Kürdi milli aidiyet

01-10-2025
İsmet Yüce
Etiketler İsmet Yüce Kürdi Milli Aidiyet
A+ A-

Aidiyet duygusu, bireyin toplumsal, kültürel ve mekânsal anlamda bir yere bağlılık hissetmesiyle ortaya çıkan, güçlü kişilik inşasında temel bir psiko-sosyal unsurdur. Sosyoloji literatüründe, bireyin tarihsel, kültürel veya coğrafi aidiyet bilinci geliştirmesinin, hem toplumsal uyum hem de bireysel başarı açısından belirleyici bir unsur olduğu vurgulanmaktadır.

Bu bağlamda aidiyet, yalnızca bireyin psikolojik gelişimi ve özgüveninde değil, aynı zamanda çocuk eğitimi, toplumsallaşma süreçleri, eğitim başarısı ve sosyal ilişkilerde de merkezi bir rol oynamaktadır.

Aidiyet ve kültürel kimlik

Kendi milli kültürünü benimsemeden farklı kültürlere yönelmek ya da bu kültürlere adapte olmaya çalışmak, bireyde ciddi kimlik ve kişilik sorunlarına yol açabilmektedir. Bu durum, bireyin hem sosyal hem de psikolojik düzeyde çeşitli sorunlarla karşılaşmasına neden olmaktadır.

Tarihsel aidiyet tamamlanmadan farklı bir aidiyeti içselleştirmeye çalışmak, toplumsal gelişim basamaklarının atlanmasına benzetilebilir. Bu basamak eksikliği, bireyin toplumsal alanlara yerleşmesini, iç ve dış çevre tarafından kabul edilmesini ve yaşam başarısını olumsuz yönde etkilemektedir.

Diaspora ve aidiyet sorunları

Aidiyet sorunu özellikle diaspora topluluklarında yaşayan Kürd gençlerinde daha belirgin olmakla birlikte, birinci ve ikinci kuşaklarda da gözlemlenmektedir.

Diaspora, yalnızca Avrupa veya Amerika’daki Kürdler için değil; Ankara, İzmir, Tahran ve Paris gibi Kürdistan dışındaki her alan için geçerlidir. Bu çerçevede diaspora topluluklarının yaşadığı uyum süreçleri, başarısızlık deneyimleri ve psikolojik sorunları aidiyet eksikliği ile doğrudan bağlantılıdır.

Nitekim diaspora topluluklarında intihar oranlarının ve ruh sağlığı sorunlarının artış göstermesi bu bağlamda değerlendirilebilir. Son yıllarda Başûr ve Rojava’daki siyasal oluşumlar milli aidiyet açısından önemli bir zemin oluşturmuş olsa da, bu süreçte kat edilmesi gereken mesafe hâlen fazladır.

Asimilasyon politikaları ve içsel aidiyet

Asimilasyon politikaları farklı dönemlerde ve farklı biçimlerde kesintisiz olarak sürdürülmektedir. Horasan Aleviliği’nin tartışmaya açılması, Zaza ve Ezidi kimliklerinin Kürd kimliğinden ayrı değerlendirilme çabaları bu sürecin örnekleridir.

Bu uygulamalar, merkezî ideolojilerin çok yönlü müdahaleleri ve yanlış bilgilendirmeleri ile yürütülmekte, aynı zamanda içsel asimilasyoncu eğilimleri de beslemektedir.

Nitekim Şengal Ezidiliği’nin Kuzey Kürd resmi ideolojisi eliyle Araplaştırılması, Ermenistan’daki Ezidi toplulukların Kürd kimliğinden uzaklaştırılmaya çalışılması ve Türkiye’de Zaza ile Alevi Kürdler üzerinden yürütülen aidiyet tartışmaları bu durumun güncel örnekleri arasında yer almaktadır. Buna karşın son dönemde toplumsal tepkiler ve Kürdi karşı söylemler, aidiyet bilincinin güçlenmekte olduğunu göstermektedir.

Tarihsel belgeler ve aidiyet algısı

1920’lerdeki İngiliz belgelerinde ve 1980’lerdeki Amerikan raporlarında Kürd toplumu için “arkalarında duramayız, çünkü pek çok açıdan bölünmüş bir topluluk” değerlendirmesi yapılmıştır.

Bu tür dış gözlemler, uluslararası ilişkiler ve diplomatik kabul süreçlerinde Kürdlerin içsel aidiyet sorunlarının güçlü bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır.

Oysa milli çıkarların söz konusu olduğu durumlarda farklılıkların ötesinde ortak refleksler ve birliktelik ruhu ortaya konabilmektedir. Eksiklik, bu birliği sürekli kılacak içsel milli güçlenmenin kurumsallaşamamış olmasıdır.

Milli iç güçlenme ihtiyacı

Milli aidiyetin güçlendirilmesi için öncelikle kültürel, tarihsel ve coğrafi unsurların içselleştirilmesi gerekmektedir.

Milli değerler, bayrak, marş ve kültürel semboller; farklı siyasi görüşlerden, inançlardan ve toplumsal kesimlerden bireyler tarafından sahiplenildiğinde, milli iç güçlenme sağlanabilecektir. Bu noktada aidiyet, yalnızca bireysel değil, toplumsal dayanışma ve ortak kimlik inşasının da temel dayanağıdır.

Aidiyet bilincinin ulusal sınırların ötesine taşınması, özellikle sivil toplum kuruluşlarının ve de facto siyasal yapıların sorumluluğundadır.

Avrupa, Asya ve Afrika’daki uluslararası birlikler ile Birleşmiş Milletler nezdinde temsil edilme ve kabul görme ihtiyacı, Kürd toplumu için yaşamsal bir önem taşımaktadır.

Devletleşme süreci, uluslararası meşruiyet ve küresel kabul açısından bu platformlarda ısrarcı bir katılım stratejisi geliştirilmesi elzemdir.

Kürdi milli aidiyet, bireysel ve toplumsal düzeyde kimlik, psikoloji ve siyaset arasındaki ilişkiyi derinden etkilemektedir. Diaspora deneyimleri, asimilasyon politikaları ve tarihsel engeller, bu aidiyetin sürekli sınanmasına yol açmıştır. Ancak son yıllarda ortaya çıkan siyasal oluşumlar ve toplumsal refleksler, aidiyet bilincinin güçlenmeye başladığını göstermektedir.

Bu sürecin sürdürülebilir kılınabilmesi için milli iç güçlenmeye odaklanmak ve uluslararası düzeyde temsiliyet mekanizmalarında yer almak stratejik bir zorunluluktur.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli