Kürt toplumunda inançsal direnişin kodları

11-06-2025
Hüsamettin Turan
Etiketler Alevilik Kürtlük inanç ve kültürel kodlar
A+ A-

Hüsamettin Turan 

Alevilik (Elewîtî), Kürtlük bilinci (Kurdayetî) ve Zülfikar sembolü, Kürt toplumunun tarihsel, felsefi ve direniş geleneğinde birbirinden ayrılmaz üç öğe olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu kavramlar, tarih boyunca hem bireysel hem de toplumsal anlam dünyasını inşa eden temel sütunlar olmuş; bir yandan inançsal kimliği beslerken, diğer yandan ulusal bilincin kök salmasına imkân tanımıştır.

Bu yazı, Kürt Aleviliğini ele alırken Elewîtî, Kurdayetî ve Zülfikar üçlüsünün birbirini nasıl tamamladığını tartışmakta; inançla kimliğin iç içeliğini, tarihsel travmalarla yüzleşme biçimini ve geleceğe dair özgürlükçü bir tahayyülün imkânlarını analiz etmektedir.

Alevilik, tarih boyunca hem Osmanlı hem de modern ulus-devlet yapıları tarafından ötekileştirilmiş, baskılanmış ve bastırılmıştır. Özellikle Kürt Aleviliği, hem etnik hem de mezhepsel aidiyeti nedeniyle çifte dışlanma’ya maruz kalmıştır. Bu durum, Elewîtî ile Kurdayetî arasında güçlü bir simbiyotik ilişki doğurmuştur. Kürt Aleviler, bir yandan kendi mezhebi geleneklerini sürdürmeye çalışırken, diğer yandan Kürt kimliği etrafında ulusal ve kültürel varoluşlarını savunmuşlardır.

Bu bağlamda Zülfikar, sadece Hz. Ali'nin kılıcı değil, aynı zamanda adaletin, direnişin ve özgürlük arayışının sembolüne dönüşmüştür. Zülfikar, bu halkın tarihsel olarak maruz kaldığı katliamlar ve soykırımlar karşısında direncin metaforudur.

Kürt Aleviliği sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda kendini sürekli yenileyen, iç ve dış asimilasyon süreçlerine karşı direnç geliştiren bir düşünce sistemidir. Bu sistemin kökenleri, sadece İslamî çerçevede değil, Zerdüşti, Mazdekî ve Yarsanî geleneklerle iç içe geçmiş kadim Kürdi referanslara dayanmaktadır.

Elewîtî, tarihsel hafızada bir inanç modeli olmaktan çok, bir dünya görüşü ve bir yaşam felsefesi olarak işlev görmektedir. Alevilik, Kürtler arasında doğaya, insana ve topluma dayanan bir ahlaki sistem kurmuş; akıl, vicdan ve hakikat arayışını temel alan bir etik inşa etmiştir. Bu yapı, onu sadece teolojik değil aynı zamanda sosyopolitik bir formasyon olarak da tanımlamayı zorunlu kılar.

Bu bağlamda Aleviliğe yönelik baskıların yalnızca mezhebi ötekileştirmeden değil, aynı zamanda bu felsefenin taşıdığı özgürlükçü, eşitlikçi ve hakikatçi değerlerin mevcut otoriter yapılarla çelişmesinden kaynaklandığı da görülmelidir. Devletlerin - özellikle Türk ve İran devletlerinin - Aleviliği asli İslam dışı ilan etme çabaları, onu kontrol etme, bastırma ya da Sünni İslam içerisinde eritme stratejilerinden bağımsız değildir. Fakat bu dışlanmışlık, Alevi toplumunun hafızasında bir kırılma değil, aksine kolektif bir direniş bilinci doğurmuştur. Bu bilinç, Zülfikar metaforuyla bütünleşmiş; tarihsel adaletsizliklere karşı adaletin ve hakkın sesi olmuştur.

Bugün İngiltere başta olmak üzere Avrupa’da yaşayan Kürt Aleviler, bu mirası diasporada yeniden üretmekte ve sahiplenmektedir. Avrupa’da kurulan Alevi kurumları, sadece inançsal değil aynı zamanda kültürel birer direniş mekânı hâline gelmiştir. Alevilikle ilgili yapılan seminerler, felsefe tartışmaları, halk toplantıları, bu geleneğin modern dünyada nasıl yeniden yorumlandığını göstermektedir.

Elewîtî, artık sadece geçmişin bir kalıntısı değil; günümüz Kürt gençliğinin geleceğe dönük özgürlük arayışlarında da yer bulan bir bilinçtir. Bu bağlamda Elewîtî, kimlik inşasında sadece mezhebi değil, aynı zamanda ahlaki, kültürel ve siyasal bir çerçeve sunmaktadır.

Kürt Aleviliği üzerine yapılan çalışmalarda özellikle dikkat çeken bir diğer husus da ocak sisteminin Kürt coğrafyasında oldukça yaygın oluşudur. Gerek Dersim, gerekse Sivas, Maraş, Malatya, Erzincan hattında olduğu gibi Irak Kürdistanı’nda da (örneğin Hanekin, Kerkük ve Germiyan bölgelerinde) Kakai, Yaresan ve Ehli Hak gelenekleriyle iç içe geçmiş bir Alevilik mevcuttur. Bu sistem, sadece dini otoriteyi değil, aynı zamanda sosyal adaleti, paylaşımı ve toplumsal dayanışmayı da organize eden bir yapı sunar. Ocaklar, halk arasında yalnızca dini liderlik işlevi görmez; aynı zamanda birer etik otorite, hafıza taşıyıcısı ve toplumsal eşitliğin dengeleyicisi olarak hareket eder.

Aleviliğin mezhep olarak dışlanması, onun sadece dini bir farklılık taşımasından değil; tarihsel olarak taşıdığı politik bilinç, kültürel özgüllük ve etik direnişten de kaynaklanmaktadır. Bu durum, Aleviliğin özü itibariyle sadece mistik ya da ritüel bir öğreti değil, aynı zamanda baskıya karşı direnen, hakikati arayan, hak temelli bir halk felsefesi olduğunu ortaya koyar. Bu direnişin tarihsel uğrakları olan Dersim, Zîlan, Koçgiri, Şeyh Said ve Şengal gibi katliamlar, bu öğretiyi daha da radikalleştirmiş ve inançla ulusal kimlik arasında daha güçlü bağlar kurulmasına neden olmuştur.

Kürt Aleviliği, geçmişle hesaplaşma, şimdiyle direnme ve geleceği kurma arasında kurduğu süreklilikle bir tarihsel bilinç üretmektedir.

Zülfikar'ın metaforu etrafında örülen adalet ve hakikat arayışı, hem inanç hem de ulusal kimlik bağlamında Kürt halkının mücadele tarihinde sürekli yeniden üretilmiştir. Bu mücadele, Aleviliği sadece bireysel vicdanlara seslenen bir öğreti olmaktan çıkarıp, toplumsal bir direniş ideolojisine dönüştürmüştür.

 

Kaynakça

1. Kevirbirî, M. (2009). Alevilik ve Kürtlük: Tarihsel Süreçte İnanç ve Kimlik. İstanbul: Avesta Yayınları.

2. Kocadağ, H. (2015). Alevilikte Ocak Sistemi ve Toplumsal İşlevi. Ankara: Dipnot Yayınları.

3. Doğan, K. F. (2021). Zerdüştlükten Günümüze Kürt İnançları. İstanbul: Nûbihar Yayınları.

4. Yaman, A. & Erdemir, A. (2006). Alevi Kimliği: Modernleşme, Din ve Politika. İstanbul: İletişim Yayınları.

5. Erdemir, A. (2010). "Aleviliğin Siyasal ve Sosyal Boyutları", Toplum ve Bilim, 117, 33-58.

6. Van Bruinessen, M. (2000). Ehli Hak, Yaresan ve Aleviler Arasındaki Tarihsel ve Teolojik Bağlar. Çev. K. Aksoy, İstanbul: Kalan Yayınları.

7. Aslan, R. (2007). Aleviliğin İnançsal ve Kültürel Kodları. Dersim Araştırmaları Merkezi Yayınları.

 


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)


 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli
 

Son paylaşılanlar

İsmet Yüce

Kürd sosyolojisi ve milletleşme süreci

Kürd ve Kürdistan kavramsallaştırmaları, sınırlı düzeyde de olsa devletleşme pratikleri ve merkezi idari sistemlerin teessüs etmesiyle birlikte ontolojik zeminde daha belirgin bir yer edinmeye başlamıştır