HDP’nin Kürtlük krizi

30-09-2023
Necat Zanyar
Etiketler Necat Zanyar HDP Kürt
A+ A-

HDP'de derin bir Kürtlük krizi yaşanıyor. Her ne kadar parti 2023 seçimlerindeki yüzde 3’lük oy kaybını muhafazakâr kesime seslenememe gibi çeşitli sebeplerle açıklasa da, esas kriz bu değil. Kürtlük krizi özenle gözden kaçırılıyor.

Partinin önemli bir muhafazakârlık krizi yok. Diğer partilere oranla tabanı en muhafazakâr parti. İmamlar birliği var. Demokratik İslam var. Medine sözleşmesi temel referanslar arasında.

Önceki dönemlerde Altan Tan, Kadri Yıldırım, Adem Geveri, Nimetullah Erdoğmuş gibi dindar kimlikleriyle bilinen isimler milletvekili olarak parti vitrininde ve merkez yönetiminde yer aldı. Ayhan Bilgen yıllarca parti sözcülüğü yaptı, genel başkanlık için adı geçti. Türkiye’deki başörtüsü mücadelesinin sembol ismi Hüda Kaya, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Mehmet Kamaç gibi dini kimlikleriyle bilinen isimler halen milletvekili. Partinin en popüler ismi Gergerlioğlu, Türk ve dindar.

Ancak ne parti yönetiminde ne de milletvekilleri arasında Kürt kimliğiyle öne çıkan, bu alanda aktif çalışmalarda bulunan bir tek isim yok.

Bu durumu sorgulayınca insanın aklına Türkiye siyasetinin bir dönemine damgasını vuran Süleyman Demirel’in Nurcularla ilişkisi geliyor. Malum, Demirel her seçimde Nurculara bakanlık verileceği vaadiyle oylarını garantiler, ancak kabinede Nurcu bakan olmaz. Bir defasında Nurcular kendisine “Sayın Demirel hani kabinede bizden bir bakan olacaktı” diye sorar. Demirel her zamanki kurnazlığıyla cevaplar: “Ben varım ya”. Kürtlerin HDP ile ilişkisi de böyle.

Kendileri aksini söylese de, kamuoyunda Kürt partisi olarak bilinen bir partinin kadrosunda Kürtlüğüyle öne çıkan hiç kimsenin olmaması, hatta Türk milletvekili sayısının Kürtlerden fazla olması ne anlatıyor?

Sembolik temsil düzeyinde elbette Kürtler var. Ermeni, Süryani temsiliyeti gibi. Veya birkaç yüz oyu olan küçük Türk solu fraksiyonlarını temsilen milletvekilliği verilenler gibi.

Buna rağmen partiyi her bakımdan var eden Kürtler olduğundan, parti Kürtlükle anılıyor. Partinin en çok oy aldığı iller haritası, Kürdistan’ı görünür kılıyor. Parti yöneticileriyse ısrarla “Kürt partisi değiliz” diyor. Bu konuda yüzlerce konuşma ve demeç var.

Sözgelimi 24 Ocak 2016 tarihli HDP 2. Olağan Büyük Kongresi’nde konuşan genel başkan Selahattin Demirtaş: “Asıl bölücü anlayış bu tekçi anlayıştır. Kürt partisi diyorlar. Kürt partisi olmalı ama biz sadece Kürtlerin partisi değiliz, Türklerin de Ermenilerin, Arapların, Çerkeslerin, Gürcülerin de partisiyiz. Biz din partisi değiliz ama bütün inançların partisiyiz.”

Normalde bir Kürt partisinin lideri “Kürt partisi diyorlar” cümlesinden sonra savunmaya geçmez, göğsünü gere gere “Tabii ki Kürt partisiyiz. Kürtlerin temsilcisiyiz. Bundan onur duyarız. Bu ülkede en az 30 milyon Kürt’ü dilsiz ve sahipsiz mi sandınız” derdi.

Ancak Demirtaş’ın verdiği cevap AKP, MHP, CHP veya Türkiye’deki herhangi bir Türk partisinin söyleminden farksız. Türk siyasetinde her partinin söylemesi gereken “Kürd’üyle Türk’üyle Laz’ıyla Çerkez’iyle…” türündeki birkaç klişeden biri. Herkesin partisi! Kimsenin söylemde Kürtleri dışladığı yok zaten!

Hatta ilginçtir, Kürtler ve dışlama sözcüklerini de aynı cümle içinde kullanan HDP oldu. “HDP Kürtleri dışlamayan tek partidir” şeklindeki meclis açıklamasını ağır eleştirilerin ardından silen HDP grup başkan vekili Meral Danış Beştaş, 9 Ocak 2017 tarihli konuşmasında da Kürtleri dışlama ile aynı cümlede kullanıyor: “Bizim taleplerimiz bütün Türkiye halkları içindir ama aynı zamanda asla Kürtleri dışlamayan bir muhtevaya sahiptir.”

Kürtleri dışlamamak! Ne büyük lütuf! Bunu bir Shakespeare tiyatrosunda Hamlet’in ağzından duyun lütfen. Olmak ya da olmamak! İşte bütün mesele bu.

İzahı olmayan şeyin mizahı olur noktasındayız. Kara mizah.

Farkındayım, parti seçmeni partiye rağmen partici. Çünkü çaresiz. Çözümsüz. Büyük bedeller ödemiş, derin travmalar yaşamış, gelinen noktada partinin Kürt partisi olup olmadığından şüphe duymak yıkımların en büyüğü olacak.

O halde her eleştiriyi mahkûm et, kurtul! Düşman, hain, satılmış, ajan, şucu, bucu de çık işin içinden! Tıpkı Türkiye’nin tüm sorunlarını dış güçler ya da terör diyerek halının altına süpürmesi gibi. Ne de olsa körle yatan şaşı kalkar. Bu kadar da benzerlik olsun!

Partinin Kürt partisi olmadığını partili olmayanlar değil, parti yetkilileri söylüyor. Biz tam aksine partiyi Kürtlüğün var ettiğini, partinin bu sorumluluk ve role uygun hareket etmesi gerektiğini söylüyoruz.

Bakın HDP milletvekili Erol Katırcıoğlu 16 Şubat 2021 tarihli meclis konuşmasında ne diyor: “Ama bir an için şöyle düşünün ya! Bir kere Halkların Demokratik Partisi defalarca söyledi ki biz bir Kürt partisi değiliz.”

Onlar bunu defalarca, ısrarla, üstüne basa basa, altını çize çize diyedursun, ortalama bir Türk çocuğu bile Selahattin Demirtaş’tan “Kürt başkan var ya” diye söz eder.

Demokrasi, söz ve seçmenle bağlı olmayı gerektirir. Seçmeniniz size Kürt partisi diye oy veriyorsa, Kürt davasının takipçisi olmak temel misyonunuz olmalıdır. Lgbtiq+’ların da sorunu var, küresel ısınma, buzullar, nesli tükenen kunduzlar diyerek sorumluluğunuzu ihmal ve yetkilerinizi istismar edemezsiniz.

Bu kriz, adını değiştirecek olan konjonktürel bir partinin krizi değil. Esas olarak bu partiler silsilesini var eden KÖH’ün krizi.

KÖH’ün Kürtlük krizini deşifre edip tartışmak, diğer partileri, sözgelimi AKP, MHP, CHP, Yeniden Refah, Hüda Par veya İYİP’i Kürt partisi yapmaz. Aksine bu partiler Kürt davası bahsinde tartışmaya konu edilmeyecek derecede Türk siyaset sisteminin çeşitli damarlarını temsil eden partiler. Bu partilere oy veren seçmen de onların Kürt partisi olduğunu düşünmez.

Aynı şekilde partide histeriye dönüşen KDP nefreti de Kürtlük krizini örtbas edemez. Karşı binada gürültü olması, sizdeki yangın gerçeğini ortadan kaldırmaz.

KÖH Kürtlük kriziyle yüzleşmedikçe, partiye yeni isim ve yöneticiler bulmak hiçbir şeyi değiştirmez. En marjinal ve rijit grupları bile “hak temelinde” görünür kılan bir siyasetin, on milyonları bulan Kürt milletinin kimlik ve statü sorununu alabildiğine görünmez kılıp sıradanlaştırması kabul edilemez.

Türkiyelileşme, ortak vatan, misak-ı milli, Çanakkale, demokratik ulus, demokratik cumhuriyet, demokratik Türk milliyetçiliği, toplumsal Lozan, sol, yeşil, kadın, ekoloji gibi başlıkların tamamı Kürtlüğe alternatif işlevi görüyor, partinin Kürtlük krizini derinleştiriyor.

KÖH’ün Kürtlük krizinin oluşturduğu basınç tüm alanları zehirliyor. Aydınlar, sanatçılar, medya, iş dünyası, diaspora ve diğer tüm kategori ve katmanlar.

Kürtler dijital çağın imkânlarıyla duvarları yıkıp millet şuuruyla tarih sahnesine çıkma imkânı yakalamışken, Kürtlüğü içten kemiren bir virüse yakalanmış durumda.

Dışarıdan bir müdahale ile KÖH’ün Kürtlük krizinin çözümü pek olası görünmüyor. Olması gereken, iç dinamiklerin netleşerek krizin çözümü için inisiyatif alması, rayından çıkan, içindeki ve dışındakiler için tehlikeli bir hal alan ve Kürtlere kaybettirme çarkına dönüşen bu treni rayına sokmasıdır.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli