Rusya Federasyonunu ile ilişkili Sovyet sistemi ve sonuçlarının bu cumhuriyetlerdeki kültürel, siyasi ve tarihi durumunu güçlü bir dosya ile ele alan ‘Kürd Araştırmaları’ ve burada incelenen konular yeni sosyolojik kavramlarla bahsedilen tarihsel süreci incelemektedir.
Kürd ve Kürd kimliği temelinde Transkafkasya ve genel olarak Rusya ile Rus Cumhuriyetlerindeki Kürdi düşünce kavramsal olarak ele alınsa da bütün Kürdistan ile bu konuda araştırıp yazan çevrenin metodu ve yerel kabulü hedef alınmıştır. Araştırmalarda üzerinde durulması gereken teoriler ve Kürd entellektüel çevrenin kendini değiştirme temelinde referans alması gereken kavramlar üzerinde durulmaktadır.
Geraldine Heng ve Janadas Devan’ın daha çok Uzakdoğu kolonyal tarih ve sosyal referansı ile ele aldıkları ‘içselleştirilmiş oryantalizm’ tanımlaması tam da bizim akademik araştırmacıların dikkate alması gereken kavram.
Bu iki tür etkilenmeyi anlatıyor: Birincisi, kendi meselesine dışardan yabancılaşma tarzında bakan bir yaklaşım. İkincisi ise ister yakın diaspora- bu Kürdistan’ı işgal eden ülkelerin şehir veya başkentleri, ister uzak diaspora- bu da daha çok Batı Avrupa ve Amerika, içerisinde sosyal, akademik kaygı ve yaklaşımda kendi meselelerine tamamen el yordamı ile bir yabancı gibi bakma biçimi. Her iki yaklaşımda oldukça yabancılaşmış, bu biçimiyle kendi meselelerine dışarıdan bakan bir göz, beyin oluyor. Öyle ki 19. yy oryantalist yaklaşım ve değerlendirme kendisini kendi milletine bu biçimde bakma haline getiriyor. Bu yaklaşım ise Kürdistan ve Kürd iç bakışını daha karmaşık, uzak hale getiriyor.
Büyük bir ‘Kürd Oryantalizmi’ ile karşı karşıya bulunuyoruz. Hem de iç oryantalizm.
Bir başka belki de daha trajik ve derin konu yine aynı dosyada, Michiel Leezenberg tarafından ele alınmış. Kavram müthiş anlamlı, Kürd düşüncesinin kendine yabancılaşma ve iç oryantalist hale gelmiş olması bundan daha vurucu belirlenmezdi: ‘’Kültürel milliyetçilik”. Evet durumumuz, bu kadar uğraşa rağmen gelinen nokta ancak bu derinlikli ifade ile kavramlaştırılabilirdi.
Bu yaklaşımlar Kürdistan yerleşmesi düşüncesine dışarıdan da bakışı farklı kılıyor. Özgür Millet, özgürleşmiş düşünce ile, millileşme, milli bütünlük, tarihe ve vatana milli bakışla olacağı artık genel kabul gören bir sosyolojik belirlemedir.
Hegel bu durumu ‘Tininin Görüngübilimi’ çalışmasında şöyle tanımlıyor:
‘Özgür bir ulusta gerçekte Us edimselleşmiştir. Eski çağın en bilge insanları bu nedenle diyorlar ki bilgelik ve erdem ulusunun töreleri ile uyum içinde yaşamaktan oluşur.’ Bu ulusun milli töreleri, kendi tarihine ve kültürüne kendi gözü, dili ve çıkarı ile vatan olarak bakmaktan geçer. Aynı düşünce iç güçlenmeyi anlatan bir toplantıda; Putin’e, Muhammed İhsan’ın, ‘Size göre gelecekte Kürdistan’ın dört parçasında daha iyi bir güvenlik ve daha fazla güvenlik sağlanacak mı?’ sorusuna verilen cevapta görebiliriz. Putin, ‘Kürd meselesinde, sadece Kürdler ve Kürd halkına ilişkin değil, tüm dünya ulusları konusunda çıkarlar dengesinin olması gerektiğini bir kaç kez söyledim. Ancak çıkarlar dengesi sağlandığında dünya istikrara kavuşur, aynısı Rus halkı ve Kürd halkı için de geçerlidir’ diye soruya cevap verdi.
İşte bu iç ve çıkarlar dengesi bütün soru-sorunların çözümünü de içinde taşımaktadır. Bizim milliyetçi çalışmalarımızda ulaştığımız sonuç, Kürd Milleti iç güçlenme ve düşünce sürekliliği ile çıkarlar dengesinde yerini alır. Değilse dış çıkarlara göre hareket eden güçler ihtiyaçları kadar Kürd gündemi oluşturmaktalar.
Kuzey Kürd Milliyetçiliği uzun bir geçmişe sahip olmasına rağmen birçok sosyal, siyasal ve kültürel nedenden dolayı ‘kültürel milliyetçiliği’ aşamamıştır.
Milliyetçi Kürdlerin önünde duran en büyük görev bu kültürel milliyetçiliği aşarak, sosyal, ruhi Kürd Milliyetçiliğini temellendirmektir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın