Türkler-Kürtler ve "İkinci El Zaman"

11-07-2025
Orhan Miroğlu
Etiketler Orhan Miroğlu Türkiye Kürtler PKK Abdullah Öcalan Mesud Barzani
A+ A-

PKK bugün, Abdullah Öcalan'ın son çağrısına ve 12. Kongre'de alınan kararlara bağlı kaldığını göstermek için Süleymaniye'de sembolik bir silah bırakma töreni düzenleyecek ve bu töreni -canlı olmasa da- daha sonra bütün dünyanın görmesi sağlanacak.

Kişisel hayat hikâyesi, bugün artık geride kalacağına inanmak istediğimiz netameli bir zaman ve bu zamanın içinde yaşanan tarihle iç içe geçmiş insanlarla buluşulsa, bu insanlara şüphesiz, "ne hissediyorsun" sorusu yöneltilirdi. Bu akla gelecek en başat soru olacaktır!

Dahası, kimse size ne hissettiğinizi sormasa bile, son 50 yılda, eğer bir nehrin kenarında oturup, başınız belaya girmesin diye, tarihin akışını sessizce ve sükûnet içinde seyretmeyi tercih edenlerden değilseniz, belki de Türkiye'nin "Hayırlı Cuması" olarak tarihe geçecek olan bugünü derinden yani kalben hissetmeniz ve kendinizi bambaşka duygular içinde bularak geçmişe uzanmanız şaşırtıcı olmayacaktır.

Doğrusu ne hissettiğim bana soruldu. Cevabım bana ve soruyu sorana kalmasın, paylaşılsın diye kaleme aldım bu yazıyı.

Şüphesiz atılan adımın kıymetine binaen, stratejik analizler ve siyasi yorumlar yapanlar olacaktır. Ama ben, bu yazıda bunu yapmaya niyetli değilim. Siyasi analizlerden mümkün olabildiğince uzak kalmaya çalışarak, sadece ne hissettiğimi yazdım.

Ortalık kan revan iken, daha 2012 yılında "Silahları Gömmek" ismiyle 500 sayfalık kitap yazmış bu yüzden de başı epey belaya girmiş bir insanın, sonrasında da okuyanların dokümanter roman olarak tanımladığı ve 1000 sayfa hacimli, "Yeni Yüzyıl Kürtler ve Bağımsızlık" adıyla bir kitaba daha imza atmış birinin, dönüp aynı şeyleri tekrar etmesinin ne faydası olabilir ki!

Başka kitaplarla beraber "Yeni Yüzyıl, Kürtler ve Bağımsızlık" isimli kitabımı Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a 2018 yılının bir Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında takdim ettiğimde, özellikle kitabın hacmine şaşırmış ve "bunu ne zaman yazdın" diye sormuştu. Sonrasında yanında bekleyen yardımcısına, "bu kitabı ciltletin, dağılır yoksa" diye de ilave etmişti Sayın Cumhurbaşkanı.

Cevabım şu olmuştu:

"Vallahi Sayın Cumhurbaşkanım hem yaşadım hem yazdım. Tam noktayı koyarken başka gelişmeler oluyordu, bu yüzden dört yıl sürdü yazmak."

Öncesinde, Başbakan Sayın Erdoğan'la 2012'de AK Parti Genel Merkezi'nde oldukça uzun bir görüşme yapmıştım.

O görüşmede Erdoğan, "Arkadaşlar İmralı'yla görüşüyorlar, bu sorunu çözeceğiz" demiş ve aldığım bu bilgi beni fazlasıyla sevindirmişti.

Aradan 13 yıl geçti.

"Arkadaşlar" sanırım yeniden İmralı'nın kapısını çaldılar ve yeni süreç böylece başlamış oldu.

Hakkını teslim etmek gerekir. AK Parti, Kürt meselesinde cesur adımlar attı. Buna rağmen 2019 seçimlerinden sonra siyasi irtifa kaybı durdurulamadı.

Bambaşka bir dünya ve bambaşka bir Türkiye var bugün.

"Terörsüz Türkiye" süreci yoluna kazasız belasız devam ederse, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir geleceğe emin adımlarla ilerlemek mümkün olacaktır.

AK Parti'nin ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu meseledeki tecrübeleri, 2002'den bugüne biriken muazzam müktesebat, Sayın Devlet Bahçeli'nin tarihi sorumluluk üstlenmesiyle buluşunca, Abdullah Öcalan'ın İmralı'ya geldiği günden başlayarak "çatışmayı bitirmek ve Türkiye'nin önünü açmak" amaçlı aradığı muhataplık sorunu da çözülmüş oldu ve süreç nihayet "Türkiye'nin Hayırlı Cuması"nın gerçeğe dönüşeceği güne gelip dayandı.

Bu arada Sayın Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi ve Talabanilerin liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) sürece sunduğu desteğin de son derece olumlu olduğunu kaydetmek gerekir.

Neticede, Öcalan'ın son videoda paylaştığı şu cümleler çözümün geldiği aşamaya ve beklentilere dair son derece önemlidir:

"Yapılan, silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum."

Silah bırakma töreninin Süleymaniye'de ve cuma günü gerçekleşeceğini duyduğum andan itibaren yeni başlayacak olan zamanı ve bizi beklemekte olanı, nasıl tanımlamalı diye düşündüm durdum.

Hayatım, tanıklıklarım, cellatlar ve kurbanlar arasında geçen yıllarım gelip geçti önümden, hayal meyal!

Alacakaranlık yıllarına ait insanlar ve o insanlara ait "sesler" ve "yüzler" geldi aklıma!

Artık hayatta olmayan ya da çok uzaklarda olan insanlara ait "sesler" ve "yüzler"!

Ayaklarım beni kitaplığımın olduğu odaya sürükledi birden.

Elim vaktiyle okunmuş ve sayfaları çizilmiş, notlar alınmış bir kitaba uzandı.

2015'te Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi Svetlana Aleksiyeviç'in en önemli kitabı olarak gösterilen "İkinci El Zaman- Kızıl İnsanın Sonu" isimli kitabı raftan indirdim.

İkinci El Zaman- Kızıl İnsanın Sonu!

Kapakta yer alması uygun bulunmuş şu cümleleri kim bilir kaçıncı kez ve yeniden okumaya başladım:

"Bize kimse özgürlüğü öğretmemişti. Özgürlük adına ölmeyi öğretmişlerdi."

Bizim de bu Cuma başlayacak olan İkinci El Zamanımızın en önemli hakikati bu değil miydi?

Özgürlüğü öğrenmeden özgürlük adına ölmek!

Hendeklerde, dağlarda, binlerce, on binlerce ölmek ve öldürmek!

Svetlana, İkinci El Zaman'da Sovyetler’in çöktüğü ve dağıldığı 1991 yılından başlayarak 2012 yılına kadar geçen zamanın eski Komünist insan üstünde yarattığı etkiyi, duyguları, gelecekten beklentileri ve savaşın yıkıcı sonuçlarını anlatıyor.

Muazzam hayal kırıklıkları yaşamış ve onuru kırılmış insanların hayaleti dolaşıyor kitabın her hikâyesinde, her sayfasında!

"Umut devri yerini, korku devrine bıraktı. Zaman geriye döndü. İkinci el, kullanılmış bir zamanı yaşıyoruz" diyordu Svetlana Aleksiyeviç, ödül gecesinde yaptığı konuşmada.

Sovyet Devrimi 1917'de gerçekleşti.

74 yıl sürdü.

26 Aralık 1991'de, sürdürülemez hale gelip miadını doldurunca dağıldı.

Soğuk Savaş sona erdi ve dünyada 70'in üstünde devletin rejimi değişti ve bu otoriter rejimlerin her biri açık toplum haline geldi.

Kuruluş ve bitiş tarihi açısından PKK ve Sovyetler Birliği arasında şaşırtıcı bir benzerlik var.

Öcalan, PKK'nin soğuk savaş döneminin paradigmaları ve reel sosyalist bir çizgide kurulduğunu söylüyor bugün.

Ama 1917'de başlayan ve 1991'de dünyada ve Sovyetler'de biten tarihlerde, PKK en güçlü dönemini yaşıyordu.

Bunun en büyük sebebi, kanaatimce, teorik olarak sınıfsal ve ideolojik temelde kurulmuş olsa da mücadelenin esasının ulusal referanslara ve dinamiklere dayanıyor olmasıydı.

Berlin Duvarı çöktü, Sovyetler dağıldı ama PKK yoluna güçlenerek devam etti.

Tabii tasfiyeler, ayrılmalar, kanlı iç infazlar oldu. Fakat Berlin Duvarı çöküp, Sovyetler Birliği'nin dağıldığı ve tarihe "Tuhaf Zamanlar" olarak geçen dönemde, komünist partilerin önce amip gibi bölünmesi sonra da dağılması gibi bir süreç PKK için söz konusu değildi.

Kürtlerin Berlin Duvarı'ndan bir tuğla çekmeye dahi imkânı olmadı!

PKK soğuk savaş döneminde Lice'nin Fis köyünde 1978'de kuruldu.

Ama bu kuruluş tarihinden önce Ankara'da Öcalan'ın liderliğinde başlayan bir hazırlık dönemi var.

1974 affından sonra Kürt öğrenciler ve aydınlar arasında yeni arayışlar ve örgütlenmeler bağlamında başlayan bu dönemin de PKK tarihi içinde görülmesi gerekir.

Yirminci yüzyılın son ve yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde PKK vardı hep.

Toplamda yarım asır!

Sovyetlerin tarihiyle yarışır halde bir yarım asır!

Ortadoğu'da körfez savaşlarından sonra başlayan değişim, yüzyıllık inkâr süreçleriyle birleşince PKK'nin hikâyesi Kürtlerin de bir bakıma ortak hikâyesi haline geldi.

Herhalde görmezlikten gelinmesi ve inkârı mümkün değildir:

Devletin yanlış politikaları deniyor ya, değil, bana kalırsa bilinçli ve tercihli politikaları sonucu Diyarbakır Cezaevi'nden başlayarak, PKK'nin hikâyesinin Kürtlerin ortak hikâyesi haline gelmesi için elden gelen her şey yapıldı.

Hikâye 90'lı yılların ortamında ete kemiğe büründü.

Bu tarihten sonra doğan insanların hayat hikâyesi cellatlar ve kurbanlar arasında geçen hikâyelere dönüştü.

PKK için Kürtleri son iki yüzyılda en çok etkilemiş ideoloji ve lidere sahip hareket tanımı yapılsa yanlış olmaz.

Bağımsız, Birleşik ve Sosyalist bir Kürdistan için yola çıkan PKK, yaklaşık 50 yıl sonra kendini feshetti. Fesihten sonraki aşamaya yani silah bırakma aşamasına geçilecek.

'Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum' diyerek video mesaj gönderen Öcalan'a PKK silah bırakarak cevap vermiş olacak.

Video mesajda geçen bu cümleleri dinlerken elbette sevindim ama bir yandan da silaha inanmadığı için bir zamanlar hain ilan edilen aydınlarımız geldi aklıma.

Çektikleri ve ödedikleri bedeller!

İkinci El Zaman’ımızı anlatmaya başlayacaksak, bunu da konuşmak zorundayız!

Svetlana İkinci El Zaman adlı muhteşem eserinde, 'Kızıl İnsanın Sonu'nu ilan etti.

Ama kızıl insanların hikâyelerini okuduğunuzda Komünizm bitse de komünist insanın yaşamaya devam ettiğini, edeceğini anlıyorsunuz!

PKK sona eriyor ama PKK'li insan yaşamaya devam edecek!

Silah bırakma sürecinin, PKK ve lideri tarafından yeni bir aşamaya geçiş olarak görülmesi bu yüzden!

Çünkü PKK kendini feshediyor, silah bırakıyor, ama geçmişine karşılık bir gelecek talep ediyor!

Silahlı mücadele ve şiddete dayalı stratejileriyle PKK, elli yıldır burada ve sınır ötesinde Kürtlerin çoğuyla uyumlu olamadı, onu destekleyen Kürtlerle mutlu, ama desteklemeyen Kürtlerle de mutlu değil, mutsuzdu.

Ama PKK'nın yeni talebi yani silahsız bir gelecek arayışı, şüphe yok ki, PKK'yi geniş Kürt kesimleriyle uyumlu ve çatışmasız geçecek yeni bir dönemle buluşturabilir!

Unutmayalım ki, 20. yüzyılı yenilgiler ve ihanetlerle geçiren Kürtlerin bütün mücadelesi bir yüzyılı daha ıskalamamak, dünya ve yaşadığımız coğrafya yeniden dizayn edilirken haksız, hukuksuz ve sahipsiz kalmamak içindir.

Ucuz düşmanlık ve ucuz barış yoktur.

Düşmanlık yapmak da barış yapmak da aynı ölçüde pahalı bir iştir.

Sadece PKK değil, Kürt siyasal partilerinin tamamı yaklaşık iki yüzyıldır ödenen bedellerle bu gerçeği artık biliyor olsalar gerektir.

Türkiye'nin İkinci El Zamanı başlıyor!

Kürtlerin ve Türklerin içinden geçtiği bir zamandır İkinci El Zaman!

Onu anlamak ve onunla yüzleşmek zorundayız.

Kim yazacak nasıl yazacak bilmiyorum.

Ama Türklerin ve Kürtlerin ‘İkinci El Zamanı’nın yazılması belli ki yıllara yayılacak olan tarihi bir sürecin olmazsa olmazlarındandır.

Hiçbir ideoloji Kürtleri PKK ideolojisi kadar kendine çekemedi.

Cellatlar ve kurbanlar arasında geçen bir elli yıl artık geride kalıyor!

Şimdi PKK'nın yarattığı ama yaratırken de hiç yalnız kalmadığı bir tarihi uğurlamaya hazırlanıyoruz!

Kızıl İmparatorluğun sona ermesi ama kızıl insanın günümüzde hâlâ yaşamaya devam etmesi gibi, PKK artık yok, PKK sona erdi; ama PKK'li insan var ve İmralı'daki liderine ve geçmişine bağlı kalmaya, inanmaya devam ediyor!

Kürtler ve Türklerin "İkinci El Zaman"ıyla yüzleşme başlarken; PKK Kızıl İmparatorluk çağının bir evladı olarak artık yok ama PKK'li insan var ve geçmişine karşılık bir gelecek hayali içinde yaşamaya devam ediyor!

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli