeşliği' retoriği ön plana çıktı. Kürt devletine karşı olduklarını açıkça yazıp söylediler. Lider kültlü PKK, konfederalizmi, federalizmi ardından devletsizliği savunmaya çalıştı.
PKK hem Kürt halkı arasında hem de uluslararası alanda tartışmalı bir yapı oldu. Türkiye, ABD ve AB tarafından 'terör örgütü' olarak tanımlanırken, milyonlarca Kürt tarafından da "özgürlük hareketi" olarak görüldü.
PKK'nin somut bir statü talebinin olmayışı Kürtlerde bir tepkiselliğe neden olarak kendi karşıtını oluşturdu. Henüz adı konulmamışsa da çeşitli gruplar biçiminde bir Kürt milliyetçi akımının oluştuğu görülmektedir. Öcalan tarafından PKK kendini feshetme kararı aldı.
Suriye'de ise, Baas rejiminin altında Kürt kimliği bastırıldı fakat özellikle baskı gören Kürt aydınlarının yoğun sığındığı bir parça olmasından ötürü Kürt milliyetçi fikirlerin geliştiği ve hatta hem Barzani hareketine hem de PKK'ye yoğun maddî ve kadrosal destek sunulmasını sağlamıştır.
Suriye İç Savaşı ve Rojava: 2012'den itibaren Suriye'de IŞİD'e karşı yaşanan savaşta Kürtlerin direnişi dünyada büyük bir sempati ile karşılandı. ABD ve Fransa'nın desteğiyle Rojava düzenli ordusuna kavuştu. Rojava PYD ve YPG, IŞİD'e karşı mücadelede uluslararası destek aldı, topraklarını özgürleştirerek Kürtlerin Rojava'da de facto özerk bir yönetim kurmasına rağmen resmî olarak henüz federasyon olamadı.
Kürt milliyetçiliğinin genel özellikleri
Bölünmüşlük: Kürt milliyetçiliği, Kürtlerin dört farklı ülkede (Türkiye, Irak, İran, Suriye) yaşaması nedeniyle parçalı bir yapıya sahip. Her bölgedeki hareket, yerel koşullara göre farklı stratejiler geliştirdi.
Kültürel temel: Kürt dili, edebiyatı, müziği, kostümü, zengin gelenekleri, özgürlük ve bağımsızlık duygu ve düşünceleri milliyetçi hareketlerin temel motivasyonu ve dayanakları oldu.
Zorluklar ve umutlar
KBY'nin durumu: Irak Kürdistanı, 2017'deki bağımsızlık referandumuna rağmen uluslararası destek eksikliği nedeniyle bağımsız bir devlet olamadı fakat referandumun yüzde 97 gibi bir ilgi görmesinden ötürü güçlü bir dayanak gibi duruyor.
Diaspora
Avrupa ve Kuzey Amerika'daki Kürt diasporası, milliyetçi hareketin uluslararası alanda savunuculuğunu yapıyor. Kürtler dernekleşmeler, federasyonlar ve farklı kurumlar biçiminde mobilize olmuş.
Sonuç olarak Kürt milliyetçiliği, Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren şekillenmiş, ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla baskıya uğramış, ancak 20. yüzyıl boyunca isyanlar, örgütlenmeler ve kültürel hareketlerle varlığını sürdürmüştür. Günümüzde, Kürtler farklı ülkelerde farklı seviyelerde özerklik ve haklar elde etmiş olsa da tam bağımsızlık hedefi gerçekleşmemiştir. Kürt milliyetçiliği, bölgesel ve uluslararası politikaların etkisi altında dinamik bir şekilde devam etmektedir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın